© © 2024 S-B-E Ltd

RECEP TUNCER SARI: Belçika’da yaşayan Türklerin yaklaşık 100 bini Emirdağlıdır

RECEP TUNCER SARI SOHBETİ, "Belçika’da yaşayan Türklerin yaklaşık 100 bini Emirdağlıdır"

 Ahmet URFALI (DOLUNAY)

 

RECEP TUNCER SARI ÖZGEÇMİŞİ
  1960 yılında Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Emirdağ’da aldı. 1980’de Eskişehir Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Belçika Gent kentine gitti. Belçika’da bir taraftan iş hayatına devam ederken bir taraftan da Türk Ocağı çatısı altında kültürel ve sosyal alanda çalışmalarda bulundu. Belçika Türk toplumunun milli şuurunu güçlendirmek amacıyla Türk kültürü ve Türk dili ile ilgili etkinlikler düzenledi. Belçika’dan Emirdağ’a yapılan sosyal dayanışma ve yardımlaşma konularında öncülük ederek katkı ve destek sağladı.

SOHBET:

Uzun yıllardan beri Belçika-Gent şehrinde yaşamaktasınız. Sizin göç hikâyeniz nasıl başladı?
1980’de Eskişehir Enstitüsü Matematik Bölümünden mezun oldum. Asıl amacım, Türkiye’de öğretmen olarak hizmet vermekti. Ancak o günün şartları gereğince Belçika’ya gitmem gerekiyordu. Zaten büyük oranda hemşeri, eş-dost ve akrabalarım Belçika’ya gitmişler ve orada çalışmaya başlamışlardı. Nihayetinde ben de oraya gitmeyi tercih ettim. 1980’den beri Belçika-Gent’te yaşamaktayım. Ülkem ve memleketimle bağlarımı da hiç koparmadım. İzinlerimi ailemle beraber Türkiye’de geçirmek, sıla-yı rahim yapmak benim için önemli değerlerden biridir.  

Belçika’ya göçün 50.yılı münasebetiyle yurt içinde ve yurt dışında etkinlikler düzenlediniz. Bu etkinlikleri yapmaktaki amacınız neydi? Amacınıza ulaşabildiniz mi?

Belçika’ya göçün 50. yılı münasebetiyle göçün sosyal, kültürel, tarihsel ve ekonomik boyutunu öne çıkaran etkinlikler gerçekleştirmeye öncülük ettim. Bu etkinliklerin proje ve uygulama alanında ön-planda bulundum. Etkinlikleri planlarken iki kategori üzerinde durdum. Etkinlikleri, Türkiye ve Belçika bazında ele aldım. Bu etkinliklerde bana yardımcı olan, destek ve katkı sağlayan gönüldaşlarıma buradan bir kez daha şükranlarımı arz ederim. Çalışmalarımıza Belçika Flaman Kültür Bakanlığı da katkı sağladı.
Bu etkinlerimizin amacı; bir farkındalık meydana getirerek, gençlerimize köklerimizi hatırlatmak ve böylece milli şuuru canlı tutmaktı. Biz bu etkinliklerimizle amacımıza fazlasıyla ulaştığımız inancındayım. Belçika’nın çeşitle kentlerinde, Eskişehir ve Emirdağ’da sergiler, konferanslar, paneller düzenledik. Kitap ve broşürler yayımladık.

Göçün 50. yılında Belçika ve Türk toplumu arasındaki ilişkileri değerlendirir misiniz? Çifte vatandaşlık, Belçikalı Türk konusunda neler düşünüyorsunuz?

Göçün ilk yıllarından bu yana olumlu anlamda büyük gelişmeler oldu. Toplumumuz kendi değerlerini ve kimliğini koruyup Belçika toplumuyla uyumlaşarak Belçika’yı meydana getiren toplumlar arasında saygın bir yere sahip oldu. Belçika’da yaşayan Türk toplumunun %90’ı çifte vatandaştır. 
Belçika’ya giden vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu 1960’lı yıllardan itibaren kömür ocaklarında çalışmak üzere iki ülke arasında imzalanan  “İşgücü Anlaşması” çerçevesinde o zamanki İş ve İşçi Bulma Kurumu aracılığıyla göç etmişlerdir. Türkiye ile Belçika arasında “Türk İşçilerinin Belçika’ da İstihdamına Dair Anlaşma ile Protokol ve Ekleri”  16.07.1964 tarihinde Brüksel’ de imzalanmıştır.1974 yılında yaşanan petrol krizine bağlı olarak Belçika yabancı işgücü alımını durdurmuş ve Türkiye ile yapmış olduğu İşgücü Anlaşmasının uygulamasını tek taraflı olarak uygulamadan kaldırılmıştır. Bundan sonra gayr-i resmi ve evlilik yoluyla göç devam etmiştir. Belçika’da resmi kayıtlara göre 1961’de sadece 320 Türk vatandaşı yaşarken bugün bu sayı 230 bin civarındadır. Belçika’da yaşayan Türklerin yaklaşık 100 bini Emirdağlıdır. Benim yaşadığım 300 bin nüfuslu Gent kentinde ise 30 bin Türk’ün 25 bini Emirdağlıdır. Belçika’da şu an itibarıyla dört federal milletvekili, bölge parlamentoları ve belediye meclislerinde onlarca Türk görev yapmaktadır. Bugün artık Belçika, Türkler için gurbet olmaktan çıkarak ‘’Yeni Vatan’’, ikinci vatan hâlini almıştır. Belçika’da yaşayan Türkler, ‘’Belçikalı Türkler’’ olarak ifade edilmektedir.

Belçika’da birinci nesilden dördüncü nesle kadar hangi aşamalardan geçildi? Belçika Türk toplumunun geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sosyal bilimciler göçün nedenlerini şu şekilde açıklamaktadırlar:
a-Kırsal yapıdaki teknolojik dönüşüm: Tarım alanındaki teknolojik gelişmeler, insan gücüne olan ihtiyacı azaltmış, bundan yarıcılık veya ortakçılık sistemi olumsuz olarak etkilenmiştir. Kırsal kesimdeki üretim insanları tatmin etmekten çıkmıştır.
b-Hızlı kentleşme: Sanayileşme sonucunda kentler hızla büyümeye başlamış, insanlar tek sermayesi olan emeği ile geçinmek için şehirlere yönelmiştir.
c-Nüfus artışı: Artan nüfusla orantılı olarak artmayan gelir, insanları geçim sıkıntısına sokmaktadır.
d-.Kentin çekici – Kırsalın itici olması: Kırsalda bulunmayan daha iyi eğitim ve sağlık hizmeti alma, sosyal ve kültürel imkanlar, çalışma şartları sebebiyle kentler tercih edilmektedir.
e- Kırsal kesimdeki kavgalar Fakirliğin kavgası da denilen bu konuda bazen çok anlamsız sürtüşmeler meydana gelmekte ve insanlar bir belaya bulaşmaktan kaçmaktadır. 
f- Göçün tek başına bir amaç olmaması: Göç tek başına bir amaç değildir. Onun gerisinde mutlaka ekonomik, sosyal veya kültürel bir neden yatar.
Bu analizden de anlaşılacağı gibi, Emirdağlı hemşerilerimiz işletme sermayesi edinmek amacıyla yurtdışı göçe yönelmiştir. Birinci neslin amacı, bu sermayeyi edindikten sonra yurda dönmek iken sonraki nesiller Belçika’da kalmayı tercih etmişlerdir. Birinci nesil, geçici işçi statüsünde varlığını sürdürmeye çalışırken günümüzdeki dördüncü nesil, toplumun her alanında kendini kabul ettirmekte ve görev almaktadır. Belçikalı Türkler artık ekonomi, siyaset, eğitim, kültür, sanat, spor ve her alanda itibarlı bir yere sahiptirler.

Siz, Gent Türk Ocağının muhtelif dönemlerde başkanlığını yaptınız. Halen bu çalışmalarınızın devam ettiğini bilmekteyiz. Türk Ocağını kurmak hangi ihtiyaçlardan doğdu? Gerçekleştirdiğiniz etkinlikler ve ocak hakkında bilgi verir misiniz?
1986 yılında bir grup arkadaşımla beraber Gent Türk Ocağını kurduk. Muhtelif dönemlerde Gent Türk Ocağı başkanlığı yaptım. Hâlen Gent Türk Ocağının, sosyal-kültürel ve sanatsal etkinlikleri koordinatörlüğünü yürütmekteyim. Ocak başkanlığımızı Erdal Böcük kardeşimiz yapmaktadır.  1996’da başkanlık yaptığım dönemde Ocak binamızı mülkiyetiyle satın aldık. Ocağımız; konferans- sergi salonu, derslikler, misafirhane, mutfak, yönetim odaları, mescit, park yeri ile bir külliye hâlindedir. Ocağımız, bütün Türk toplumuna açık olup herkese hizmet vermektedir. Ocak binasının bütün mal varlığı binasının tapusuyla birlikte Gent Türk Ocağına aittir.
Belçika’ya geldiğim 1980’lerde Türk toplumunun birbiriyle bağları, kültürel birlikteliği ve dayanışması çok güçlü değildi. Biz o yıllarda ihtiyaçları karşılamak, sosyal, kültürel ve ekonomik dayanışma ve milli bağları güçlü kılmak, asimile olmadan kendi kimliklerini korumalarına yardımcı olmayı hedefliyorduk. Her türlü etkinliklerimizi bu amacı gerçekleştirmek üzere yaptık. Türk toplumunun Belçika Gent şehrindeki toplumsal uyumu ile ilgili sorunlarının çözümünde öncü olarak rehberlik ettik. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin Belçika’daki inceleme ve araştırma faaliyetlerine arabuluculuk ve iletişim kurmalarını sağladık. Belçika’da Türkiye ve Türk kültürünü tanıtmak amacıyla etkinlikler düzenledik.  Gent Türk Ocağı kuruluşundan bu yana 32 yıl içerisinde Türkiye, Türk dünyası ve Avrupa’da birçok sivil toplum örgütüyle işbirliği yaparak yüzlerce projeye imza atmıştır. Akademik seviyede yapılan alan araştırmalarına öncülük etmiştir. Türkiye ve Türk dünyasından Belçika’ya gelen bütün vatandaş ve soydaşlarımızla yakından ilgilenilerek ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olunmuştur.
Emirdağ halkı,1960’lı yıllardan başlayarak Belçika’ya geçici işçi statüsünde göç etmeye başlamıştır. 1970’li yıllarda ise aile bütünleşmesi sonucunda Belçika’nın değişik yörelerine yerleşmeler gerçekleşmiştir. Belçika’da gurbetçilerin aile bütünleşmesi sağlandıktan sonra kurumsal anlamda sosyal ve kültürel amaçlı dernekler kurulmaya başlamıştır. Cami ve kültür dernekleri bunların başındadır. Gurbetçiler dini kimliklerini camilerde, milli kimliklerini ise kültür derneklerinde ifade etme imkânına kavuşmuşlardır.
İşte Gent Türk Ocağı, gurbetçilerin vatan-millet kaygısıyla kurdukları ve bugüne kadar yaptıkları etkinliklerle; milli şuuru, milli kültürü yaşayıp yeni nesillere aktardıkları bir kurum olarak varlığını ispat etmiştir.
Gent Türk Ocağı mensupları her zaman Türk devletinin, vatan ve milletinin yanında olmuşlardır. O yiğitler, hiçbir yabancı soluğun ne esiri ne yandaşı olmuştur. Türk olmayı, kendileri için Allah’ın en büyük armağanı, lütfu kabul ederek millet gayretinde olmuşlardır.
 Gent Türk Ocağı kurucu başkanlarından biri olarak; kimliğimiz ve kişiliğimizle Avrupa, Türkiye ve Türk dünyasında hayata geçirdiğimiz projeler ve etkinlikler açısından milli konuların takipçisi ve icracısı durumunda bulunmaktan gururluyuz. Gent Türk Ocağı mensuplarıyla birlikte Avrupa’nın ortasında bir Türk burcudur. 

Tuncer bey, sizin Türk dünyasıyla ilgili çalışmalarınızın olduğunu takip etmekteyiz. Bu çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Belçika Türk toplumu olarak; Türk dünyası ve Türkiye’nin sorunlarına,  toplumumuzun duyarlılıklarını artırmak amacıyla birçok etkinliğe öncülük yapıyoruz.  Şahsıma tevdi edilen Dünya Azerbaycanlılar Kongresi (DAK) delegesi olarak Azerbaycan ve diğer yerlerde yapılan etkinliklere davet ediliyorum. 2016 yılında Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev’in özel davetlisi olarak Bakü’deki Dünya Azerbaycanlılar Kurultayına iştirak ettim. Bu davetlere icabet ederek Azerbaycanlı kardeşlerimizle beraber oluyorum. Keza Macaristan’da düzenlenen Türk-Hun Turan Kurultayına Belçika Türklerini temsilen katıldım. Genel anlamda Türk dünyasının bütün etkinliklerine aktif olarak katılıyorum. Türk dünyasından; Kırım Türklerinin önderi Sayın Mustafa Cemiloğlu, Doğu Türkistan Uygur Türklerinin Lideri Sayın Rabia Kadir ile yakın dostluğum vardır.
Keza, Kırgız Türklerinden rahmetli Cengiz Aytmatov ile yakından tanışır, Türk dünyası konusunda sohbet ederdik. Ayrıca Balkanlar, Kafkaslar, Irak ve Suriye’den gelen soydaşlarımızla yakinen ilgilenerek yardım ve desteklerimiz devam etmektedir.
Yine Türkiye ve Türk dünyasından Belçika’ya gelen; siyasetçi, bilim adamı, akademisyen ve kültür insanlarını Gent Türk Ocağında misafir ederek çalışmalarına rehberlik görevi yaptık.
Tuncer bey, gerçekleştirdiğiniz etkinliklerle Türkiye ve Belçika’da yaşayan Türkler arasında köprü görevi görmektesiniz. Bu çalışmaları tamamen gönüllü bir eğilimle yapıyorsunuz. Sizi bu yola sevk eden güç, ideal nedir?
Biz hayat tarzımız ve dünya görüşümüz itibarıyla ülkemizi ve milletimizi seven insanlar olarak, bir şeyler yapmanın gayreti içerisinde yüksek ideallere sahibiz. Şimdiye kadar böyle yaptık, şimdiden sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz.
Milliyet üç temel unsura dayanmaktadır. Bunlar; dil, tarih şuuru ve inanç birliğidir. Dili oluşturan ortak kavramlar, ortak düşünceleri meydana getirir. Böylece benzer zihniyetteki insanlar, ortak çıkarları sağlayacak bilinci geliştirir. İnsan dili binlerce yılın tecrübe ve birikimini taşıyan çok özel bir vasıtadır. Her dil farklı bir toplumun tecrübe, bilgi ve anlayışını biriktirmiştir.
Tarih şuuru,  milletin ortak belleğindeki kutsal hatıraları bir tarih geleneği hâline getirir. İnanç birliği, milleti meydana getiren insanların moral değerlerini yükselterek aynı ortak ülküler etrafından toplanmalarını sağlar. Vatan sevgisi, adalet düşüncesi gibi pek çok kavram bu üç temelin etrafında teşekkül eder.
Milletler dil sayesinde çevreyi anlamaya başladığı andan itibaren kendini aynı toplum içinde hissetmekte, toplum diğer toplumlardan farklı olduğunu idrak etmektedir.  Milletlerinin geçmiş ve geleceğini düşünenler insanlar, sorumluluk şuuruna ulaşmışlardır. İşte bizleri vatan ve millet yoluna sevk eden güç, bu sorumluluk şuurudur. // Istikbal

Ahmet URFALI (DOLUNAY)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER