© © 2024 S-B-E Ltd

3 SORUDA - Polonya seçimlerinde sağ kaybediyor

3 SORUDA - Polonya seçimlerinde sağ kaybediyor

3 SORUDA - Polonya seçimlerinde sağ kaybediyor

Bu seçimlerin gündemini, iktidar partisinin yeterli sandalyeye ulaşamaması ve Avrupa'da yükselen sağın aksine Polonya'da güçlü bir muhalefetin seçim başarısı elde etmesi belirledi.

Emrah Dokuzlu  |19.10.2023 - Güncelleme : 20.10.2023


 

    

İstanbul

Emrah Dokuzlu, Polonya seçimlerinde iktidarın parlamentoda çoğunluğu kaybetmesiyle, Avrupa'da aşırı sağcı akımlar yükselirken Polonya'da sağın başarısızlığını AA Analiz için kaleme aldı.

Polonya'da pazar günü gerçekleştirilen parlamento seçimleri iktidardaki muhafazakar Adalet ve Hukuk (PiS) partisinin en yüksek oy oranını elde etmesine rağmen parlamentodaki çoğunluğu kaybetmesiyle neticelendi. Polonya iç siyaseti başta olmak üzere, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde ve dış politikaya ilişkin radikal değişimlerin beklenmesine neden olan seçim sonuçları, irdelenmeye değer birçok olguyu da beraberinde getiriyor.

Oyların yüzde 100'ünün sayılmasıyla birlikte Ulusal Seçim Komisyonu (PKW) verilerine göre; Hukuk ve Adalet (PiS) yüzde 35,38 ile 194 sandalye; Sivil Koalisyon (KO) yüzde 30,70 ile 157 sandalye, Üçüncü Yol (Trzecia Droga) yüzde 14,40 oy oranıyla 65 sandalye, Sol (Lewica) yüzde 8,61 ile 26 sandalye, Konfederasyon (Konfederacja) ise yüzde 7,16 ile 18 sandalye elde etti.

Pazar günü Polonya'da parlamento seçimleri ile birlikte ülke çapında referandum gerçekleştirildi. Referandumda Polonyalılara; devlet işletmelerinin satışı, emeklilik yaşının yükseltilmesi, Orta Doğu ve Afrika'dan binlerce yasa dışı göçmen kabulünün desteklenmesi ve Belarus sınırındaki duvarın kaldırılması ile ilgili 4 soru yöneltildi.

Söz konusu seçim ve referandum sonuçlarının neticesinde, 3 olgu öne çıkıyor. Bunlardan ilki yaklaşık yüzde 72,9'la katılım oranının yüksekliği. Bu, komünizm sonrası Polonya parlamento seçimlerinde şimdiye kadar kaydedilen en yüksek oran. Bir önceki rekor, 1989'da yüzde 62,7 idi. İkinci olgu, sağ tandanslı muhafazakar iktidar partisine verilen desteğin, oyların yaklaşık yüzde 44'ünü kazandığı 2019'daki son seçimden bu yana azalarak popülaritesini kaybetmesidir. Üçüncüsü, seçimlerle birlikte yapılan referanduma katılımın yüzde 40'la sınırlı kalmasıdır.

Mevcut sonuçlar, iktidar partisinin Polonya seçimlerini kazandığını, ancak muhalefet hükümetinin daha olası olduğunu, Polonya'nın ana muhalefet lideri Donald Tusk tarafından yönetilen yeni bir hükümete doğru gittiğini gösteriyor. Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin 8 yıllık yönetiminden sonra dikkate değer bir siyasi makas değişikliği beklentiler arasında. Diğer taraftan, seçimlerle birlikte yapılan referanduma katılımın düşük olması, referandumun geçersiz olacağı anlamına geliyor. Oy kullanmaya gidenler ile referanduma katılanların arasındaki fark çok açık, neredeyse iki seçmenden biri referanduma katılmayı reddetmiş durumda.

Bu seçimlerin gündemini, iktidar partisinin yeterli sandalyeye ulaşamaması ve Avrupa'da yükselen sağın aksine Polonya'da güçlü bir muhalefetin seçim başarısı elde etmesi belirledi. 8 yıldır yönetimde olan, bu süre zarfında pandemiyle ve Ukrayna'da başlayan savaşın etkileriyle karşı karşıya kalan iktidarın, bu seçimlerde yine birinci olması azımsanamaz. Fakat, seçim kampanyaları süresince PiS'in olağanüstü bir parti programı yoktu. PiS şu ana kadar emeklilere ekstra ödeme yapmak ve çocuklara yönelik sübvansiyonları yüzde 60 oranında artırmak gibi önceki seçimlerden aşina olduğu stratejilerine devam etti. Ancak bunlar yeterli olmadı. Popüler politikalara ve partinin Ukrayna'ya verdiği desteğe rağmen PiS demografik bir sorunu analiz edemedi; PiS seçmenlerinin büyük çoğunluğu ülkenin doğusundan, kırsal kesimden geliyor ve yaş aralığı çok yüksek. Anketler, PiS'in 50 yaş üstü seçmen arasında kazandığını gösteriyor. Parti; 18-29 yaş grubunda ise sol ve konfederasyon partilerinin de gerisinde kalarak beşinci olabildi.

