Bruxelles Korner
Zehra Özer
1986 yılından beri cezaevinde yatan Dutroux Nijvel hapishanesinde günlerini tecritte geçiriyor. Avukatı Dayez konuyla ilgili cezaevinin genel müdürüne gitmeyi planlıyor. Dayez, 2021 yılına kadar Dutroux’nun serbest bırakılmasını amaçlıyor. Avukat, Dutroux’nun sert cezaevi rejimini daha esnek hale getirmek için Nijvel'in cezaevi yönetimine defalarca başvuruda bulundu. "Her şey dondurulmuş sanki. Talebimiz cezaevi yönetimine ulaștığı halde müvekkilimin sert cezaevi rejimine hiçbir değișiklik yapılmıyor " diyor avukatı.
Berber sorunu
"Hapishanelerde mahkumların saç kesimi için dışarıdan berberlerin alınması kaldırıldı ve mahkumlar birbirlerinin saçlarını artık kendileri kesiyorlar. Dutroux'unkiler hariç. Dutroux'ya bașka bir mahkum tarafından saçının kesilmesine sadece bir kez izin verildi. Elinde saçını ücretsiz kesmek isteyen altı berberin listesi olduğu halde cezaevi yönetimi buna izin vermiyor. "
Egzersiz bisikleti
"Egzersiz bisikleti ile aynı sorun yașanıyor. Egzersiz bisikletini hapishaneye bıraktım, ama yönetim alan yetersizliğinden dolayı bisikleti hücresine götürmeyi reddediyor. Dutroux hücresinde alan açmak için bazı eșyalarını çöpe attığını söylesede bu sonuç vermedi. Dutroux șu anda 60 yaşında ve sırt sorunlarıyla mücadele ediyor, biraz hareket etmesi onun için iyi olacak."
"Artık bir arkadaşı bile yok"
Avukat ayrıca müvekkilinin yalnızlaștırıldığından şikayet ediyor. "Dutroux’nun tek bir arkadaşı bile yok. Haftada bir kez onu ziyaret etmesine izin verilen gönüllü mahkum artık Nijvel cezaevinde kalmıyor. Yönetim onu ziyaret etmek isteyen yeni bir gönüllü bulmak için hiçbir çaba göstermiyor. Hapishane yönetiminin ona vahşi bir hayvanmıș gibi davrandığına gerçekten şaşırıyorum " diyor Dayez.
Geçmişte neler yaşanmış bir hatırlatma yapalım…
- Yirmi bir yıl önce Belçika'da kopan Dutroux davası tüm ülkeyi yasa boğmuştu
Belçika'da Dutroux davası kopalı 15 Ağustos 2018’de tam 22 yıl olacak. 1996 yılında kaçırılan kızlar Sabine Dardenne ve Laetitia Delhez sübyancı Marc Dutroux'nun evinden canlı olarak kurtarılmıştı. Bu dava Belçika'da yıllarca sürecek olan Dutroux davasının sadece bir başlangıcıydı ve ülke de görülmemiş bir yaygara yaratmış ve o anda yürülükte olan yargı sisteminin işleyişinde çeşitli eksiklikleri tüm çıplaklığıyla ortaya sermişti. Dutroux davası polis ve yargı sisteminde önemli reformlara yol açmıştı. İşte davanın tatbikatı.
Dutroux davasında beyaz minibüs
Herşey 9 Ağustos 1996 tarihinde Valon bölgesinin Bertrix kentinde havuzdan evine dönen 14 yaşındaki Laetitia Delhez’in ortadan kaybolmasıyla başlamıștı. O dönem Belçika’da değişik tarihlerde çeşitli yaş gruplarında birçok kız çocuğu esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu.
10 Ağustos 1996 tarihinde Neufchâteau kenti’nin yetkililerine talimat gider ve derin bir araştırma başlatılır. Laetitia’nın yüzmek için gittiği havuz yakınlarında başlatılan soruşturma sırasında, bir tanık kızın ortadan kaybolduğu günde havuzun etrafında dolaşan şüpheli beyaz bir minibüsü farkettiğini söyler. Öğrenci olan ikinci bir tanık ise, ilgisini çeken araçların plaka numaralarını aklında tutma alışkanlığına değinir ve yetkililere birgün öncesinden hatırladığı şüpheli beyaz minibüsün plaka numarasının bir kısmını verir. Verilen plaka numarası araştırmacıları böylelikle, 1989 yılında, (16 yaşından küçük) reşit olmayan bireyleri kaçırıp tecavüz etmekten mahkum edilen sübyancı damgasını yemiş bir adama yönlendirir.
Dutroux ve eşi Martin tutuklanırlar
Marc Dutroux ve eski bir anaokul öğretmeni olan eşi Michelle Martin ve onların suç ortakları Michel Lelièvre, sonunda 13 Ağustos 1996 tarihinde tutuklanırlar.
İlk başlangıçta tutuklanan üçlü herşeyi inkar eder, ama sonunda seytani çiftin suç ortağı olan Lelièvre her şeyi itiraf ederek baş suçlu olarak Dutroux’yu gösterir. Dutroux ise suç ortağının bu itirafı üzerine yetkililere, "size kayıp olan iki kız çocuğunu geri vereceğim" vaadinde bulunur.
Laetitia ve Sabine canlı olarak geri bulunurlar
Dutroux araştırmacıları 15 Ağustos günü, havuz yakınlarında kaybolan Laetitia’yı ve aynı zamanda 28 Mayıs 1996 tarihinde Kain kentinde bisikletiyle okula giderken kaybolan 12 yaşındaki Sabine Dardenne’yi hapsettiği evine yönlendirir ve kızlar böylece caninin elinden kurtarılır.
Lelièvre daha sonra 22 Ağustos 1995 tarihinde Belçika’nın deniz kıyısında kayboldukları sırada 17 ve 19 yaşınlarında olan An Marchal ve Eefje Lambrecks’i de kaçırdıkları ile ilgili itiraflarda bulunur.
Dutroux bunun üzerine 24 Haziran 1995 tarihinde Grace-Hollogne kasabasında ortadan kaybolan sekiz yaşlarındaki iki kız çocuğu, Julie Lejeune ve Melissa Russo'yu da kaçırdıklarını itiraf eder. Dutroux yetkililere, yüz kızartıcı başka bir suç dosyası sonucunda Aralık 1995’den Mart 1996 ya kadar, cezaevine kapatıldığı süreç içersinde, iki kız çocuğunu evinin bodrum katında bir mahzende kapalı tuttuğunu ve o cezaevindeyken 4 ay boyunca onlara bakacak kimse olmadığından dolayı, iki küçük kızın açlıktan öldüğünü ve cezaevine düşmeden önce kızları sekiz ay boyunca Marcinelle kasabasındaki evinde hapsettiğini itiraf eder.
Bu arada aynı dava da, dolandırıcılık ve uyuşturucu kaçakçılığı ile tanınan bir Brüksel’li işadamı olan Michel Nihoul’da tutuklanır. Nihoul yıllarca hapis yatar ama sonuna kadar kaçırılma olaylarıyla hiçbir bağlantısının olmadığını savunur.
Evin bahcesine gömülü Julie ve Melissa’nın cesetleri bulunur
17 Ağustos 1996 tarihinde, Sars-la-Buissière kasabasındaki Dutroux’nun evinin bahçesinde gömülü olarak Julie ve Melissa’nın küçük cesetleri bulunur ve ayrıca Dutroux’nun araba dolandırıcılığında suç ortağı olarak bilinen Bernard Weinstein’in gömülü cesedi de keşfedilir. Weinstein artık Dutroux’nun ișine yaramadığı için Dutroux tarafından aylar öncesinden öldürülüp evinin bahçesine gömüldüğü de ortaya çıkar.
An ve Eefje’nin cesetleri de bulundu
3 Eylül 1996 tarihinde An ve Eefje’nin cesetleri de Jumet kasabasında bulunan öldürülen Weinstein’in evinde gömülü olarak bulunur.
Şok dalgası
Ardı ardına ortaya çıkan gerçekler Belçika üzerinde şok dalgası yaratır. Hemen ardından makam sahibi önemli adamlarında içinde yer aldığı ağların varlığı ile ilgili sayısız söylentiler ortalarda dolanmaya başlar. Hatta, Neufchateau savcısı Michel Bourlet, Ağustos’un sonunda, ‘bu davanın dibine kadar ineceğim’ sözlerine, ‘tabii ki eğer buna müsaade ederlerse’ sözlerini eklemesiyle bu söylentiler dahada güçlenir. Belçika nüfusunun büyük bir kısmı, sübyancıların bazı güçlü kişiler tarafından koruma altına alındığına inanmaya başlar.
Kurbanların aileleri de çocuklarının kayboldukları esnada yapılan araştırmanın işlevi bozukluğunu, Belçika siyasetini ve yargı sistemini her yerde kınarlar. Ülke genelinde birçok vatandaş hareketleri ve seminerler düzenlenir. Davayla ilgilenen başarılı savcı Connerotte sağ kurtarılan iki mağdurun ve öldürülen diğer kurbanların ailelerine fazla samimi davrandığından dolayı davadan alınır ve yerine başka bir savcı atanır, bu Belçika halkının daha da büyük tepkilerine neden olur.
Beyaz yürüyüş
Belçika halkı 20 Ekim 1996’da hükümete olan kızgınlığını, 300.000 'den fazla Belçikalı’nın katıldığı umudun simgesi olan 'beyaz yürüyüş’ ile yansıtır. 300.000'den fazla Belçikalı bir araya gelerek, savaş sonrası Belçika'nın en büyük protesto eylemi olarak tarihe geçen hükümetten ‘değişiklik’ talep etmek için Brüksel sokaklarında sessizce yürürler.
