İSTANBUL - Bilgay Duman
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) 25 Eylül 2017’de yapılan tartışmalı referandum sonrası Irak siyasetinde dengeler bir anda değişti. Irak siyasetinde referandum sonrası oluşan dengeler, ülkenin en kırılgan etnik gruplarından Türkmenler için de önemli gelişmelere kapı araladı.
Irak siyasetinde yaşanan değişimin üç ana ekseni var. Birinci eksen IKBY iç politikasıyla ilgili. Referandumun ardından Talabani ailesinin liderliğindeki KYB’nin Irak merkezi hükümeti ile anlaşması ve bu anlaşma üzerine Irak merkezi hükümetine bağlı güçlerin 15 Ekim gecesi Kerkük’te kontrolü yeniden devralması, 2003’teki işgalin ardından IKBY’de oluşan iç dengeleri, siyasi yapıyı ve hatta idari düzeni temelinden sarstı. Bu gelişmeler aynı zamanda değişim sürecinin ikinci ana eksenini ortaya çıkarıyor. Nitekim Kerkük’te başlatılan operasyonun bütün ihtilaflı bölgelere uzanması ve hatta IKBY tarafından kontrol edilen sınır kapılarına yönelmesi, Bölgesel Yönetimin 14 yıldır devam eden sultasını sona erdireceğe benziyor. Kuzey Irak’taki gelişmeler, bu yönüyle Irak iç politikasındaki dengeleri de değiştirmiş görünüyor.
Son olarak referandumun dış politika düzleminde tetiklediği gelişmeler olarak Türkiye-Irak ilişkilerinde olumlu istikamette hızlı bir değişime tanık olunması, yine bu süreçte Suriye’den sonra Irak konusunda da Türkiye ile İran arasında ortak öncelikler çerçevesinde bir yakınlaşmanın başlaması zikredilebilir.
Aslında her üç eksen de birbirini etkileme ve birbirinden etkilenme potansiyeline sahip. Daha açık bir ifadeyle IKBY iç politikası, Erbil-Bağdat ilişkileri ve hem Bağdat hem de Erbil’in Ankara, Tahran ve Washington’la ilişkileri karşılıklı etki potansiyeli ortaya çıkarıyor. Bu nedenle IKBY iç siyaseti, Erbil-Bağdat ilişkileri ve dış politika eksenlerinin her birinin ayrı ayrı ele alınması gerekiyor.
Referandum sonrası IKBY iç siyasetinin dönüşümü
Referandum süreci, IKBY iç siyasetinde önemli bir dönüşümün başlangıcı oldu ve fay hatlarını yeniden harekete geçirdi. Aslında bu süreç, IKBY’de bütünleşik bir yapı oluşturma çabalarının suni bir gelişim olduğunu gösterdi. Zira 1991’den sonra KDP ve KYB arasındaki mücadelenin şekillendirdiği Kürt iç siyaseti, 2003’ten sonra bütünleşme aşamasına geçti. Ancak iki taraf arasındaki çıkar uyuşmazlıkları, IKBY siyaseti üzerinde tahakküm kurma çabaları ve bölgesel denklem ve gelişmeler, IKBY’nin bütünleşmesi ve siyasi sürecin konsolidasyonunda problemler ortaya çıkardı. Nitekim bu durum Mesut Barzani’nin 2013’te iki yıl süreyle uzatılan başkanlık süresinin Ağustos 2015’te dolmasına rağmen başkanlıktan çekilmemesiyle daha belirgin hale geldi. IKBY parlamentosu ve siyasi süreç işlemez hale gelirken, IKBY hükümeti tek taraflı olarak KDP tarafından yönetilmeye başlandı. Bu nedenle Mesut Barzani’ye karşı muhalefet giderek güçlendi. Nitekim Ocak 2016’da KYB, 2004’te KDP ile yapılan stratejik ittifak anlaşmasının sona erdiğini açıklarken, Mayıs 2016’da KYB ile Goran arasında başka bir stratejik anlaşma imzalandı ve ortak hareket kararı alındı.
KYB’nin 2017’nin ilk aylarında Kerkük hamlesini başlatmasına (Kerkük’te bulunan Kuzey Petrol Şirketi’ne el konulması, resmi dairelere IKBY bayrağının asılması gibi) karşı Barzani de Haziran 2017’de bağımsızlık referandumu kozunu sahaya sürdü. Öncelikle iç politikada avantaj sağlamayı amaçlayan Barzani, diğer taraftan Irak içerisindeki ve bölgedeki krizlerden faydalanarak fiili bir durum yaratmaya çalıştı. Ancak Barzani’nin referandum kararı iç politikada yeni tartışmaların fitilini yaktı. Referandum kararı, zaten parti içi liderlik mücadelesi nedeniyle kritik bir dönemden geçen KYB’de ihtilafları derinleştirdi ve ciddi bir kutuplaşmaya yol açtı. Referandum sürecinde önemli bir kitlenin desteğini arkasına alan Mesut Barzani aynı zamanda en büyük rakibi olan KYB’yi kendi içerisinde kutuplaştırarak zayıflatıyor ve KYB’ye karşı avantaj elde ediyordu. Diğer taraftan, başta Türkiye olmak üzere dışarıdan gelen (İsrail dışında) bütün tepkilere rağmen referandum kararında ısrar etmesi Mesut Barzani açısından büyük bir kumar niteliğindeydi. Referandumu yaparak bütün kozları eline alacağını düşünen Barzani, bu konuda büyük bir yanılgıya düştü. Talabani ailesi için oyun daha bitmemişti. KYB içerisindeki bütün ayrışmalara rağmen, Talabani ailesi, Bağdat’la anlaşarak, başta Kerkük olmak üzere ihtilaflı bölgelerden peşmergelerini çekerek, Barzani’yi bir bakıma oyuna getirdi.
IKBY, 14 yılda elde ettiği avantajı, Irak merkezi hükümetinin Kerkük hamlesiyle başlattığı operasyonla neredeyse bir gecede kaybetti. Mesut Barzani, 1 Kasım 2017 tarihi itibarıyla IKBY başkanlığı görevini bıraktı ve yetkilerini başbakan, parlamento ve yargı erkine devretti. Böylece IKBY başkanlığı makamı da ortadan kalkmış oldu. Ancak bu durum Barzani’nin siyasetten çekildiği anlamına gelmiyor. Mesut Barzani, KDP lideri olarak siyaset içerisinde var olmaya devam edecek. Aslında IKBY başkanlığı Mesut Barzani’yi siyasi hamlelerinde sınırlıyordu. Şimdi sadece bir siyasi parti başkanı olarak hareket alanı daha fazla. Bu nedenle IKBY’deki siyasi çekişmenin derinleşmesi beklenebilir. Bu siyasi çekişme, IKBY ve Irak merkezi hükümeti arasındaki denge açısından da yeni sonuçlar ortaya çıkarabilecek gibi görünüyor.
Öte yandan referandum süreci Erbil-Bağdat hattında yeni bir denklem ortaya çıkardı. Irak merkezi hükümeti, KYB ile varılan anlaşmanın sonunda, IKBY’nin 2003 sonrası sınırlarını genişlettiği Irak merkezi hükümetinin idaresindeki toprakların neredeyse tamamında kontrol sağladı. Bu anlamıyla daha önce 2014 sınırlarına çekileceği beklenen IKBY’nin 2003 sınırlarına dönmek zorunda kaldığı görüldü. Zira DEAŞ'la birlikte IKBY, DEAŞ'ın çekildiği ya da geri alınan bölgelerin bir kısmında kontrol sağlamıştı. Bununla birlikte IKBY’ye sınırları dışında kontrol ettiği petrol alanlarını da bırakmak zorunda kaldı. Daha da ötesi Irak merkezi hükümeti, federal yetkiler dahilinde olan sınır kapıları, gümrükler ve havaalanlarında da tam denetim sağlamak istiyor ve bu konuda kararlı görünüyor.
Türkmenler etkin güç haline geldi
Diğer taraftan Erbil-Bağdat dengesinde Türkmenler de avantaj sağlamış durumda. Kerkük’te resmi dairelere IKBY bayrağının asılması ve referandum kararı gibi faktörler, Türkmenlerin kendi içlerinde ciddi bir bütünlük sağlamalarına imkan verdi. Aslında bunun ilk adımları 16-17 Mayıs 2017 tarihinde Bağdat’ta, Irak Parlamentosu Başkanı Selim Cuburi’nin himayesinde, Birleşmiş Milletler Irak’a Yardım Misyonu’nun (UNAMI) desteğiyle, tüm Türkmen siyasi parti ve kuruluşların katılımıyla “Birleşik Irak'ta Türkmenlerin Geleceği" başlıklı bir toplantıyla atıldı.
Bu toplantıyla birlikte Türkmen liderler arasında “Türkmen Yüksek Koordinasyon Kurulu” oluşturuldu. 2003’ten sonra belki de ilk kez Türkmenler, Irak siyasetinde etkili olabilen bir mekanizma sağlamış oldu. Hem Kerkük’teki bayrak krizinde hem de daha sonra yaşanan süreçlerde Türkmen Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun etkin olarak çalışmaya başladığı görüldü.
Özellikle Türkmen Yüksek Koordinasyon Kurulu içerisinde Şii ve Sünni Türkmen liderlerin olması, hatta Haşdi Şabi içerisindeki Türkmen birliği olarak bilinen 16. Türkmen Tugayı’nın lideri Yılmaz Neccar’ın da kurulda yer almasıyla, Türkmenler, Irak merkezi hükümetinin Kerkük’te başlattığı operasyonla sahada büyük bir avantaj yakaladı. Zira Irak merkezi hükümetinin yaptığı operasyonlara Haşdi Şabi’nin de destek vermesi ve Kerkük çevresinde Türkmen Tugayı’nın etkili olması, Türkmenleri sahada etkin aktör konumuna getirdi. Bu konuda Türkiye de Türkmenlere yönelik desteğini ortaya koyarak, Cumhuriyet Bayramı’nın 94'üncü yılının kutlandığı 29 Ekim 2017 günü, Türkmen Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun bütün üyeleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Ankara’da ağırlandı. Böylece Türkiye’nin Türkmenlerin arkasında durduğu bir kez daha kararlılıkla ifade edilirken, Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı bir günde Türkmen Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun Ankara'da ağırlanmış olması Türkmenlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğu mesajının verilmesi açısından da önemli bir işaret olarak dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilen heyette 16. Türkmen Tugayı’nın lideri Yılmaz Neccar’ın yer alması da önemli bir göstergeydi. Bu noktada Türkiye’den Bağdat’a, Türkmenlerin haklarının sağlanması ve daha fazla rol verilmesi konusunda bir mesaj verildiğini söylemek mümkün. Türkiye ile Irak arasında referandum sonrası ortaya çıkan yakınlaşma da Türkmenler için bir fırsat niteliğinde.
Türkiye-Irak-İran ilişkileri
Referandumun iç politika ve iç siyasi dinamikler üzerinde ortaya çıkardığı etki, dış politikaya da yansıdı. IKBY’nin referandum kararı ile birlikte Mesut Barzani üzerinde Türkiye, Irak ve İran tarafından net bir üçlü baskı oluştu. Buna ABD’nin eşlik ettiğini söylemek gerekiyor. Ancak referandum sürecinde Türkiye, Irak ve İran arasında fiili olarak üçlü bir mekanizmanın ortaya çıktığı görülüyor. Bunun daha da ötesinde Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiler olumlu bir yöne doğru hızla evriliyor. Aslında Türkiye’nin Irak merkezi hükümeti ile ilişkileri yumuşatma isteği, Başbakan Binali Yıldırım’ın 2017 yılının ilk yurt dışı ziyaretini ocak ayında Irak’a yapmasıyla net olarak gösterildi. Bu isteğin referandum kararıyla birlikte somut adımlara dönüştüğü görülüyor.
Zira Türkiye, bugüne kadar Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği yönündeki tutumunu güçlü bir biçimde korudu. Bu nedenle son derece iyi ilişkilere sahip olunan IKBY’de yapılan referanduma karşı en sert tepki Türkiye’den geldi. Türkiye’nin bu tavrı, Irak tarafından da anlaşılmış görünüyor. Bu uzlaşı Türkiye ve Irak arasındaki işbirliğini artırıyor. Türkiye’nin Suriye özelinde İran’la sağlamış olduğu mutabakat da Türkiye’nin Irak’ta elini rahatlatıyor. Bu nedenle başta terörle mücadele olmak üzere, IKBY’nin kontrol ettiği ancak idari olarak Bağdat’a bağlı olan bölgelerde Irak merkezi hükümetinin egemenliğinin yeniden tesisi, sınır ve sınır kapılarının kontrolü, DEAŞ'tan geri alınan bölgelerin yeniden yapılandırılması, hava sahaları, enerji, ekonomi gibi konularda hızlı bir işbirliğine gidildiği görülüyor.
Bu noktada Bağdat’ın Irak’taki bütün grupların siyasi sürece katılımını sağlaması ve idari yapıda dengenin korunması Türkiye açısından da önemli. Zira Irak’taki dengenin bozulması yeni istikrarsızlıklara yol açabilir. Kısa vadede Türkiye-Irak ilişkilerinin derinleşerek sıkılaşacağı açık. Bununla birikte 15 Mayıs 2017 tarihinde genel seçimlere hazırlanan Irak'ta seçim sonrası ortaya çıkacak yeni tablo ve kurulacak hükümetin yapısı da Türkiye-Irak ilişkileri açısından belirleyici olacak./AA
[Bilgay Duman Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ORSAM) uzman olarak çalışmaktadır]
Yorum Yazın