Nerde O Eski, Huzur Veren Bayramlarımız?
Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı, millet olma şuurunun şekillendiği, dostlukların perçinlendiği, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşmaların yoğun duygular ile yaşandığı günlerdir.
Eskiden yaşanan bayramlarda yukarda yazdığım tüm duyguları ve kavramları yaşamak mümkündü. Lakin bunu günümüzde yaşanan bayramlar için söylememiz pek mümkün değil. Sosyal medya dediğimiz ağlar tüm samimi duygularımızı silip süpürdü.
Eskiden bayram gelmeden bir hafta önce büyük bir heyecanla uzakta ki dostlarımızın dahi bayramlarını kutlamayı ihmal etmezdik. Kırtasiyelerde soluğumuzu alırdık. En güzel kart postallarını seçer en içten duygularımızla tebrik mesajlarımızı yazardık. Aynı şekil de bizlerde uzaklarda ki dostlarımızdan samimi duygularla yazılmış tebrik kartpostallarımızı almak için postacıyı dört gözle beklerdik. O mutluluğu hiç birşeye değişmezdik.
Günümüzde toplu mesaj adı altında göstermelik hiçbir samimi duygular içermeyen mesajlar alıyoruz ve o hazı yaşayamıyoruz. Samimi duygularımızı içeren mesajların yerini, herkeze aynı hitapta bulunarak yazılmış kalıplanmış sözlerden ibaret mesajlar aldı. Hal böyle oluncada asıl kimliklerimizde gizlenmiş oldu.
Eskiden bayram sabahları, tüm ailemizle bir arada olabilmek için günler öncesinden hazırlıklarımıza başlar, kendimizi ayarlar, bayram sabahı yiyeceğimiz geleneksel yemeklerimizi el birligi ve büyük bir heyecanla hazırlardık. Aynı sofrada oturup bol kahkaha ve tatlı sohbetle yemeğimizi yer daha sonra misafirlerimizi en güzel şekilde ağırlamaya geçerdik.
Bugün ise yine aylar öncesinden hazırlıklar yapıyoruz fakat ailemizden uzaklarda bayramımızı geçirmek için otel rezervasyonlarına müracaat ediyoruz. Büyükleri sayma, küçükleri sevme döneminin üzerine toplum olarak el birliği ile kara bir örtü çekiyoruz. Oysa eskiden bayramlarımız gönlümüze hitap ediyor, aile, akraba, dost ve arkadaş ilişkilerimizi bayram dolayısı ilede perçinleştiriyorduk.
Bayramlarda çocukken tanımadığımız kişilerin evlerinin zillerini çalardık. Büyüklerin ellerinden öpüp alacağımız şekerler için büyük bir heyecanla sıraya girerdik. Günümüzde ise yan komşumuzun dahi varlığından haberdar değiliz. Çocuklarımızı bir kıskaç içinde tutup bu coşkuyu yaşamalarına engel oluyoruz. Neden mi ? Çünki kimselere güvenimiz olmadığı için. Kendi hislerimiz yüzünden çocuklarımızı gönüllerince bayram coşkusunu yaşatamıyoruz.
Bayram ikramlarımız baklava , börek ve kendi ellerimizle sardığımız sarmalardan oluşurdu. Hemen hemen her evde aynı çeşitten yer sanki başka lezzetlere tanıklık yaparcasına haz alırdık. Şimdi ise herkez birbirleri ile adetağ yarış halindeymiş gibi mütevazilikten uzaklaşıp gövde gösteri yapılmaya başladı. Hatır, gönül işinin yerini ukalalık ve gösteriş aldı.
Bizler Türk toplumu olarak nereye ulaşmaya çalışıyoruz. Gelenek, görenek, örf ve adetler, mütevazılık , misafirperverlik gibi bu insanlık değerini artıran kavramlardan yavaş yavaş uzaklaşarak, kendimizden ödün veriyor, toplum düzeninin anotomisini bozmaya çalışıyoruz.
Şartlarımız her ne olursa olsun, Türk toplumunun önemli kültür ve ahlak değerlerini önümüzde ki yeni yüzyıllarada taşımak biz bireylerin boynunun borcudur. Sevgi paylaşıldığında değeri artar ve büyür.
Tüm okurlarıma şeker tadında bayram geçirmelerini temenni ediyor, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.
Bayram sofranızda lezzet, bereket, bol huzur ve mutluluk diliyorum.
" Bayram coşkumuzu söndürmeyelim ".
Fikriye Ayrancı Keper
Belçika-Genk 2018
Yorum Yazın