Bruxelles Korner
Zehra Özer
Açlığın en yoğun olduğu ülkeler kuraklığın, yoksulluğun, başarısız kötü yönetimin ve silahlı çatışmaların altında kırılıyor. Hayır, bu yeni bir tespit değil, açlık sefaleti maalesef her zamana ait olan bir dünya sorunudur. Aralarında çocuklarında bulunduğu yirmi milyon insan şu anda gıda eksikliğinden dolayı ölümle yaşam arasında hayat mücadelesi veriyor. Dünyanın binbir çilesine alışılmışta olunsa, bu görüntülere alışılmıyor. Yoksa biz bu konuda da alışılmışlığa mı geldik?
1966 yılında 3,6 milyarlık bir dünya nüfusunda 900 milyon insan açlık çekiyordu. 2016 yılında 7,5 milyarlık dünya nüfusunda 750 milyon insanın hala açlıktan muzdarip olduğu açıklanmıştı. Açlık yarım yüzyılda dünya nüfusunun yüzde 25’inden yüzde 10'una kadar azalmıştı. Bu muhteşem bir gelişmeydi, ama Güney Sudan’da ya da Nijerya'da bulunuyorsanız, bu istatiklerin hiç bir anlamı kalmaz. Çocuğunuzun üst kolu bileğinden daha incelmiş hale gelmiş ise bu rakamlar neye yarar ki? Bu durumda bulunduğunuzdan başka bir yerde insanların açlıktan eskisinden daha az muzdarip olduğunu öğrenmeniz sizi teselli edebilir mi?
Avrupa Birliği (AB), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlenen toplantıda açıklanan Küresel Gıda Krizi Raporu'na göre, 2017'de gıda güvensizliğinden etkilenen kişi sayısının bir önceki yıla göre 11 milyon artarak 124 milyona ulaştığı belirtildi.
Bu istatistikler bizi vicdanen rahatlatabilirmi?
Belçika'da geçen yıl Açlık-Kıtlık 12-12 yardım kampanyasının ilk haftasında 400.000 avro toplandı. 400.000 euro. Onbir milyon Belçikalının merhametine sığınan yardım kampanyası için bu utanç verici bir miktardır. Hollanda'da, benzer bir yardım kampanyası ile sadece on gün içinde 10 milyon avro toplandı. Belçika’da ortalama bir bağışın 82 avro ile yüksek olduğu görülmektedir. Ancak Belçikalıların sadece çok az bir sayısı bağışta bulunuyor. Bu alaycı gelebilir ama biz vermekten çok mu yorulduk? Verebilecek maddi gücümüz mü kalmadı? Yoksa biz açlık görüntülerinden mı usandık? Yoksa açlığı çeken bizler miyiz?
Bir felaketin gözlem değeri, büyük ölçüde cüzdanlara ne kadar yüklenileceğini belirler. Tayland‘da tsunami? Haiti veya Nepal’da deprem? Çamur kaymaları? Sıradışı olaylar. Bingooo. Gelsin yardimlar. Ama Kuraklık? Nijerya, Yemen, Somali ülkelerine önyargılı davranılıyor, spontan bir şekilde bu ülkeleri kanunsuzluk, şeriat, müslüman köktencilik, korsanlık ve terör ile ilişkilendiriyorlar. Bunu kimse yüksek bir sesle söylemek istemiyor ama bu farkediliyor. Dünya'da belki de milyonlarcası bu tarz düşünüyor. Ancak açlığın ayrımcılığı olmaz, olmamalı. Açlık hiç bir renk veya inanç tanımaz. O seçici değildir. Açlık, dünya çatışmalarıyla iyi beslenen, kapabildiğini kapan bir canavardır.
Yorum Yazın