© © 2024 S-B-E Ltd

M. Dutroux'nun suçortağı Michel Lelièvre ayak bilekliği ve işsizlik maaşıyla serbest mi bırakılacak?

Ünlü subyancı Marc Dutroux'un eski suçortağı olan Michel Lelièvre, İttre cezaevinde halen 2004 yılında çarptırıldığı 25 yıllık hapis cezasını yatmaktadır. Het Nieuwsblad gazetesi Lelièvre’nin yakında elektronik gözetim altında serbest bırakılması durumunda işsizlik maaşı alabileceğini yazdı.

Bruxelles Korner

Zehra Özer

 

Lelièvre, 2004 yılında Arlon ağır ceza mahkemesi tarafından tanınmıș subyancı Marc Dutroux'ya suç ortaklığı yapmaktan 25 yıl hapis cezasına çarptırmıștı. Mahkeme, Lelièvre'yi diğer suçların yanı sıra, Sabine Dardenne, Laetitia Delhez, An Marchal ve Eefje Lambrecks'ı kaçırıp alıkoymaktan ve işkence uygulamaktan suçlu bulmuștu.

Lelièvre 1996 yılından beri gözaltında tutulduğundan, iki yıl içinde cezasını tamamen yatmış bulunuyor. Lelièvre bu nedenle geçtiğimiz günlerde ceza mahkemesinden elektronik gözetim altında serbest bırakılmasını talep etti. Beraat etmesi durumunda kalabileceği bir ikamet yeri sunabileceği için (avukatına göre mütevazı bir stüdyo) başvurusunun onaylanma olasılığı oldukça yüksektir..

Bu kadar uzun bir süre hapis yatan bir mahkum serbest bırakıldığında kirasını ödeyebilecek maddi güce sahip olur mu? Lelièvre'nin elektronik gözetim altında olmasına rağmen, serbest bırakıldığı andan itibaren işsizlik maaşından yararlanabileceği bildirildi. Ulusal İstihdam Bürosu (RVA) Het Nieuwsblad gazetesine yaptığı açıklamada "Daha önce işsizlik maașı alan birinin uzun bir aradan sonra tekrar ișsiz olduğunda artık belirli bir bekleme süresine tabi tutulmamaktadır.  Aynı durum gözaltında tutulan ișsizler için de geçerlidir" ifadesinde bulundu.

23 yıl önce Belçika'da kopan Dutroux davası tüm ülkeyi yasa boğmuştu

Belçika'da Dutroux davası kopalı geçtiğimiz 15 Ağustos’ta tam 23 yıl oldu. 1996 yılında kaçırılan kızlar Sabine Dardenne ve Laetitia Delhez sübyancı Marc Dutroux'nun evinden canlı olarak kurtarılmıştı. Bu kurtarma operasyonu Belçika'da yıllarca devam edecek olan Dutroux davasının sadece bir başlangıcıydı ve ülke üzerinde görülmemiş yaygara yaratmış ve o anda yürülükte olan yargı sisteminin çeşitli eksiklikleri tüm çıplaklığıyla ortaya sermişti. Dutroux davası aynı zamanda polis ve yargı sisteminde önemli reformlara yol açmıştı. İşte davanın tatbikatı.

Dutroux davasında beyaz minibüs

Herşey 9 Ağustos 1996 tarihinde Valonya bölgesinin Bertrix kentinde havuzdan evine dönen 14 yaşındaki Laetitia Delhez’in ortadan kaybolmasıyla başlar. O dönem içerisinde Belçika’da değişik tarihlerde çeşitli yaş gruplarından olan birçok kız çocuğu esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu.

10 Ağustos 1996 tarihinde Neufchâteau kenti'nin yetkililerine talimat gider ve derin bir araştırma başlatılır. Laetitia’nın yüzmek için gitmiș olduğu havuz yakınlarında başlatılan soruşturma sırasında, bir tanık kızın ortadan kaybolduğu günde havuzun etrafında dolaşan şüpheli beyaz bir minibüsü farkettiğini söyler. Öğrenci olan ikinci bir tanık ise, ilgisini çeken araçların plaka numaralarını aklında tutma alışkanlığını anlatır ve yetkililere hatırladığı şüpheli beyaz minibüsün plaka numarasının bir kısmını verir. Verilen plaka numarası araştırmacıları böylelikle, 1989 yılında, (16 yaşından küçük) reşit olmayan bireyleri kaçırıp tecavüz etmekten mahkum edilen sübyancı Marc Dutroux’ya yönlendirir.

Dutroux ve eşi Martin tutuklanır

Marc Dutroux, eski bir anaokul öğretmeni olan eşi Michelle Martin ve suç ortakları Michel Lelièvre sonunda, 13 Ağustos 1996 tarihinde tutuklanır.

Tutuklanan üçlü ilk etapta herşeyi inkar eder, ama sonunda seytani çiftin suç ortağı olan Lelièvre her şeyi itiraf ederek Dutroux’yu baş suçlu olarak gösterir. Dutroux ise onun bu itirafı üzerine yetkililere, "size kayıp olan iki kız çocuğunu geri vereceğim" sözünü verir.

Laetitia ve Sabine canlı olarak kurtarılır

Dutroux araştırmacıları 15 Ağustos 1996 tarihinde, havuz yakınlarında kaybolan 14 yașındaki Laetitia’yı ve aynı zamanda 28 Mayıs 1996 tarihinde Kain kentinde bisikletiyle okula giderken kaybolan 12 yaşındaki Sabine Dardenne’yi hapsettiği evine gönderir ve kızlar böylelikle canilerin elinden kurtarılır.

Lelièvre daha sonra 22 Ağustos 1995 tarihinde Belçika’nın deniz kıyısında kayboldukları sırada 17 ve 19 yaşınlarında olan An Marchal ve Eefje Lambrecks’i de kaçırdıklarını itiraf eder.

Dutroux bunun üzerine araștırmacıların baskısına daha fazla dayanamaz ve 24 Haziran 1995 tarihinde Grace-Hollogne kasabasında ortadan kayboldukları sırada sekiz yaşlarında olan iki kız çocuğu, Julie Lejeune ve Melissa Russo'yu da kaçırdığını itiraf eder. Dutroux yetkililere iki kız çocuğunu, kendisi yine yüz kızartıcı başka suçlardan 1995 yılının Aralık ayından 1996 yılının Mart ayına kadar cezaevine kapatıldığı sırada, evinin bodrum katında bir mahzende kapalı tuttuğunu ve kendisi cezaevindeyken 4 ay boyunca kızlara bakacak kimse olmadığından, iki küçük kızın açlıktan öldüğünü ve cezaevine düşmeden önce de onları sekiz ay boyunca Marcinelle kasabasındaki evinde alıkoyduğunu itiraf eder.

Bu arada aynı dava da, dolandırıcılık ve uyuşturucu kaçakçılığından tanınan Brüksel’li bir işadamı olan Michel Nihoul’da  tutuklanır. Nihoul yıllarca hapis yatar ama sonuna kadar kaçırılma olaylarıyla hiçbir bağlantısının olmadığını savunur.

Evinin bahcesine gömülü Julie ve Melissa’nın cesetlerine rastlandı

17 Ağustos 1996 tarihinde, Dutroux’nun Sars-la-Buissière kasabasındaki  evinin bahçesinde Julie ve Melissa’nın küçük cesetleri gömülü olarak keșfedilir ve aynı zamanda Dutroux’nun araba dolandırıcılığında suç ortağı olarak bilinen Bernard Weinstein’in de gömülü cesedi keşfedilir. Weinstein’in de artık hesabına uymadığı için Dutroux tarafından aylar öncesinden öldürüldüğü ve  evinin bahçesine gömdüğü öğrenilir.

An ve Eefje’nin cesetlerine de rastlanır

Öldürülen Weinstein’in Jumet kasabasındaki evinde de  3 Eylül 1996 tarihinde An ve Eefje’nin cesetleri gömülü olarak keșfedilir.

Şok dalgası

Ardı ardına ortaya çıkan gerçekler Belçika üzerinde şok dalgası yaratır. Hemen ardından yetki sahibi önemli kișilerin de içinde yer aldığı ağların varlığı ile ilgili sayısız söylentiler ortalarda dolanmaya başlar. Hatta, Neufchateau savcısı Michel Bourlet, Ağustos’un sonunda, "bu davanın dibine kadar ineceğim", sözüne, "tabii ki eğer buna müsade ederlerse" cümlesini eklemesi bu söylentileri daha da güçlendirir. Belçika nüfusunun büyük bir kısmı, sübyancıların bazı güçler tarafından korunma altına alındığına inanır.   

Kızların aileleri de çocuklarının kayboldukları esnada yapılan araştırmanın işlevi bozukluklarını, Belcika’nın siyasetini ve yargı sistemini gittikleri her yerde kınarlar.  Ülke genelinde birçok vatandaş hareketleri ve seminerler yapılır. Dava ile ilgilenen başarılı savcı Connerotte sağ kurtarılan ve öldürülen kızların ailelerine çok samimi davrandığı gerekçesiyle davadan alınır ve yerine başka bir savcı atanır, bu Belçika halkının daha da büyük tepkilerine neden olur.    

Beyaz yürüyüş

Belçika halkı 20 Ekim 1996 tarihinde 300.000 'den fazla Belçikalı’nın katıldığı ve umudun simgesi olan 'beyaz yürüyüş’ ile hükümete olan kızgınlığını dünya ya yansıtır. Halk bir araya gelerek,  ikinci dünya savaşından sonra ülkede en büyük protesto eylemi olarak tarihe geçen 'beyaz yürüyüş’ ile hükümetten ‘değişiklik’ talep eder ve Brüksel sokaklarında sessizce yürür.  

Parlamento komitesi kurulur

Beyaz yürüyüş eyleminden bir kaç gün sonra parlamento komitesi kurulur. Komite iki raporunda da, Belçika ceza sisteminin alt yapısında boșluk ve hataların olduğunu itiraf eder ve “Araștırma sırasında birçok hatalar yapılmış olduğunu onaylıyoruz fakat birilerinin koruma altına alınması söz konusu değil” yanıtını verir.

Komite ayrıca yargı sisteminin yeniden düzenlenmesi için önerilerde bulunur. O dönemde önde gelen sekiz siyasi partler bir araya gelerek  ‘Ahtapot Planı’ inşa edilir. Böylece iki düzeyde polis gücü entegre edilir. Ayrıca, adliye sisteminde de bir takım önemli değișiklikler uygulanır.

Dutroux kaçmayı başarır

Marc Dutroux, 23 Nisan 1998 tarihinde dosyasını incelemesi için Neufchateau adliye binasına götürüldüğü esnada gardiyanların elinden kaçmayı başarır. Fakat, onun sadece birkaç saat hür kalmasına rağmen (aynı gün içerisinde birkaç saat sonra geri tutuklanır), Adalet bakanı Stefaan De Clerck ve İçişler bakanı Johan Vande Lanotte makamlarından istifa etmek zorunda kalırlar.

Müebbet hapis cezası

2003 Nisan ayında Dutroux, Lelièvre, Martin ve Nihoul, Arlon Adliyesi'nin ağır ceza mahkemesine sevk edilir. 22 Haziran 2004 tarihinde, gerçeklerin ortaya çıkmasından 8 yıl sonra, 4 suçlu "Dutroux ve yandaşları" dosyası altında, üç ay devam eden bir mahkeme sürecinden sonra beş yıl ile ömür boyu arasında değişen hapis cezalarına çarptırılır.

Adam kaçırmaktan suçlu bulunamayan iş adamı Michel Nihoul en hafif cezayı alır ve 2006 yılının Nisan ayında 10 seneye yakın cezaevinde kaldıktan sonra beraat eder.

Dutroux’nun eşi Martin koşullu olarak serbest

Dutroux’nun eski eşi Michelle Martin 28 Ağustos 2012 tarihinde, belirli koşullar altında serbest bırakılır. O kaçırılan tüm kızların başına gelenler den haberdardı, hatta Julie ve Melissa iki küçük kızın, Dutroux cezaevinde yattığı esnada evinin bodrumunda bir mahzende kapalı kaldıklarını ve o anda açlık çektiklerini de biliyordu ancak kızların içler acısı durumuna müdahale etmedi. Martin cezaevinde yattığı süreç içerisinde Dutroux’dan boşanır. 16 yıl hapis cezașı yattıktan sonra koşullu olarak beraat eder ve gidecek yeri olmadığı için Namur ilinin Malonne kasabasında bulunan "Arme Klaren" adında bir manastıra sığınır. Daha sonra Fleurus kasabasında Namur Asliye Mahkemesinin eski Başkanı olan Christian Panier’in evinin bir bölümünde kiracı olarak yaşamını sürdürür.

Dutroux'nun Sars-la-Buissière’deki evinin bugünkü durumu

Dutroux’nun tutuklandığı sırada kendine ait üç evi vardı: Sars-la-Buissiere, Marcinelle ve Jumet’de. Bahçesinde Julie ve Melissa’nın cesetleri keşfedilen Sars-la-Buissière’deki evi bugün hala yerinde duruyor. Evin içinde geriye kalanlar ise bir yığın çöp, çürüyen duvarlar ve eski oyuncaklar...

Diğer iki evini yıktılar

Sabine ve Laetitia’nın canlı olarak kurtarıldığı ve daha önce Julie ve Melissa’nın ve An ve Eefje’nin de kapatılıp alıkonulduğu Marcinelle’deki korku mahzeninin bulunduğu evin girişi bir süre belediye tarafından tahtalarla kapatıldı ve evin ön cepesine, üzerinde uçurtmalı bir çocuğun görüntüsü olan mavi bir muşamba gerildi. Charleroi belediyesi daha sonra evi satın alıp yıktı. An ve Eefje’nin bahçesine gömüldüğü Jumet’deki evi de yıkılarak yerle bir edildi. Boş alana ölen kızlar için küçük bir anıt yapıldı…

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER