Güngör Gökdağ
BRUXELLES KORNER
Dünya Jandarması ABD, İsrail Karşısında Aciz
İsrail, uluslararası arenadaki en büyük desteği her zaman ABD'den görüyor.
Bütün Amerikan Başkanları göreve gelir gelmez, İsrail'in güvenliğinin, Amerika'nın çıkarlarına olduğunu beyan eden açıklamalar yapıyor.
Her başkan, İsraillilerin işgal ettiği yerleşimlere karşı duruyor, ancak yerleşimlerin durdurulması için İsrail'e baskı yapamıyor.
İsrail, kendiliğinden durdurmadığı müddetçe hiçbir başkan yerleşimlere son veremiyor.
Amerikan Kongresi de durmadan İsrail'in politikalarını destekleyen kararlar alıyor.
İsrail'in bölgesinde işlemiş olduğu cürümler ABD kalkanı ile her zaman korunuyor.
ABD, İsrail'in Filistinlilere yönelik eylemlerini kınayan karar tasarılarını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde sürekli olarak veto ediyor.
ABD, İsrail'in, bölgedeki politikalarına karşı gösterdiği tutumuyla, tüm İslam dünyasını kızdırıyor ve karşısına alıyor, ama söz geçiremediği İsrail hükümetini ve güçlü yahudi lobisini karşısına alamıyor.
Lobinin etkisiyle ABD, İsrail'in güvenliği için, Ortadoğu'da zarar göreceği birçok yanlış kararları almak durumunda kalıyor, fakat çok istediği halde İsrail'e doğru kararlar aldıramıyor.
İsrail'in güvenliği nedeniyle, İran, Irak gibi ülkeler nükleer silahlara sahip düşüncesiyle tehdit unsuru olarak görülüyor ve müdahalelere maruz kalıyor, ama söz konusu İsrail olunca bu silahlara sahip olunması bölgesel bir tehdit olarak görülmüyor?
Çünkü İsrail Lobisi, ABD'nin Ortadoğu politikasını tümden şekillendirebiliyor.
Amerika'daki Yahudi nüfusu sadece 6 milyon.
Az gibi görünen bu 6 milyon, ABD'nin 327 milyon nüfusunu tesiri altına alıyor.
Farklı düşünce ve anlayışa mensup olan Yahudiler, sinagogda ibadet için bile biraraya gelemezken, İsrail'in çıkarları söz konusu olduğunda hepsi AIPAC çatısı altında biraraya gelebiliyor. Profesyonel bir şekilde titizlikle, gönüllü olarak çalışabiliyor.
ABD'de tam 51 tane İsrail destekçisi lobi teşkilatı var. Bunların içinde üst çatı konumunda, en büyük ve en etkili olanı AIPAC.
AIPAC dışında kalan diğer lobi teşkilatları da hiç boş durmuyor. Siyonizm'e hizmet gayesiyle kurulan bu teşkilatlar, senenin 365 günü ABD'li milletvekili ve senatörleri markaja alıyor ve kontrol altında tutuyor.
Ayrıca AIPAC'ın gücünden dolayı Amerika'da bir siyasetçinin İsrail veya Siyonizm aleyhine konuşması siyasi bir intihar olarak görülüyor. Lobi, ABD Meclisi'nde ciddi bir nüfuza sahip olduğundan başkan olarak seçilebilmenin ön şartı bile, Bush, Clinton, Obama ve Trump'ın yaptığı gibi, İsrail'in ziyaret edilmesi ve Ağlama Duvarı'na el konulmasına bağlı.
Dolayısıyla Amerika'daki Yahudi toplumu ve lobiciliği, Amerika'yı neredeyse her alanda ahtapot gibi sararak abluka altına almış ve siyasi iradeye, İsrail'in çıkarına olmayan en küçük bir işe imza dahi attırmıyor.
Hatta kendileri gibi düşünmeyenleri de dışlayarak, yahudi bile olsa hain ilan ediyor.
Hani sık sık işitiriz ya, "Amerika'da ekonomi, hukuk, tıp ve medya Yahudilerin elinde" diye...
Bu ne derece doğru bir bakalım?
Geçmişten günümüze tefecilik, faizcilik gibi ekonomi ağırlıklı işlerle meşgul olan Yahudiler, sermaye ve parayı ellerinde tutmayı her zaman iyi bilmişler. İktisadi durumlarını da toplumun diğer kesimlerine nazaran, mukayese edilemeyecek düzeyde iyi olmasını sağlamışlar. Ellerindeki büyük paraları bilgi ve becerileriyle harmanlayarak, ticarette mahir olmuşlar.
Bu gayretlerinin semeresi olarak da birçok dolar milyarderi çıkarmışlar.
Sonuç ise, ABD'nin en zengin 400 ailesinden % 40’ı Yahudi...
Medya sektöründe de Yahudiler son derece etkililer ve gündemi kendileri belirliyorlar.
Halk olan biteni siyonist medyadan öğreniyor. Hadiseleri siyonist düşünce sistematiği ile okuyup, yorumlamak zorunda kalıyor.
New York Times, Wall Street Journal, Jerusalem Post, Washington Post ve New York Sun gibi daha birçok gazete, dergi ve büyük televizyon kanalları Yahudi sermayesinin kontrolünde olan medya kuruluşlarından sadece bazıları.
ABD'de yapılan başkanlık seçimlerinin sonucunu da lobi faaliyetleri yürüterek, seçim kampanyalarına destek vererek ve oy kullanarak Yahudi sermayesi ve seçmeni belirliyor.
Çünkü yahudiler işlerini hiçbir zaman şansa bırakmaz.
Yapılan seçimlerde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler olmak üzere her iki adayı birden desteklerler.
Bilindiği üzere Amerikan halkı seçimlere fazla ilgi göstermez, ancak yarısı sandığa gider.
Oysa Yahudilerde bu duyarlılık oldukça fazla olduğundan seçimlere katılım oranı % 85'lerin üzerinde olur. İşte bu durum ülkedeki nüfusu itibariyle % 3'e tekabül eden yahudi toplumunun sandığa yansıyan iradesini % 5 olarak ortaya çıkartır.
Yahudiler için en önceliğin eğitim olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Çünkü her 10 yahudiden 6’sı üniversite mezunudur.
Amerika'daki en iyi okulların %23’ü onlardadır.
Her dört entelektüelden biri ve üniversitelerdeki profesörlerin % 20'si yahudidir.
ABD'ye giden Nobel ödüllerinin % 37'sini ABD'li Yahudiler alır.
Pozitif ilimlerin yanısıra, din eğitimi de onlar için önem arzeder. Eğitim-öğretim gibi hayatta belli bir disiplinle devam eden tahsil sürecini iyi yöneten ve benimseyen yahudiler, en başarılı yazar, düşünür, akademisyen bilim insanlarının kendilerinden olmasını sağlayarak, ülkede yaşayan diğer azınlıklardan çok farklı bir konuma sahip olmayı başarmışlardır.
Lobinin Amerikan toplumu içindeki etki ve tesiri, ABD'nin dış politikasında İsrail'i vazgeçilmez ve her alanda destekler kılıyor.
Yalnız bu etki alanı sadece dış politikanın belirlenmesiyle sınırlı da değildir.
Ekonomik, askeri, istihbari ve başka diğer yardımları da ihtiva eder.
İsrail, Amerika'dan bu zamana kadar, diğer dünya devletlerine sağlanan yardımlar içinde en fazla ekonomik ve askeri yardım alan tek ülkedir. Aldığı nakdi yardımlar yüz milyarlarca doları çoktan geçmiştir.
Bunlar arasında F16 savaş uçakları, akıllı bomba ve füzeler başta olmak üzere, NATO üyelerine bile vermediği çok gizli istihbarat bilgilerini ABD, İsrail’e verir. Tabi İsrail'de bu imtiyazları sonuna kadar kullanır.
Esasında her zaman mesele nicelik değil olması gereken niteliktir.
Geçmişten gelen düzenli ve planlı çalışmaların neticesinde üniversitede bilimin birçok dallarında, yazılı ve görsel medyada, finans ve düşünce kuruluşlarında, kamu ve bürokrasinin üst düzey stratejik noktalarında, sinema dünyasından kültüre, siyasetten ekonomi ve ticarete, eğitimden hukuk ve tıp bilimlerine kadar birçok sektörde söz sahibi ve etkili durumdadırlar.
ABD ve İsrail arasındaki ilişkinin bu denli içli dışlı olması, ABD siyasal sistemini yönlendirebilecek düzeyde yahudi toplumunun ve lobisinin sahip olduğu güçte gizlidir...
ABD, İsrail'le adeta tek devlet gibi hareket etmektedir.
İsrail ve ABD dostluğunun bir benzeri iki Müslüman ülke arasında dahi yoktur.
Bu bakımdan ABD'nin, Ortadoğu politikasında yaptığı hamleleri analiz ederken, yahudi dünyasının bölge üzerindeki çıkarları ve amaçlarının gözardı edilmemesi gerekir.
Zira ABD'nin dış politikasında, Siyonizm devre dışı bırakılarak yapılacak olan bir değerlendirme her zaman yanıltıcı olabilecektir..
Yorum Yazın