Eleştiriler genel olarak PiS'in toplumu önemli ölçüde yanlış okuduğu yönünde. Seçim kampanyaları özellikle son günlerde göç konusuna odaklandı. Muhalefetin iktidarı ele geçirmesi durumunda bekleyen tehlikelere vurgular yapıldı ve "Polonyalılar için Güvenli Bir Gelecek" mottosuyla hareket edildi. Halbuki, sosyal araştırmalar merkezi tarafından yapılan bir ankete göre; göç ve mülteciler konusu katılımcıların sadece yüzde 7,1'i tarafından seçim kararında önemli bir faktör olarak gösteriliyor. En öne çıkarılan konular, yüzde 27,8 ile ekonomi ve yüzde 16,5 ile kürtaj oldu. Yani mülteciler üzerinden yürütülen korku politikası pek işe yaramışa benzemiyor.

Muhalefet liderinin agresifçe eleştirilmesi ise toplumda sadece kutuplaşmaya sebep olmakla kalmayarak aynı zamanda seçimlere katılımı da artırdı. Sonuçta, Cumhurbaşkanının partisine mesaj vermek için harekete geçen seçmenler KO'yu ve Üçüncü Yolu güçlendirdi ve onlara iktidar yolunu açtı.

Ülkede artan enflasyonla birlikte, uzun zamandır hukukun üstünlüğü tartışmaları, AB ile yaşanan gerilimler neticesinde bloke edilen fonlar, kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin sorular, LGBT ve kürtaj karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı ile oluşturulan yoğun ajanda, muhalefetin eline yeterli enstrümanları sağladı. Fakat, Tusk da bu noktada muhalefeti birleştirmek adına stratejik hamleler yaptı. Muhalefet partilerinin kendi programlarına müdahale etmedi ve sadece iktidarı eleştirmeye odaklanmak yerine seçmene olumlu alternatifler de sunma yoluna gitti. Dahası, Tusk sosyal destekleri durdurmayacağını iddia etti. Dolayısıyla muhalefetin "halkın parasını elinden alacağı" şeklinde iddialar başarısız oldu. İktidar cephesinin Almanya ile çatışma ve mültecilerle ilgili kartları da işe yaramadı. İktidar cephesinin oylarını artırabileceğini düşündüğü referandum ise katılım düşüklüğü sebebiyle baştan ölü doğdu.

Ortaya çıkan tabloda Polonya siyasetini kolay günlerin beklemediğini söyleyebiliriz. Bundan sonraki süreçte PiS, hükümeti kurmak için önceliği elde edecek ve destek arayışına girecektir. Muhalefet partilerini ikna edemediği takdirde, KO, Sol ve Üçüncü Yol'dan oluşan bir hükümetin kurulması bekleniyor.

Muhalefet partisi lideri Donald Tusk liderliğinde kurulacak bir hükümetin Polonya için sosyal, politik ve kültürel olarak büyük bir yön değişikliğine yol açacağı; ülkenin anayasal düzeni, LGBT ve kürtaj gibi hususlarda önceki iktidardan farklı yönde kararlar alacağı bekleniyor.

Bununla birlikte Tusk'un AB ile gergin ve yıpranmış ilişkileri yeniden onaracağı Avrupa Konseyi Başkanı olarak 5 yıllık görevinden sonra onu iyi tanıyan Polonya'nın Avrupalı ortaklarına karşı kesinlikle daha tanıdık bir yüz olacağı, Polonya'nın AB siyasetinde daha yapıcı bir oyuncu olacağı değerlendiriliyor.

Sonuç, Polonya'nın Ukrayna ile ilişkilerini de etkileyecektir. İyi ilişkiler eylül ayında Ukrayna tahılının Polonya pazarına girmesi ve bu pazarı etkilemesi nedeniyle bozulmuştu. Son aylarda Polonya'da giderek artan bir "Ukrayna yorgunluğu" konuşulmaya başlandı. PiS kısmen Ukrayna karşıtı olan aşırı sağcı Konfederasyona seçmenini kaybettirmemek için söylemini sertleştirdi. Cumhurbaşkanı Andrzej Duda geçen ay Ukrayna'yı "boğulan bir insana" benzetirken, Başbakan Mateusz Morawiecki de tahıl ihracatı konusunda yaşanan tartışmanın ardından Kiev'e silah sevkiyatının durdurulduğunu açıklamıştı. Muhalefet ise Ukrayna konusunda iktidarın tutumunu eleştirirken Ukrayna'ya desteği sürdürme sözü vermişti.

Ancak, belirtmek gerekir ki hükümeti kurmayı başarsalar da muhalefetin işi zor. PiS kökenli Duda, 2025 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmayı sürdürecek ve yasaları veto edebilecek. Bununla birlikte, geçici yeni parlamentoda güçlü ve muhtemelen sesli bir sağ muhalefet olacaktır. Ayrıca, Yüksek Mahkemenin seçimlerin geçerliliğini 90 gün içinde ilan etmesi gerekiyor. Düşük bir ihtimal olsa dahi Yüksek Mahkeme Dairesi, seçimlerin yürütülmesinde usulsüzlük olduğuna karar verirse, seçimlerin tamamen ya da kısmen tekrarlanmasına hükmedebilir.

Sonuç ne olursa olsun, seçim süresince yapılan kampanyalar ve söylemler gösterdi ki Polonya toplumunda ve siyasetinde ciddi bir kutuplaşma söz konusu. Bu durum uzun sürecek bir siyasi belirsizliğe de neden olabilir.

[Emrah Dokuzlu, Polonya Bilimler Akademisi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde (GSSR) Avrupa’daki Türklerin siyasileşme süreci hakkında akademik çalışmalar yapmıştır, Polonya siyasetiyle ilgili çalışmalar da yapmaktadır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER