Dünyanın en hızlı ısınan kıtası olan Avrupa, her geçen ay bir önceki yıla göre sıcaklık rekorları kırıyor ve aşırı sıcakların yol açtığı sorunlarla boğuşuyor.
Avrupa Çevre Ajansı (AÇA), kıtanın ekosistemini, enerji ve gıda güvenliğini, altyapısını, su kaynaklarını, finansal istikrarını ve insanların sağlığını tehdit eden iklim değişikliğinin etkilerine karşı büyük ölçüde hazırlıksız olduğu konusunda uyarıyor.
Bu durum karşısında AB, 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması'nı takiben kendi yol haritasını belirledi.
İklim, bir önceki AP seçimleri öncesinde Almanya, Fransa ve Hollanda gibi pek çok Avrupa ülkesinde seçmenlerin en önem verdiği konulardan biri konumundaydı.
Bu durum seçim sonuçlarını da etkiledi ve merkez sağ ile merkez sol oy kaybederken, liberal partiler ile Yeşiller'e destekte dikkati çekici artış yaşandı.
Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı'na 2014'te 12,1 milyon seçmen oy vermişken, 2019'da bu rakam 23,3 milyona yükseldi.
2019'da Almanya'da "Grüne" (Yeşil) partisi ilk kez merkez sol Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) yerini alarak en büyük ikinci parti olurken; Belçika'da "Groen" (Yeşil), Finlandiya'da "Yeşil Birliği", Lüksemburg'da "Dei Greng" (Yeşil) ve Portekiz'de "Doğa ve Hayvan Korumacı Parti" tarihindeki en iyi AP seçim sonuçlarını aldı.
Avrupalı seçmenin iklim krizine verdiği önem, bu konunun sadece yeşil partilerin değil, ana akım partilerin önceliklerinde de üst sıralara taşımasında itici rol oynadı.
Avrupa kamuoyunun gündemine yerleşen iklim kriziyle mücadele, kısa sürede AB'nin de en öncelikli gündem maddesi haline gelerek AB'nin iklim politikalarının şekillenmesinde etkili oldu.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, göreve geldiği ilk 100 günlük dönemde, en dikkati çekici icraatlarından biri olarak, 11 Aralık 2019'da Komisyonun "Yeşil Anlaşma"yı kabul ettiğini duyurmuştu.
2024'e gelindiğinde durum tersine evrildi
6-9 Haziran'da AB üyesi ülkelerde düzenlenen AP seçimlerinde, Birliğin son 5 yılda uyguladığı politikalara büyük ölçüde karşı çıkan aşırı sağ eğilimli partiler önemli kazanımlar elde etti.
Seçime geri sayım sürecinde başta AB'nin kalbi Belçika olmak üzere Polonya, Hollanda, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeleri kasıp kavuran çiftçi protestoları, dikkatleri AB'nin iklim odaklı politikalarına çekti.
Bunlar çerçevesinde AB'nin uyguladığı tarım politikaları, çevre ve doğa restorasyon hedeflerinin yanı sıra, devlet desteğindeki kesintiler, yüksek yakıt ve gübre maliyetleri ile dış ülkelerden gelen ucuz tahıl ürünlerinden rahatsızlık duyan çiftçiler, traktörlerle AB başkentlerinin ana arterlerine indi.
Birliğin iklim politikalarının tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini savunan çiftçiler, bunların yakıt, gübre ve hayvan yemi de dahil olmak üzere maliyetleri artırırken kazancın azalmasına tepki gösterdi.
Sokaklardan gelen sesleri seçim kampanyalarına yansıtan aşırı sağcı partiler, söylemlerinde AB'nin iklim politikalarına yönelik eleştirilere sıkça yer verdi.
Sıkı iklim politikalarının ekonomik büyüme ile tarım üretimini zayıflatacağını savunan partileri çatısında birleştiren Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) grubu sandalye sayısını artırarak, ilk kez liberallerin önüne geçip 3. sıraya yerleşmesi, Birliğin iklim politikalarının geleceğini tartışmaya açtı.
İklim hedeflerinin savunucusu Yeşiller grubunun ise oy kaybederek 5. sıraya gerilemesinin, aşırı sağın artan ağırlığıyla beraber Birliğin iklim politikalarına nasıl yansıyacağı özellikle AB yönetiminin yeniden şekillendiği şu günlerde merak edilen konular arasında yer alıyor.
"Yeşil Anlaşma" aşırı sağın hedefinde
Von der Leyen'in Aralık 2019'da duyurduğu "Yeşil Anlaşma" ilk aşamada, 2030 itibarıyla Avrupa'nın karbon salınımını 1990 düzeyine göre yüzde 55 düşürmeyi hedefliyor.
Bu amaca uygun olarak hazırlanan bir kalkınma planı niteliğindeki "Fit for 55 (55'e Uyum)" paketini de Temmuz 2021'de açıklayan AB'nin nihai hedefi, 2050 yılında dünyanın ilk "karbon nötr" kıtası olmak.
Bu hedef, AB üye ülkeleri için tarımdan ulaşıma birçok sektörde çok ciddi ve kapsamlı bir dönüşüme işaret ediyor.
AB ülkelerindeki aşırı sağ eğilimli partiler, yıllar içinde AB'nin iklim hedeflerini "aşırı" bularak çok kez eleştirdi.
Hedeflerin özellikle kömür madenciliği ve otomotiv üretimi gibi sektörlerde istihdamı ve ekonomik istikrarı tehdit ettiğini dile getiren bu kesim, fosil yakıtlar ile geleneksel üretime dayanan üye ülkelerdeki endüstrileri etkileyebileceğini savunuyor.
Yeşil Anlaşma'nın yoksul üye ülkeleri ve kırsal toplulukları orantısız bir şekilde etkileyerek AB içindeki ekonomik eşitsizlikleri daha da kötüleştireceğini savunan aşırı sağ, ayrıca iklim krizi gündeminin "sıradan vatandaşların acil ihtiyaç ve kaygılarından kopuk olduğunu" dile getiriyor.
Aşırı sağın bu tepkisi, seçimlere 4 ay kala AP'de Yeşil Anlaşma'nın iptal edilmesi için sunulan karar önergesinde somut olarak ifade edildi.
Belçika'daki aşırı sağcı parti Vlaams Belang'ın şubat ayında AP'ye sunduğu önerge, Fransa'daki aşırı sağcı Ulusal Birlik hareketinin lideri Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik (RN) milletvekilleri tarafından da desteklenmiş, ancak reddedildi.
Önergede "Yeşil Anlaşma"nın onaylanmasından bu yana jeopolitik gerçekliklerde önemli değişiklikler meydana geldiği, AB genelinde devam eden çiftçi protestolarının Avrupa tarım sektörünün günlük işleyişini ve geleceğe yönelik görünümünü olumsuz etkilediği savunuldu.
Anlaşma'nın Avrupa tarım sektörü, Avrupa endüstrisi ve sıradan hane halkının satın alma gücüne zarar verdiği vurgulandı.
Yeni birleşen aşırı sağcı liderlerin ilk mesajı "iklim karşıtı" oldu
Avusturya, Macaristan ve Çekya'daki AB karşıtı ve aşırı sağcı partiler, dün yeni bir ittifak kurduklarını duyurdu.
Avusturya'nın başkenti Viyana'da bir araya gelen aşırı sağcı ve AB karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) ve Çekya'daki Gayrimemnun Vatandaşlar Hareketi (ANO) partilerinin temsilcileri, AP'de "Avrupa için Vatanseverler" (Patriots for Europe) adını verdikleri ittifak kurdu.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban burada yaptığı konuşmada "Şu an Brüksel’de yapılan yeşil (çevreci) politikalar değil. Aksine zehirli yeşil siyaset. Bu, bizleri sağlıklı kılmaz, zehirler." dedi.
FPÖ lideri Herbert Kickl de "Avrupa siyaseti için tarihi bir an yaşandığını" ifade ederek, bu üç partinin oluşturduğu ittifakı tanıtmak üzere bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini belirtti ve kendileriyle aynı görüşteki diğer partilere de bu oluşuma katılmaları çağrısında bulundu.
ANO Genel Başkanı Andrej Babis de kurdukları ittifakın üç temel ilkesinin olduğunu kaydederek, "Avrupa için Vatanseverler ittifakı, ülkelerin egemenliğinin savunulması, düzensiz göçle mücadele ve Yeşil Anlaşma'nın revize edilmesini savunuyor." diye konuştu.
Babis, iklimi koruma ve çevreci politikaların Avrupa ekonomisinin rekabet gücünü tehdit ettiğini savundu.
Yorum Yazın