Bruxelles Korner
Güngör Gökdağ
Büyük Türkiye Artık Küçük Kafalara Sığmıyor
Hiç şüphesiz siyaset yapan her siyasi partinin topluma karşı önemli sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar sadece siyaset yaptığı partinin seçmen kitlesi ile sınırlı değil, üzerinde yaşadığı toplumun tamamına karşıdır.
Çünkü siyasetçi toplumu inşa eder. Siyasette kalite yükseldikçe toplumun kalitesi de yükselir.
Ne var ki ülkemizde siyaset, çatışmacı ve mücadeleci bir anlayış temelleri üzerinde yürüyor. Hakaret, aşağılama ve saygısızlık neredeyse siyasetin öznesi durumuna gelmiş. Ötekileştirme, kutuplaştırma ve günah keçisi ilan etme ise siyasetin rutin işleyiş biçimine dönüşmüş.
Toplumda farklı düşüncelere tahammül ve tolerans ise neredeyse yok denecek kadar azalmış.
İnsanların bir kısmı, kendi düşünce dünyasından olmayan kişilere bırakın değer vermeyi, düşman olarak görüyor.
Siyaset üstü düşünenlere yahut siyasetin bir parçası olmayanlara da değersiz insan gözüyle bakılıyor.
Toplum ideolojik kamplara, farklı fraksiyonlara, cemaat ve cemiyetlere göre öğelerine ayrılarak, bölünmüş.
Kimsenin kimseyi dinlemeye ve düşüncesine tahammülü kalmamış. Tartışma ve uzlaşma zemini neredeyse yok edilmiş.
Bir yandan da düşmanlıklar ve aykırılıklar habire körükleniyor.
Politik tartışmaları dinlediğinizde siyasetten değil de savaştan konuşulduğunu sanırsınız.
Siyasette kullanılan dil ve üslup, adeta yeraltı dünyasının argo ve racon diline dönüşmüş.
Tüm bunların siyaset bilimi terminolojisinde yeri yok belki ama, büyük bir hayran kitlesinin olduğu da muhakkak.
Toplumun bu duruma gelmesinde elbette siyasetçilerin ve siyasi partilerin büyük payı var.
Çünkü Türkiye'de muhalefetin önemli sorunları var.
Daha doğrusu Türkiyede; bir sorumlu muhalefet, bir de sorunlu muhalefet var...
Sorumlu muhalefet, topluma ve ülkeye fayda sağlarken, sorunlu muhalefet, toplumu ve ülkeyi dibe çekiyor.
Hükümet daha bir hususu tam anlamıyla söylemeden hemen onun aksini söylemeye hazır olan, her konuda istemezük diyen, iktidarın külliyen karşısında olan, sürekli onu eleştirmek zorundayım düşüncesinde olan bir muhalefet anlayışı var.
Bu memleketin insanlarını ve değerlerini tırnağının ucu kadar dahi sevdiğini izhar edemeyen, toplumun tüm kesimlerini kucaklayamayan, siyasi ve ideolojik çıkarlarına karşılık ülkenin geleceğini bozuk para gibi harcayabilecek bir siyasi muhalefet anlayışı var.
Güç ittifaklarının yapıldığı ve savaş tehditlerinin olduğu bir dönemde, dışarıya karşı birlik olamayan, ülke sorunlarına çözüm alternatifleri üreteceği yerde, Türkiye'nin bocalamasını bekleyen bir muhalefet anlayışı var.
Türkiye sosyolojisini okuyamayan, muhalefet yapmayı beceremeyen, yapıcı değil yıkıcı olan sorunlu bir muhalefet anlayışı var.
Bu muhalefet anlayışı Türkiye'de yıllardır hiç değişmiyor, değişmek de istemiyor?
Oysa dünyada hiçbir değişken sabit kalmıyor. Herşey çok hızlı bir şekilde değişiyor ve gelişmeye devam ediyor. Çünkü değişim olmadan gelişme olmuyor. Zihinler değişmeden de hiçbir şey değişmiyor.
İç siyasetteki hesaplarını ülkenin karışmasına bağlayan, sandıktan çıkaramadığını AB ve ABD tezgahından uman bir anlayış zaten tümden sakattır. Topluma anlatacak birşeyi olmayan, geleceğe dair strateji ve politikası bulunmayan, uluslararası kumpaslara karşı hükümeti yalnız bırakan bir muhalefet kesinlikle sorunlu bir muhalefettir.
Türkiye hedef tahtasında bulunurken, döviz, faiz, borsa oyunları ve operasyonlar devam ederken, milli siyaset güdeceği, tarafını Türkiye Cumhuriyeti'nden yana göstereceği yerde, emperyalistlerin Türkiye Acentası gibi hareket eden bir muhalefet her yönüyle sorunludur. Memlekete zerrece katkısı olmayan, Türkiye'nin istikbalini düşüneceği yerde, gelecek seçimleri düşünen muhalefet hiç sorumlu olabilir mi?
Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı makamı, devletin en âli makamıdır. Cumhurbaşkanı da devleti temsil eder.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, Meclis'te konuşma yapmak üzere kürsüye doğru hareket ederken, kendisine saygı gösterilmemesi, devleti temsil eden makama böyle muhalefet yapılması sorunludur.
Keza istiklal marşı okunurken de Genel Kurul Salonu'na girilmeyişi de yine sorunlu bir muhalefettir.
Diğer yandan muhalefette bazı eleştiriler yaparak, devlet, vatan ve millet gibi meseleler mevzu bahis olduğunda önce ülkem ve milletim, sonra partim diyebilmek, Türkiye'ye dışarıdan yapılan her türlü tehdit, manipülasyon ve saldırılar karşısında hükümete destek vermek, hem yapıcı, hem de sorumlu muhalefet yapmaktır.
Seçim sonuçlarından da anlaşılacağı üzere sorunlu muhalefet partilerinin, halkı yeterince anlayamadığı ve toplumu doğru okuyamadığı net olarak görülmektedir.
Öte yandan sorunlu muhalefet partileri sürekli iktidarı eleştiriyor. Hükümetin bir sürü yanlışları ve sorunları olduğunu iddia ediyor?
Şayet Türkiye'de iktidarın bu kadar yanlışı ve sorunları varsa, o zaman sorunlu muhalefet oylarını neden artıramıyor?
Niçin yıllardır iktidara yürüyemiyor?
Yorum Yazın