Milliyetçilerin yolunu 'Dokuz Işık'la aydınlatan siyasetçi: Alparslan Türkeş
KÜLTÜR SANAT1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılarak, siyasi yaşamını başlatan Alparslan Türkeş'in ölümünün üzerinden 21 yıl geçti.
Milliyetçilerin yolunu 'Dokuz Işık'la aydınlatan siyasetçi: Alparslan Türkeş
1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılarak, siyasi yaşamını başlatan Alparslan Türkeş'in ölümünün üzerinden 21 yıl geçti
Grafik: AA/Murat Usubaliev
ANKARA - Barış Gündoğan
"Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri Türk milliyetçiliği ideolojisidir." diyerek siyasal yaşamını şekillendiren ve 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılarak, siyasi yaşamını başlatan Alparslan Türkeş'in ölümünün üzerinden 21 yıl geçti.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Kayseri'nin, Pınarbaşı İlçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyü'nde meskun Avşar Obaları'ndan Koyunoğlu ailesi 1860 yılında, toprak meselesi yüzünden yaşanan kavganın ardından Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edildi.
Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım'ın oğlu "Ali Arslan" 25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da dünyaya geldi.
Ali Arslan adı orta öğretim yıllarında öğretmeni Osman Zeki Bey tarafından, "Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol", diyerek "Alparslan" olarak değiştirildi.
Kıbrıs, İngiliz işgali altındayken Türkeş ailesi varlıklarını satarak, 1933'te Türkiye'ye döndü.
İstanbul'a yerleşir yerleşmez Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olan Türkeş, okulu asteğmen olarak bitirdikten sonra Ankara'da Harp Akademisi'ne başladı. Türkeş, 1938'de teğmen sıfatıyla Harbiye'den mezun oldu.
1940'ta Isparta'da Muzaffer Ana ile evlenen Alparslan Türkeş'in Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige ve Yıldırım Tuğrul adında dört çocuğu oldu. İlk eşini 1974'te kaybeden Türkeş'in, 2 yıl sonra evlendiği Seval Türkeş'le Ayyüce ve Ahmet Kutalmış isminde iki çocuğu daha dünyaya geldi.
Turancılık davasında yargılandı
Alparslan Türkeş, 3 Mayıs 1944'te yapılan ve "Büyük Yürüyüş" olarak adlandırılan gösterinin ardından çok sayıda kişiyle "Türkçülük-Turancılık" davasında yargılandı. O dönem üsteğmen olan Alparslan Türkeş, "vatan hainliği" suçlamasıyla 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı ve 1 yıl hücre hapsi yattığı için tahliye edildi. Bu davada çıkan karar daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozuldu, Türkeş beraat etti.
Türkeş, 1947'den itibaren 15 Türk subayıyla ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu'nda 2 yıl süreyle eğitim aldı. Ardından Türkiye'ye dönen Alparslan Türkeş, 1951'de kurmaylık sınavını kazandıktan sonra 1955'te Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun oldu.
Dış görev için yapılan sınavı kazanan Türkeş, Pentagon'daki NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atandı. Türkeş aynı dönemde ABD'de ekonomi eğitimi de aldıktan sonra 1957'de bir kez daha yurda döndü.
1959'da Almanya'ya, Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilen Türkeş, bu okulu basarıyla bitirdikten sonra kurmay albay sıfatını aldı. Türkeş, 27 Mayıs 1960'a kadar Avrupa'da muhtelif NATO toplantılarında Türk Genelkurmayı Temsilcisi olarak bulundu.
İhtilali duyurdu
Tarihler 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde, Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) ülke yönetimine el koyduğunu Türkiye onun sesinden öğrendi. Radyoda ordunun bildirisini okuyan Kurmay Albay Alparslan Türkeş, ihtilalin ardından kurulan hükümette Başbakanlık Müsteşarı oldu. Bu görevi sırasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nü kurdu.
Milli Birlik Komitesi üyeleri kendi içlerinde anlaşmazlığa düşünce, aralarında Türkeş'in de bulunduğu MBK'nın 14 üyesine, ordudan emekli edildikleri ve görevlerine askeri ataşe olarak devam edecekleri Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel imzalı bir emirle iletildi. Bu 14 isim, 13 Kasım 1960’ta zorla evlerinden alınarak sürgüne gönderildi.
Türkeş, 19 Kasım'da Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'ye Büyükelçilik Müşaviri sıfatıyla gidip burada 2 buçuk yıl kaldıktan sonra 23 Mart 1963'te Türkiye'ye döndü. Dava arkadaşlarıyla parti kurma hazırlıklarına başlayan Türkeş, ilk adımı Huzur ve Yükseliş Derneği'ni kurarak attı. Ancak kısa süre sonra Talat Aydemir'in yürüttüğü darbe girişimine katıldığı iddiasıyla tutuklandı. Bir kez daha hapse giren Türkeş, Mamak Cezaevi'nde 4 ay hücrede hapis yattı. Bu davanın sonunda Türkeş bir kez daha beraat etti.
Siyaset yılları
"Millet ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri, Türk milliyetçiliği ideolojisidir." diyerek siyasal yaşamını şekillendiren Alparslan Türkeş, 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) katıldı.
Türkeş, 30 Temmuz - 1 Ağustos 1965'teki genel seçimlerden önce Kızılay'daki Büyük Sinema'da, Gökhan Evliyaoğlu'nun divan başkanlığını yaptığı CKMP Genel Kurulu'nda Genel Başkanlığa seçildi.
Alparslan Türkeş, 10 Ekim 1965 seçimlerinde Ankara milletvekili olurken partisi yüzde 2,2 oy alarak "Milli bakiye" seçim sistemi ile 11 milletvekili çıkardı.
17 Mart 1966'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Alparslan Türkeş, genelkurmay başkanlarının cumhurbaşkanı olmaları geleneğini bozmak için adaylığını koysa da Cevdet Sunay cumhurbaşkanı oldu.
Başbakan yardımcısı oldu
Türkeş, 1969'da partinin amblemini üç hilal olarak değiştirdi ve o yıl Adana milletvekili olarak bir kez daha seçildi.
Süleyman Demirel liderliğinde 1975-1977 dönemlerinde kurulan koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı ve devlet bakanlığı yapan Türkeş, Sovyetler etkisine karşı, üniversitelerde seminerler verdi ve az sayıda gençle başlayan buluşmaları, giderek kalabalıklaştı.
Milliyetçiler tarafından "Başbuğ" adıyla anılmaya başlanan Alparslan Türkeş, bundan sonra doğal lider olarak kabul gördü. Ancak tarihler 12 Eylül 1980'i gösterirken Türk Silahlı Kuvvetleri bir kez daha yönetime el koydu.
Türkeş, darbeden 3 gün sonra teslim oldu. Bir ay Uzunada'da, 4,5 yıl Mevki Hastanesi'nde tutulan ve 218 ülkücüyle idamı istenen Türkeş, bu davadan beraat etti.
1985'te tahliye edilen Alparslan Türkeş, 1987'deki referandumla siyasi yasağının kalkması üzerine Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Başkanlığına seçildi. Türkeş, bu kez Yozgat Milletvekili olarak 1991'de TBMM'ye girdikten bir yıl sonra MÇP'nin adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), amblemini de üç hilal olarak değiştirdi.
Alparslan Türkeş, 1995 seçimlerinde MHP'nin örgütlenmesinde büyük önemi olan Adana'dan aday olsa da MHP yüzde 10 barajına takıldı ve Meclis'e giremedi.
Bu, Türkeş'in girdiği son seçim oldu.
Başbuğ'a veda
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 Cuma günü geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşamını kaybetti.
80 yaşındaki Alparslan Türkeş, 74 yıllık Cumhuriyet tarihinin son 55 yılının önemli dönemeçlerine damgasını vurdu. Yaşamını milliyetçilik ülküsüne adayan Türkeş'in ölümü, Türkiye'de ve Türk dünyasında büyük üzüntü yarattı.
Alparslan Türkeş için 8 Nisan 1997 Salı günü düzenlenen cenaze törenine yoğun bir katılım oldu. Alparslan Türkeş'i son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen ülkücüler, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından Ankara’ya akın etti.
Türkeş'in cenazesine katılmak için gelenlerin yoğunluğu ve kar yağışı nedeniyle 8 Nisan 1997 günü sabaha karşı Eskişehir, Samsun, Konya ve İstanbul yolları tıkandı.
Alparslan Türkeş'in cenazesi Beşevler'deki anıt mezara defnedildi.
Granit mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken, ölüm tarihi ise boş bırakıldı.
Türkiye’nin tüm illeri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırım, Balkanlar ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu.
Mücadelesi ve fikirleri yaşatılıyor
"Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz", "Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamaz", "Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır." sözlerinin sahibi Türkeş'in en büyük mirası olan MHP, bugün de kurucu genel başkanının çizgisinde mücadelesini sürdürüyor.
Türkeş'in "Dokuz Işık" doktrini ise milliyetçilerin yol haritası olmaya devam ediyor.
Alparslan Türkeş'in doktrini, "Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık, Toplumculuk, İlimcilik, Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik, Köycülük, Gelişmecilik ve Halkçılık, Endüstricilik ve Teknikçilik" olarak dokuz ana ilkeye dayanıyor.
Merhum Türkeş, Dokuz Işık doktrininde şu ifadelere yer veriyor:
"Amacımız, milli sınırlarımızın içinde yaşayan yurttaşlarımızı, hiçbir ayırım yapmaksızın, din, mezhep ve ırk farkı gözetmeksizin kucaklamak, sevmek, insanca yaşama şartlarına kavuşturmaktır. Millet ve ülke bütünlüğümüzü bölücü, her türlü sınıfçı, mezhepçi ve ırkçı sistemlerin amansız düşmanıyız..."
Tuğrul Türkeş, babası Alparslan Türkeş'i AA'ya anlattı
Tuğrul Türkeş, vefatının 21. yılında MHP'nin kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş'i AA muhabirine anlattı.
ANKARA - MEHMET TOSUN
MHP'nin kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, "1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı." dedi.
Vefatının 21. yılında babası Alparslan Türkeş'i AA muhabirine anlatan Tuğrul Türkeş, babasının siyasette çizdiği sert imajının aksine, evine ve çocuklarına çok düşkün olduğunu belirtti.
Alparslan Türkeş'in, yoğun siyasetin içindeyken dahi çocuklarının her şeyiyle ilgilendiğini anlatan Türkeş, "Torunlarına daha da düşkündü. Onların iyi yetişmesi için gayret sarf ederdi. Onları takip ederdi." ifadesini kullandı.
Bugün hemen her siyasi yapıda, kökeninde ülkücülük olan, "Başbuğ" Türkeş'in rahle-i tedrisatından geçmiş pek çok kişi bulunduğuna işaret eden Türkeş, şunları söyledi:
"Türkiye'nin geleceğine yönelik öngörüleri, projeleri olan ve Türkiye'nin geleceğinin daha iyi olması için sürekli çaba sarfeden bir insandı. Günlük siyaset yapmazdı. 'Bugünün gündemine şunu söyleyim, bunu söyleyim.' Böyle bir insan değildi. Daha çok ileriye yönelik, siyaset içerisinde Türkiye nereye gidiyor, nasıl gitmeli, ne olmalı, ekonomiden sağlığa, eğitime her konuda fikirleri olan ve bunları da öncelikli olarak gençlerle paylaşan bir insandı."
"Gençlere Ankara Savaşı'yla ilgili ödev verirdi"
Türkeş, Ülkü Ocakları'nı kuran babası Alparslan Türkeş'in ülkücülerin sadece dini konularda değil, sosyal bilimler, fen bilimleri konularını da okumaları için çaba gösterdiğini, onun eğitime büyük önem verdiğini kaydetti.
Babasının, oluşturduğu özel gruplara birebir Türk tarihi, coğrafya, dünya siyaseti konularında eğittiğini anlatan Tuğrul Türkeş, Türk tarihindeki kırılma noktalarından biri olan Ankara Savaşı'yla ilgili gençlere ödevler verdiğini vurguladı.
"Anne, baba kaybı, önemli kayıptır insanın hayatında, yaşı ne olursa olsun. Türkeş, Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda 80 yaşındaydı ama tabii ki insan ister istemez bazı olaylarda 'Keşke burada olsaydı, bunu görseydi, bu konuda ne düşünürdü' gibi zaman zaman hatırlıyorsunuz." diyen Türkeş, gençliğinde yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
"1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Ben 6-7 yaşındaydım, orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı. Hindistan'dayız, dışarı vesaire çıkmak serbestti ama sürgünü haketmediğini bildiği ve düşündüğü için zoruna gidiyordu."
Aile olarak Türkiye'deki darbelerden çok çektiklerine değinen Türkeş, anarşi ve terörün tırmanması üzerine 1980 askeri müdahalesinin olduğunu, babasının bu süreçte haksız yere 4 yıl 9 ay hapis yattığını hatırlattı.
"4 sene 9 ay hapis"
Türkeş, babası hakkında hazırlanan 600 sayfalık iddianamede, CHP'li bir senatörün söylediği sözlerin, MHP'li biri söylemiş gibi suça dayanak yapıldığını belirterek, "Mahkemede buna itiraz edildiğinde, 'Bu yanlış yazılmış, bu CHP senatörüydü.' diyor. Peki, onun söylediği söze istinaden sen Türkeş'i ve arkadaşlarını itham ediyorsun. Bu, 'pardon'la geçiştirilecek bir şey değil. 4 sene 9 ay hapis yattı ihtilal döneminde. Aile olarak üzüldük." diye konuştu.
12 Eylül askeri darbesi olmadan önce çelişkili haberlerin geldiğini, "Bir darbe, büyük bir terör saldırısı olacağı" gibi farklı söylentilerin olduğunu aktaran Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
"Rahmetli Türkeş bizi çağırdı ve 'Hiç kimse kendi evinde yatmasın, kendinizi korumaya alın.' dedi. Bizi bir yerlere yolladı, kendisi de evden çıktı ve başka yerde kaldı. Maksat, müdahalenin kim tarafından, ne maksatla yapıldığını, ülkenin, yönetimin nereye doğru gideceği görebilmekti. Bunun, emir komuta içerisinde, o günkü Genelkurmay Başkanı Kenan Evren altında yapıldığı ve ihtilal mantığı içinde bir yönetim oluştuğu anlaşıldıktan 48 saat sonra teslim olmaya karar verdi. Ankara'da Gaziosmanpaşa'da eskiden yaşadığımız evimiz vardı. Sabah orada buluştuk, sokağa çıkma yasağı vardı. Merkez Komutanlığını aradık, Türkeş telefonda kendini tanıttı ve 'Teslim olmak istediğini' söyledi. Beklemeye başladık."
Sabah saatlerinde biri askeri, iki aracın babasını almaya geldiğini kaydeden Tuğrul Türkeş, "Kendisi onları eve sokmak istemedi. Ben elini öptüm, vedalaştık. Kendisi indi aşağı kapıdan, elindeki çantayı aldılar, arabaya bindirdiler. Oradan alıp götürdüler. Ben, o evden hareket edip gittiği an itibariyle hem yerli hem yabancı basına telefon ederek, Türkeş'in teslim olduğunu haber verdim. İhtilal bu, bunda ne olacağını bilemezsin. 'Bir yerde kıstırdık, karşı koydu, vurduk.' denilebilir. İhtilallerde bunlara karşı çok ihtiyatlı olmak gerekir." diye konuştu.
"İlk zamanlar siyasete girmemi istemedi"
Siyasette zorlu yıllar geçiren babasının, ilk zamanlarda kendisinin siyasete girmesini istemediğini vurgulayan Türkeş, 12 Eylül 1980 darbesi sırasında 26 yaşında olduğunu, o dönemde MHP davasında 220 kişi hakkında idam istendiğini anlattı.
O dönemde, hukuk bürolarının oluşturulması, avukatların tanzimi, medya ve kamuoyunu bilgilendirme işleriyle uğraştığını belirten Türkeş, "Biraz bu konularda elimden iş geldiğini gördükçe daha sempatiyle bakmaya başladı. Daha sonraki yıllarda biz epey uzun bir süre baba-oğul olmanın ötesinde, genel başkan ve genel başkan yardımcısı olarak çok yakın çalıştık rahmetli olana kadar." dedi.
Babası Alparslan Türkeş'in siyaset yaptığı dönemde çok güçlü liderlerin bulunduğunu bildiren Tuğrul Türkeş, bu dönemin güçlü izlerinin, bugünkü siyasete de yansımalarının görüldüğünü sözlerine ekledi.
Türkeş, 'başkanlık' istediği için yargılanmıştı
MHP'nin merhum lideri Alparslan Türkeş, 36 yıl önce başkanlığı savunduğu için idamla yargılanmıştı.
anasayfa > Türkiye 06.04.2017 Barış Gündoğan Ankara
ANKARA
MHP'nin merhum lideri Alparslan Türkeş, 36 yıl önce başkanlığı savunduğu için idamla yargılanmıştı.
"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini" içeren anayasa değişikliğinin oylanması öncesi Türkiye'de tartışılan konulardan biri de merhum Türkeş'in bu sistemi savunup savunmadığı konusu.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, "Hayır" kampanyası yürüten siyasi partiler Alparslan Türkeş'in parlamenter demokrasiden yana olduğunu söylese de tarihi gerçekler bunu doğrular nitelikte değil.
MHP'nin merhum lideri Türkeş, "Cumhurbaşkanlığı sistemi" modeliyle Türkiye'ye özgü hale getirilen başkanlık sisteminin tarifini, 1979'da yayımlanan "Temel Görüşler" adlı kitabında yapmıştı.
Eski Türk devletlerinin başkanlık ile yönetildiğine ve bunun sayesinde başarı geldiğine atıfta bulunan Türkeş, kitabında şunları yazmıştı:
"Milliyetçi Hareket, tek başkan, tek Meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır, kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Her konuda bütünleşmeci olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı hiçbir zaman bulunmamış yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye'de de demokratik milli Cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz..."
"Babam başkanlığı kuvvetle savunuyordu"
Merhum Türkeş'in oğlu, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş de AA Editör Masası'nda, babasının "Temel Görüşler" ile "9 Işık" kitabında, başkanlık sistemine yer verdiğini anlattı.
Türkeş, "Babam, koalisyonların uzun ömürlü olmamasını dikkate alarak, başkanlık sistemini kuvvetle savunuyor ve bunun halk oylaması ile hayata geçmesini istiyor." dedi.
İdamla yargılanmıştı
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, babasının bu düşünceleri savunduğu için 12 Eylül sonrası idamla yargılandığını da anlattı.
MHP'nin merhum lideri Alparslan Türkeş'in yargılanmasına ilişkin ayrıntılara, 29 Nisan 1981 tarihli "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi"nde yer veriliyor.
İddianame, Ankara, Çankırı ve Kastamonu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nda görevli Hava Hakim Albay Nurettin Soyer başkanlığındaki altı kişilik bir ekip tarafından hazırlanmış.
Mamak'taki Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Mahkeme Salonu’nda görülen davanın 587 sanığı bulunuyor ve bunların içinde Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Sadi Somuncuoğlu, Yaşar Okuyan ve Nevzat Kösoğlu gibi önemli isimler yer almıştı. Türkeş ve Yazıcıoğlu da dahil, 200'den fazla isim için "anayasal düzeni değiştirmek" suçundan idam cezası istenmişti.
Muhabir: Barış Gündoğan
'Türkeş hala şükranla anılmaktadır'
Fotoğraf: AA/Emin Sansar
Kalp krizi sonucu 4 Nisan 1997'de Ankara'da vefat eden Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurucusu Alparslan Türkeş, ölümünün 19. yılında kabri başında anıldı.
Devlet Bahçeli, “Dedikoduyu meslek edinmiş, fitneye zihnini kaptırmış, iç ve dış mahfillerde kurgulanmış algı ve bayat siyaset operasyonlarıyla Milliyetçi Hareket’in yörüngesini oynatmaya niyetlenmiş bazı odakların, millet nezdinde mahcup ve mağlup olacağını da hep birlikte göreceğiz” dedi.
Muhabir: Cüneyt Ateş
İlginizi Çekebilir