Parlamento komitesi kuruldu
Beyaz yürüyüş eyleminden bir kaç gün sonra parlamento komitesi kurulur. Komite iki raporunda, Belçika ceza sisteminin yapısında boşluklar ve işlevi bozukluğu olduğunu kabul eder. Komite ayrıca “Belçika hükümeti ceza sisteminde birçok hataların yapılmış olduğunu da kabul eder, ama makam sahibi birilerinin koruma altına alınması söz konusu değildir” yanıtını verir.
Komite ayrıca yargı sisteminin yeniden organize edilmesi için önerilerde bulunur ve böylece o anda önde gelen sekiz partiyi bir araya getirerek ‘Ahtapot Planı’ inşa edilir. Böylelikle ülkede iki düzeyde bir polis gücü entegre edilir. Ayrıca, Adliye sisteminde günümüzün Danıştay ve Yargıtay temellerine dayanan bir yüksek mahkeme kurulur.
Dutroux kaçmayı başarır
Marc Dutroux, 23 Nisan 1998 tarihinde dosyasını incelemesi için Neufchateau adliye binasına götürüldüğü esnada gardiyanların elinden kaçmayı başarır. Fakat, onun sadece birkaç saat hür kalmasına rağmen (aynı gün içerisinde birkaç saat sonra geri tutuklanır), Adalet bakanı Stefaan De Clerck ve İçişler bakanı Johan Vande Lanotte makamlarından istifa etmek zorunda kalırlar.
Müebbet hapis cezası
2003 Nisan ayında Dutroux, Lelièvre, Martin ve Nihoul, Arlon Adliyesi'nin ağır ceza mahkemesine sevk edilirler. Gerçeklerin ortaya çıkmasından 8 yıl sonra 22 Haziran 2004 tarihinde, üç aydan fazla devam eden bir mahkeme sürecinden sonra dört suçlu "Dutroux ve yandaşları" dosyası altında, beş yıl ile ömür boyu arasında değişen hapis cezaları alırlar.
En hafif cezayı, adam kaçırmaktan suçlu bulunamayan iş adamı Michel Nihoul alır ve 2006 yılının Nisan ayında 10 seneye yakın cezaevinde kaldıktan sonra beraat eder.
Dutroux’nun eşi Martin koşullu olarak serbest
28 Ağustos 2012 tarihinde, Dutroux’nun eski eşi Michelle Martin'de belirli koşullar altında serbest bırakılır. Kaçırılan tüm kızların başına gelenlerden onunda haberi vardı, hatta Julie ve Melissa (iki küçük kız çocuğu), Dutroux cezaevinde yattığı süreç içerisinde evinin bodrumunda bir mahzende kapalı kaldıklarını ve o anda açlık çektiklerini de biliyordu ancak kızların içler acısı durumuna müdahale etmedi. Martin cezaevinde iken Dutroux’dan boşanır. 16 yıl ceza yattıktan sonra koşullu olarak beraat ettiğinde gidecek yeri olmadığı için Namur ilinin Malonne kasabasında bulunan ‘Arme Klaren’ adında bir manastıra sığınır. Şimdilerde ise Fleurus kasabasında Namur Asliye Mahkemesinin eski Başkanı Christian Panier’in evinin bir bölümünde kiracı olarak yaşar.
Dutroux’nun Sars-la-Buissière’deki evinin bugünkü durumu
Dutroux’nun tutuklandığı sırada kendine ait üç evi vardı: Sars-la-Buissiere’de, Marcinelle’de ve Jumet’de. Bahçesinden Julie ve Melissa’nın cesetleri çıkarılan Sars-la-Buissière’deki evi bugün hala yerinde duruyor. Evin içerisinde geriye kalanlar ise bir yığın çöp, çürüyen duvarlar ve eski oyuncaklar...
Diğer iki evi yıkıldı
Sabine ve Laetitia’nın canlı olarak kurtarıldığı ve daha önce Julie ve Melissa’nın ve An ve Eefje’nin de kapattıldığı Marcinelle’deki korku mahzeninin bulunduğu evi, bir süre belediye tarafından tahtalarla çivilenerek kapatıldı ve evin ön cepesi, üzerinde uçurtmalı bir çocuğun resmi olan mavi bir muşamba ile kaplandı. Daha sonra Charleroi belediyesi evi satın alır ve yerle bir etmeye karar verir. Ev tamaman yıkılır. Bahçesinde An ve Eefje’nin gömüldüğü Jumet’deki evi de yıkılarak yerle bir edilir. Yerine ölen kızlar için küçük bir anıt yapılır…
Böyle bir caniye ancak canavar muamelesi yapılır ve hiç bir zaman toplum arasına bırakılmamalıdır…!
Yorum Yazın