© © 2024 S-B-E Ltd

5 erkekten 1'i aile içi şiddet mağduru

Uluslararası yapılan bir araștırma çalıșması, erkeklerin yüzde 20'sinin aile içi şiddet mağduru olduğunu belirledi. Verilen kesin bir rakam yoktur, fakat erkeklerin belirli bir kısmının şiddete maruz kaldığını rapor etmekten çekindiğine inanılmaktadır.

Bruxelles Korner

Zehra Özer

 

Belçika'da eşinden şiddet gören erkek mağdur grubunun büyüklüğünü  tam olarak bilen yok. Kadın ve Erkek Eşitliği Enstitüsü'nün (IGVM), 2010 yılına ait araştırma raporuna göre, kadınların psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma olasılığının erkeklerden altı kat daha yüksek olduğunu belirledi. Aynı çalışma, ankete katılanların yüzde yirmisinin yaşadığı deneyimi hakkında konuşmak istemediğini gösterdi. Aile içi şiddet genellikle gizli kalır. Ayrıca, kadın uğradığı şiddeti erkekten çok daha kolay dile getirir. Erkek ailesinden birine, bir doktora ya da bir sosyal danışmana güven duyup anlatmak yerine bir arkadaşına anlatmayı tercih eder. Aile içi şiddet gören erkek, mağdur olușunu kolay rapor edemediğinden dolayı bu kitle sayısının düşünüldüğünden çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Thomas More kollejinin ve Gent Üniversitesinin adli psikoloji profesörü Kasia Uzieblo, "Uluslararası araștırmalar dört kadından birinin bir çeşit aile içi şiddete maruz kaldığını ancak aynı zamanda beş erkekten birinin de benzer deneyime sahip olduğunu göstermektedir. Bazı çalışmalara göre iki cinsiyet arasında çok fazla bir fark olmadığı tahmin ediliyor" ifadesinde bulundu.

İki yıl önce erkeklerin ilk sığınma yurdu olan ‘Sam Evi’ni kuran, Sosyal Çalışma Merkezi Mechelen-Boom (CAW), koordinatörü Kathleen Tobback, "Eşi tarafından şiddete maruz kalan erkek mağdurlar konuyla ilgili tabuyu yenemiyorlar," dedi ve tahminleri doğruladı. Bu arada erkeklerin sığınma yurdu gerekliliğini kanıtladı. Aile içi şiddetle karşı karşıya kalan erkeklere çok fazla kulak verilmiyor.  Polis ve sosyal hizmet uzmanları bu erkeklere inanmamaktadır. "Çoğu insanlar için şiddet fizikseldir ama birini izole etmek, maddi anlamda sömürmek, fiziksel ya da duygusal anlamda ihmal etmek, onu sürekli kırmak ya da çocukları elinden almakla tehdit etmek de bir şiddet biçimidir" dedi.

Özellikle psikolojik şiddet gören insanların, sınırlarının çoktan aşılmış olduğunu idrak etmeleri uzun bir zaman alır, diyor Uzieblo. "Hangi andan itibaren kriminal bir suçtan bahsedebiliriz? Fiziksel şiddette bu oldukça açıktır. Psikolojik şiddeti belirlemek çok daha zordur. Oysa ki psikolojik şiddet, hem erkek tarafından kadına hem de kadın tarafından erkeğe uygulanan şiddetin en çok yaygın olan biçimlerinden biridir. İki cinsiyet eși tarafından şiddete maruz kaldığında korkar ve bundan utanç duyar. Eși tarafından uygulanan şiddeti çevrelerine kolay kolay anlatamazlar ama erkekler için buna birde çevrelerinden aldıkları negatif tepkiler eklenmektedir ya da anlatıklarına  inanılmamaktadır."

Aşırı ölçüde uygulanan aile içi şiddet hem erkeklerde hem kadınlarda çok ciddi sorunlar açar. Her ikisinde de gitgide artan depresyon, intihar düşünceleri, uyku bozukluğu ya da post-travmatik stres bozukluğu tespit edilmiştir. Uzieblo bu nedenle, sosyal danışmanların, avukatların ve polis memurlarının aile içi şiddet gören erkek mağdurlarını daha ciddiye almaları gerektiğinin önemini vurguladı. Uzieblo, "Ben mahkeme durușmalarında son gücüne kadar sömürülmüş, sistemimizin bir kurbanı haline gelmiş erkeklerin içler acısı hikayelerine șahit oldum. Bu tür kötü muamele gören veya psikolojik şiddetin kurbanı olan bir erkeğin hikayesini dinlemek veya şikayetine inanmak yerine, kocasını çocuk istismarından suçlayan veya onu babalık hakkından çıkarmak isteyen bir kadına inanmak tercih edilir," ifadelerini kullandı. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER