Bruxelles Korner
Zehra Özer
1830 yılında Belçika'nın Hollanda Krallığından ayrılarak yeni bir devlet olarak ortaya çıkmasında etkili olan etnik farklılıklar ve dini bölünme, yeni kurulan devletinde temel problemlerinden birisi olmuştur. Kurulduğundan günümüze kadar gelinen süreçte bu farklılıklar Belçika'nın bütünleşmesinden çok ayrışmasına, Belçika'yı meydana getiren iki ana toplum, Valonlar ve Flamanlar arasındaki ayrışmanın daha da artmasına yol açmıştır. Ülkenin bu yıllar zarfında aynı soydan yedi kralı olmuştur. Gelin eski Belçika monarşisine bir göz atalım.
Kral Leopold I (1831-1865)
Ülke yeni kurulduğunda Belçika'nın ilk kralı 41 yaşındaydı. Leopold I. tahta çıkmadan önce Saksonya-Coburg Gotha'nın adını taşıyan bir dük ve mareşaldi.
İlk Belçika kralının tahta geçmeden bir yıl önce, 1830'da Yunanlıların ülkelerine kral olma teklifini kabul etmiș olsaydı Belçika tarihi şimdikinden tamamen farklı olurdu. Ancak Leopold I. bu teklifi Yunanistan'ın istikrarsızlığı nedeniyle reddetti. Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu ile baş etmek zorundaydı ve olası bir iç savaşına doğru gidiyordu.
1830'da Belçika devriminden sonra kurulan Belçika Ulusal Kongresi kral tahtına uygun bir kişiyi aramaya koyuldu. İngiltere ile olan sağlam bağları göz önünde bulundurarak, çünkü nihayetinde ilk karısı İngiltere'den geliyordu Leopold I. Belçikalıların kralı olmaya uygun bulundu. Leopold I. iki kez evlendi, tarih kitaplarında birçok kadının onun sert görünüşüne aşık olarak metresi olduğu yazılıyor. Bu arada Belçika bağımsızlığını kazanmak için Hollanda ile kısa bir süre savaştı. İkinci oğlu, 34 yıl sonra babasının yerine geçti.
Kral Leopold II (1865-1909)
Leopold II. Belçikalıların ikinci kralı olmasının yanı sıra muhtemelen aynı zamanda en çok acımasız olduğu bilinen kraldı. O, Leopold I. 'in hayata olan ikinci oğluydu ve 30 yaşında babasının yerine geçmişti. Leopold II.'yi kurucusu ve sahibi olarak Bağımsız Kongo'yu Belçika sömürgesi altına almasından tanıyoruz. Kral kişisel servetini artırmak amacıyla Kongo'nun yerel halkını çok kötü şartlarda köle olarak çalıştırıp, Kauçuk üretiminde kullanılan kauçuk bitkisinin suyunu toplamaya zorladı.
Leopold II. 44 yıl boyunca taht’ta kaldı ve Belçika'nın en uzun hüküm süren kralıydı. O saltanatı sırasında, zorunlu askerliğin getirilmesine ve ölüm cezasının kaldırılmasına çalıșmıștı.
Kral Leopold II.'nin sadece kız çocukları olduğu için, yerine erkek yeğeni tahta geçti. Belçika'nın ikinci kralı kendi öz kızlarını mirasından yoksun bırakarak, karısına da çok acımasız davranıyordu. Neyse ki, kadın arada bir eșinin diktatörlüğünden kurtulmak için Spa kaplıcalarına kaçma imkanı buluyordu.
Kral Albert I (1909-1934)
Kral Albert I.’in beklenmedik krallığı bir örtbas teorisi olduğu bilinmektedir. Amcası olan kralın öldüğü gün, o ani bir kararla bir sonraki kral olarak tahta geçti. Leopold I.'in erkek kardeşi olan babası da ölmüștü ve Albert’in ağabeyi de artık hayata değildi. Dahası, Kral Albert I. Birinci Dünya Savaşı sırasında hüküm süreme șansızlığını yașadı fakat bunu büyük bir cesaret ve kararlılıkla yaptı. Dört yıllık savaş sırasında, asker siperlerinin yakınında bulundu. Hatta, sonunda Belçika silahlı kuvvetlerinin komutanı oldu.
Albert I. 24 yıl boyunca Belçikalıların kralı olarak saltanat sürdü ve halkı tarafından çok seviliyordu. Marche-Les-Dames'teki tırmanma seyahatlerinden birinde, onun cansız bedeninin bulunması bunu daha da doğruladı. Tüm ülke onun yasını tuttu. Dünya basını da Belçika kralının olası ölüm nedenleri hakkında, "eski eșinin kıskançlığı" veya belki de "gizli Fransız ajansının intikamı" tarzında spekülasyonlar yapmaya başladı. Günümüzde bile, hala zaman zaman onun ölümü hakkında bir dedikodu ortaya atılıyor.
Kral Albert I. gerçek bir bilim müptelasıydı. Kendisi 30'lu yıllarda birkaç önemli bilim fonunun finansmanı oldu. Örneğin, onun sayesinde Ulusal Bilimsel Araştırma Fonu (NFWO) kuruldu.
Kral Leopold III. (1934-1951)
Leopold III. babasının ani ölüm nedeniyle beklenilenin çok daha evvelinden kraliyet tahtına geçtiğinde 33 yaşındaydı. Dahası, o ölmeden önce istifa eden ilk kral olduğu için sadece 17 yıl hüküm sürdü. Oda babası gibi, bir savaşla mücadele etmek zorunda kalmıștı (İkinci Dünya Savașı). Aynı zamanda kendi kararının sonucuna da katlanmak zorunda kaldı. Örneğin, Belçika'nın kapitülasyonundan sonra, Leopold III. Laken kalesinde ev hapsine alınmıștı. Dahası, tüm anayasal yetkisi elinden alındı. Hükümet, böylece Leopold'un sorumluluğunu üstlendi ve onu kontrol altına aldı. Bu durumu dış dünyaya karșı alay konusu olduğundan, kralın hoșuna gitmiyordu. Zavallı kral, İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük popülaritesini kaybetmiști. Savaş sırasında ikinci kez evlenmesi, halkta, krallığın işgal edilmesinden çok fazla etkilenmediği düşüncesini uyandırmıștı. Kralın empati eksikliği halkın hoșuna gitmiyordu.
Kral ile hükümet arasındaki sayısız sürtüșmelerden sonra ve halkın krala karșı duyduğu güvensizliği üzerine, kralın rolü tartışıldı. Bu uzun vadeli bir çalışma oldu. Siyasi çatışmalar çok geçmeden umutsuz bir hal aldı. Kral Leopold III.'ün kral yükümlülüğünü 1951'de en büyük oğlu olan Boudewijn'e devretmeye karar vermesinin nedeni budur.
Kral Boudewijn (1951-1993)
Boudewijn, Kral meselesi ve sevilmeyen babasının tutarsız davranıșı yüzünden ani bir karar ile çok genç yașta kral olmuștu. Boudewijn, Belçikalıların kralı olmaya zorunlu bırakıldığında henüz 20 yașına yeni girmiști. Onun çok genç olması birçok eleștirilere yol açmıștı. Genç kral, tüm olumsuzluklara rağmen sorumluluğunu üstlenerek kral yükümlülüğünü çok bașarılı bir șekilde yerine getirmiș ve tahta geçtikten sonra Kraliçe Fabiola ile evlenmiști.
Muhtemelen çoğu insanın Kral Boudewijn ile igili hatırladığı en belirgin ilkesi kürtaj yasasıdır. Boudewijn çok inançlı bir Katolikti ve kürtaj yasa tasarısının onaylanması ahlaki ilkelerine aykırıydı. Buna ek olarak, Kraliçe Fabiola'nın başarısız hamilelik girişimleri konuyu onun için daha da hassas hale getirmiști. Kraliçe Fabiola beş kez hamile kalmıș ama bu her seferinde bir düşükle sonuçlanmıștı. Son hamileliğinden sonra kadının dış (ektopik) gebelik olduğu görünmüștü. Kraliçe Fabiola gebe kalma girișimlerinden vazgeçmiș ve Kral Boudewijn kürtajı serbest kılan yasa tasarısını imzalamayı reddetmiști.
Daha sonra eski Başbakan Wilfried Martens, kralın fiili imkansızlık nedeniyle rızasını veremeyecek durumda olduğuna karar vermiști. Sonuç olarak, 1990 yılında hükümetin tam onayını vermesi üzerine yasa uygulanmaya alınmıştı. Ayrıca Belçikalı Kongo'nun yönetimi de Kral Boudewijn için sorunsuz geçmedi. Leopoldstad'daki muazzam direniş ve ayaklanmalardan sonra, Belçikalı Kongo 1960'da bağımsız bir Kongo'ya dönüştürülmüştü.
31 Temmuz 1993 yılında Kral 62 yaşındayken, İspanyol kasabası Motril'deki kraliyet ikametgahında bir kalp krizi sonucu yașamını yitirdi. Kralın cenaze töreninde on binlerce insan naașının getirildiği sarayına akın etmiș, onunla vedalașmak için saatlerce sıra beklemiști. Hiç çocuğu olmadığı için, erkek kardeşi olan Albert onun yerini alacaktı. 31 Temmuz Salı günü, Kral Boudewijn 'in 25. ölüm yıldönümüdür.
Kral Albert II. (1993-2013)
Kral Albert II. mevcut kralımızın babasıdır. Oda adașı gibi, halk tarafından sevilmediğinden değil de, yașlılık dönemini rahat yașamak için ölmeden önce krallıktan istifa etti. Albert II. kral olduğunda zaten 59 yaşındaydı ve 19 yıl tahtta kalmış, 2013'te başbakan Elio Di Rupo'dan istifasını talep etmişti.
Albert II. 'nin resmiyette üç çocuğu var: (Mecvut Kral) Filip, Prens Laurent ve Prenses Astrid. Özellikle Prens Laurent, (en genç olan) tutarsız davranıș ve ani çıkıșlarıyla kraliyet ailesine sorun yaratmaktadır, onun prens rolüyle ilgili bir sorunu var gibi görünmektedir.
Barones Sybille de Selys Longchamps'ın kızı olan Delphine Boël, Kral Albert'in resmi kızı olarak tanınması için yıllardır kraliyet ailesine karşı hukuk savașı vermektedir. Delphine Boël, annesinin açıklamasına dayanarak Kral Albert II.'nin gayri resmi kızı olduğunu öne sürmektedir.
Yorum Yazın