Bruxelles Korner
Zehra Ozer
Cumhuriyet Nerede – Ne zaman – Kaç Yılında İlan Edildi
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruluşundan beri hem askeri hem de siyasi alanda bir çok başarılara imza attı. Yeni Türk devletinin kurulması, 1921 Anayasası’nın kabulü, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin olağanüstü çabalarıyla gerçekleşti. Aynı Meclis, Ankara’yı Yeni Türk Devleti’nin başkenti olarak kabul etti. Böylece, cumhuriyetin ilanı yolunda olumlu bir ortam hazırlanmış oldu.
Cumhuriyet Rejimi 29 Ekim 1923’te Ankara’da İlan Edilmiştir.
Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’ne bir gece çağırdığı İsmet Paşa, Kazım Paşa ve Fethi Bey ile bir toplantı yaparak “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” demiştir. Konu üzerinde fikir birliğine varılınca Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa anayasada değişiklik öngören bir kanun teklifi hazırlamışlardır. Hazırlanan kanun teklifince:
-Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.
-Türkiye Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir.
29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve çalışma arkadaşlarının, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren bu teklifi TBMM’de alkışlarla ve oybirliği ile kabul edilmiştir. Böylelikle Anayasanın birinci maddesinde, "Türkiye Devletinin hükümet biçimi, Cumhuriyettir" ibaresine yer verilmiştir. Bununla birlikte de aynı günün gecesi, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk olarak Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin İlanından sonra da sistem içinde varlığını sürdüren "Halifelik" de artık mevcut yeni rejim içerisinde gereksiz ve işlevsiz bir duruma düşmüştü. Bu sebeple 3 Mart 1924′de Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve arkadaşlarının verdikleri bir kanun teklifi TBMM’de kabul edilmiş ve hilafet kaldırılmıştır.
Kaynak: Muhtelif kaynaklardan karma olarak hazırlanmıştır.
Atatürk’ün Milletine duyduğu güven ile ilgili anısı
Toplantıda kendisinden evvel söz söyleyenlerden biri Atatürk’e nereden ilham ve kuvvet aldığını sormuştur. Büyük adam bu soruya millet hizmetinde bulunan insanların ilham kaynakları hakkında, uzunca bir tahlil yaparak cevap verdi... Sonunda karşısındakilere demiştir ki ; '' Efendiler... İlham ve kuvvet kaynağı milletin kendisidir; milletin müşterek arzusu, gerçek teyamülüdür. Varlığımızı, istiklalimizi kurtaran bütün teşebbüs ve hareketler; milletin müşterek fikrinin, arzusunun azminin yüksek tecellisinden başka bir şey değildir.''
Atatürk’ü Çok Güldüren Bir Anı (Mazhar Osman ve Atatürk)
Bir gün renkli kişiliğiyle tanınan Akıl ve Ruh Hastalıkları Uzmanı Ünlü Mazhar Osman Atatürk'le sohbet etmektedir. Bu sohbet esnasında bir ara Atatürk, Mazhar Osman’a sorar:
— Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey?
— Gazi Paşam az da olsa herkeste bir parça vardır, deyince Atatürk:
— Ne demek istiyorsun, bende de mi var? Hoşsohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman:
— Ohooo... Sizde herkesten bin beteri var. İçeride ve dışarıda dört iklim yedi cihana kafa tutmak akıllı adamın yapacağı iş mi? der.
Atatürk bu söze dakikalarca gülmüştür...
Atatürk'ün Türk Kadını ile İlgili Anısı
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
Atatürk’ün Harf Devrimi ile İlgili Anısı
Yeni Türk alfabesinin ilk biçimlerini kendisine götürdüğüm zaman, komisyonun en aşağı beş yıllık bir geçiş dönemi düşündüğünü söylemiştim. ....
Dikkatle dinledikten sonra bir daha sordu:
- “Demek beş yıl düşündünüz?” dedi.
- “Evet!” dedim.
- “Üç ay!” dedi.
Donakaldım,
üç ay!
Üç ay içinde bütün memleket yayını “Türk Harfleri” ile değişecekti.
İlave etti:
“Ya üç ayda uygulayabiliriz, yahut hiç uygulayamayız. Sizin Arap harflerine bırakacağınız sütunlar yok mu, onların adedi bire de inse, herkes yalnız o sütunu okur ve beş yıl sonra, tıpkı yarın başlar gibi başlamaya zorunlu kılarız. Hele arada bir buhran, bir savaş çıkarsa attığımız adımları da geri alırız.”
Kaynak: Falih Rıfkı Atay’ın, Atatürk’ün Hatıraları, 1914-1918
|
Yorum Yazın