© © 2024 S-B-E Ltd

BARIŞ ARAYIŞI GİRİŞİMCİ BİR DIŞ POLİTİKA GEREKTİRİR

Bu hafta İstanbul, arabuluculuk hakkında iki ayrı birbiriyle bağlantılı iki ayrı uluslararası konferansa ev sahipliği yapacak. Bunların ilki, çatışma haritasındaki mevcut durum ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyelerinin arabuluculuk kapasitesine ilişkin olacaktır. İkincisi ise daha geniş kapsamlı olacak ve sürdürülebilir kalkınma, barış ve arabuluculuk arasındaki bağlantılar, arabuluculuk süreçlerinde cinsiyet dengesinin sağlanması ve gençlerin bu süreçlere dâhil edilmesinin yolları ile çatışma ve arabuluculuk analizinde büyük veri ve yapay zekânın rolü üzerine görüşlerin ortaya konacağı zihin açıcı oturumları içerecektir. Bu tür konferansların neticede sadece birer konferanstan ibaret olduğu düşünebilir, ancak İstanbul Arabuluculuk Konferanslarının, meseleler hakkında ortak bir anlayış ve arabuluculuk ve çatışmaların barışçıl yollarla çözümü için eyleme yönelik gündem oluşturulmasında bir hayli etkili oldukları kanıtlanmıştır. Bu konferansların ev sahibi ve Birleşmiş Milletler, AGİT ve İİT gibi üç önemli uluslararası kuruluş bünyesindeki Arabuluculuk Dostları Grubu’nun eş başkanlığını yürüten tek ülke olarak Türkiye, bu konferanslardan elde edilen sonuçları bahsi geçen uluslararası kuruluşlarda paylaşma imkânına sahiptir.

BARIŞ ARAYIŞI GİRİŞİMCİ BİR DIŞ POLİTİKA GEREKTİRİR

Bu hafta İstanbul, arabuluculuk hakkında iki ayrı birbiriyle bağlantılı iki ayrı uluslararası konferansa ev sahipliği yapacak. Bunların ilki, çatışma haritasındaki mevcut durum ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyelerinin arabuluculuk kapasitesine ilişkin olacaktır. İkincisi ise daha geniş kapsamlı olacak ve sürdürülebilir kalkınma, barış ve arabuluculuk arasındaki bağlantılar, arabuluculuk süreçlerinde cinsiyet dengesinin sağlanması ve gençlerin bu süreçlere dâhil edilmesinin yolları ile çatışma ve arabuluculuk analizinde büyük veri ve yapay zekânın rolü üzerine görüşlerin ortaya konacağı zihin açıcı oturumları içerecektir. Bu tür konferansların neticede sadece birer konferanstan ibaret olduğu düşünebilir, ancak İstanbul Arabuluculuk Konferanslarının, meseleler hakkında ortak bir anlayış ve arabuluculuk ve çatışmaların barışçıl yollarla çözümü için eyleme yönelik gündem oluşturulmasında bir hayli etkili oldukları kanıtlanmıştır. Bu konferansların ev sahibi ve Birleşmiş Milletler, AGİT ve İİT gibi üç önemli uluslararası kuruluş bünyesindeki Arabuluculuk Dostları Grubu’nun eş başkanlığını yürüten tek ülke olarak Türkiye, bu konferanslardan elde edilen sonuçları bahsi geçen uluslararası kuruluşlarda paylaşma imkânına sahiptir.

 

Gerçek şudur ki, 21. yüzyılda insanlık farklı bir sınamayla karşı karşıyadır. Pek çok kişi uluslararası hukuk, kurumlar, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, hesap verilebilirlik, serbest ticaret, cinsiyet eşitliği ve diğer konularda elde edilen kazanımlar açısından bardağın yarısının dolu olduğunu düşünürken, bardağın boş kalan kısmı kendini göstermeye başlamıştır. Hepimiz belirtilerin farkındayız ve bunları yeniden hatırlatmaya gerek yoktur. Ticaret savaşları, uluslararası istismarın yeni türleri, jeopolitik rekabetler, büyük güçlerin vekâlet savaşları, parçalanan ulus devletler, terörizm, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı, giderek artan eşitsizlikler ve adaletsizlik; bardağın boş kısmını oluşturan güncel eğilimler arasındadır.

İnsanoğlunun karşılaştığı sınamalar, insanoğlunun başarılarını ve olanaklarını yok etmektedir. Hangi taraf kazanacak? Bunun cevabı, biz insanların pozitif sonuçları elde etmek için ne kadar çok birlikte çalışabildiğimiz dâhil, sınamalara karşı nasıl tepki gösterdiğimize bağlıdır. Net olan tek bir nokta var; inisiyatif alıp girişimci ve insani olmazsak, kötü taraf baskın çıkacak. Bekle ve gör tutumu artık sürdürülemez. Politika seçenekleri, arabuluculuktan teröristlere karşı fiili güç kullanımı kadar farklılıklar göstermektedir.

 

Örneğin Suriye’deki durumu ele alalım. Türkiye’nin girişimci ve insani yaklaşımı, toplam 4000 kilometre karelik bir alanı iki terör örgütünden, DAEŞ ve PKK/PYD/YPG’den, arındırmıştır. Müdahale etmemiş olsaydık, halkımız bu teröristlerin sürekli saldırısına maruz kalacaktı ve Suriye trajedisi için siyasi bir çözüme ulaşılamayacaktı. Türkiye insani acıları hafifletmek için elinden geleni yapmakta, dünya çapında en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmakta, mültecilere dünyada en fazla harcama yapan ülke olarak, insani yardımlara dünyanın en büyük ekonomisinden daha fazla para sarf etmektedir. Türkiye aynı zamanda, onlarca, hatta yüz binlerce insanın hayatını kurtaran anlaşmaların yapılması için çaba göstermekte ve komşu Suriye’nin toprak bütünlüğüne dayalı siyasi bir çözümü desteklemektedir.

 

Suriye örneğini vermemin bir nedeni var. Suriye önleyici diplomasinin önemini bize bir kez daha göstermektedir; çünkü çatışma ateşi bir milleti bir kez girdabına çekerse, geriye kalan tek öngörülebilir şey, bu ateşin o devlette artık öngörülemeyecek sonuçlara yol açacağıdır. Bir nesil öyle ya da böyle ziyan olacak; gelecek de iç açıcı olmayacaktır. Binlerce kilometre uzakta olanlar da dâhil herkes, ya terör saldırısı, ekonomik şok, düzensiz göç ya da yaralı vicdandan zarar görecektir.

 

Eğer önleyici diplomasi ve çatışmaların barışçıl çözümü başlıca öneme sahipse, bunu ciddiye almalıyız. Bu değerlendirme, BM, AGİT ve İİT Arabuluculuk Dostlar Grubu eş-başkanı sıfatıyla, bu hafta İstanbul’da düzenleyeceğimiz arabuluculuk alanında bir kapasite geliştirme eğitim programının ve iki arabuluculuk konferansının ev sahibi olarak Türkiye’nin çabalarını arabuluculuk alanına yönlendirmektedir.

 

 

LA RECHERCHE DE LA PAIX REQUIERT UNE POLITIQUE ÉTRANGÈRE ENTREPRENANTE

 

Cette semaine, Istanbul accueillera deux conférences internationales distinctes sur la médiation, mais liées l’une à l’autre. L'une sera consacrée à l'état d'avancement de la carte des conflits et à la capacité de médiation des membres de l'Organisation de la Coopération Islamique (OCI). La seconde adoptera un vaste éventail et discutera des liens entre le développement durable, la paix et la médiation; des moyens d'accroître l'inclusion des genres et des jeunes dans les processus de médiation; et on y tiendra également une séance de réflexion sur le rôle des grandes données et l'intelligence artificielle dans l’analyse des conflits et de la médiation. On pourrait penser que les conférences sont juste des conférences, mais les conférences d'Istanbul sur la médiation se sont révélées assez influentes pour favoriser une compréhension commune des questions et un programme d'action dans le domaine de la médiation et du règlement pacifique des conflits. En tant qu'hôte de ces conférences et le seul pays à coprésider les groupes d'amis de la médiation dans trois organisations internationales importantes, à savoir l'ONU, l'OCI et l'OSCE, la Turquie est en mesure de partager les conclusions de ces conférences dans ces organisations internationales.

 

Le fait est que l'humanité est confrontée à un défi particulier au XXIème siècle. Alors que beaucoup pensaient que le verre était à moitié plein en termes de réalisations en matière du droit international, des institutions, de la démocratie et de l'état de droit, de la reddition de comptes, du libre-échange, de l'égalité des sexes et autres, la moitié vide du verre a commencé à se réaffirmer. Les symptômes sont connus de nous tous et l'on n’a pas besoin de les rappeler. Les guerres commerciales, les nouvelles formes d'exploitation internationale, les compétitions géopolitiques, les guerres par procuration des grandes puissances, la désintégration des États-nations, le terrorisme, la xénophobie, l'animosité contre l'Islam, les inégalités croissantes et l'injustice comptent parmi les tendances actuelles constituant le verre à moitié vide. Les défis de l'humanité sont en train de ronger les réussites et les opportunités de l'humanité. Quel côté l'emportera? La réponse dépend de la façon dont nous relevons les défis, y compris de la mesure dans laquelle nous, les êtres humains, pouvons travailler ensemble pour obtenir des résultats positifs. Un point est clair: à moins que nous ne prenions des initiatives et ne faisions preuve d'esprit d'entreprise et d'humanité, le mal l'emportera. Une attitude attentiste n'est désormais plus défendable. Les options politiques diffèrent de la médiation, à l'usage réel de la force contre les terroristes.

 

Prenons par exemple la situation en Syrie. L’approche entreprenante et humanitaire de la Turquie a permis de dégager un total de quatre mille kilomètres carrés de deux organisations terroristes, DAESH et PKK/PYD/YPG. Si nous n'étions pas intervenus, notre peuple aurait été continuellement agressé par ces terroristes et une solution politique à la tragédie syrienne aurait été inatteignable. La Turquie fait tout ce qui est en son pouvoir pour soulager les souffrances humanitaires, accueille le plus grand nombre de réfugiés dans le monde, dépense davantage que la plus grande économie du monde en tant que premier pays pour les dépenses humanitaires au niveau mondial. La Turquie négocie également des accords sauvant des dizaines, sinon des centaines de milliers de vies, et promeut une solution politique fondée sur l'intégrité territoriale de la Syrie, pays voisin.

 

J'ai donné l'exemple de la Syrie pour une raison. La Syrie nous démontre une fois de plus que la prévention est importante parce qu’une fois que le feu du conflit a submergé une nation, la

seule chose prévisible est qu’il y aura des conséquences imprévisibles pour cet État. Une génération de citoyens sera perdue d’une manière ou d'une autre; l'avenir sera également sombre. Tout le monde, y compris ceux qui se trouvent à des milliers de kilomètres, en souffrira, sous forme de menace terroriste, de choc économique, de migration irrégulière ou de conscience humaine blessée.

 

Si la prévention et le règlement pacifique des conflits sont d’une importance capitale, nous devons le prendre au sérieux. Cette appréciation motive les efforts de la Turquie dans le domaine de la médiation en tant que coprésident des groupes de médiation de l’ONU, de l'OSCE et de l'OCI, et en tant qu’hôte d'un programme de formation pour le renforcement des capacités à la médiation et des deux conférences de médiation que nous organiserons à Istanbul cette semaine.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER