Bruxelles Korner
Zehra Özer
Belçika'da doğumlu, Kürt kökenli Teknoloji Danışmanı ve Türkiye uzmanı olan Said Bataray Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna başlattığı askeri harekatıyla ilgili Belçika kamuoyunda birçok yanlıș görüşlerin olduğunu fark ettiğinde objektif bir yaklaşımla tüm sorunlara açıklık getirme gerekliliği duydu. Said Bataray vrtnws.be'de yayınlanan makelesinde Avrupa'nın Suriyeli mülteciler için tam olarak ne istediğini merak ediyor. Bataray yazdığı makelesinde Türklerin Kürtlere karşı değil de, silahlı milisler olan YPG'ye karşı savaşmakta olduğunu açıkça belirtmek istedi. Ayrıca, Türkiye'nin sınır bölgesini "terörist unsurlardan" temizlemeye çalıșmasına hakkı yok mudur? diye de sorguluyor.
Mülteci krizinden birkaç yıl sonra, insan, Avrupa Birliği’nin mültecileri kendi bölgesinde barındıran veya daha da iyisi, mültecilerin kendi ülkelerine güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlayan tüm girişimlere sıcak bakacağını düşünür. Ama yanlış düşünür.
Avrupa Birliği'nin kararsızlığı Brexit'inkine paraleldir. Avrupa Birliği, șu anda Türkiye'de bulunan 3,6 milyon Suriyeli mültecinin, AB ülkelerine giriș yapmalarına müsaade etmemekle birlikte, aynı zamanda mülteci nüfusunu ağırlamanın masrafını da karșılamak istemiyor. Ayrıca, mültecilerin Suriye'de ağır silahlı Kürt ayrılıkçı eğilimler ve Esad rejiminin kontrolü altında olmayan, ülkelerinin güvenli bir bölgesine geri dönmeleri için askeri desteğini de esirgiyor. Peki, Avrupa Birliğinin tam olarak istediği nedir?
Türkler Kürtlere karşı değil, YPG'ye karşı savaşıyor
Türkiye'nin askeri operasyonunun etnik temele dayandığı, yani Kürtlere karșı mücadelesi olduğu iddialar aslında yanlıştır. Türkiye nüfusunun yüzde 20'si Kürt kökenlidir. Türkiye'deki Kürtler, tüm güç yapılarına erişimi olan eşit vatandaşlardır. Bu operasyona katılan binlerce Türk askeri arasında Kürt kökenli birçok insan vardır.
Türkiye, Kürt milislerden oluşan silahlı YPG’ye karşı mücadele vermektedir. Suriye'nin kuzeyinde aktif olan YPG kendisini aşırı sol, Kürt ayrılıkçı grup olarak tanımlamaktadır. YPG, Suriye'de iç savaş bașlatıldığından bu yana, Suriye'nin kuzeyindeki büyük bölgelerini fethetti. Sık sık Batı ülkeleri tarafından eğitilen ve silahlandırılan diğer milislere karşı da savaştı. İSID'e karşı şiddetli mücadelesi sırasında YPG'ye katılan yabancı savaşçılar, bu grubun komünist ideolojisinin farkına varıp bu milislerden erken ayrıldılar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, Suriyeli ve Iraklı Kürt ayrılıkçı milisler, etnik temizlik yaparak insan hakları ihlallerinde bulundular. "Kürtler için Kürdistan" devleti hedefleyen bu milisler, yerel Sünni Arapları Türkiye'ye sürdüler. Bu mültecilerin geri dönüşlerini önlemek için düzinelerce köy yakıldı ve toprağa gömülü bulunan kara mayınlar kasten kaldırılmadı.
Şam, Türkiye'nin askeri operasyonuna çok daha az tepki verdi
YPG'nin kontrolü altında olan bölgeden henüz kaçmamış olan Suriyeli vatandaşlar, șu anda bu milisler tarafından Türk ordusuna karşı insan kalkanı olarak kullanılmaktadırlar. Uluslararası hukuka göre, oralar hala Suriye bölgesidir. Suriye-Kürdistanı Uluslararası toplum tarafından tanınmamıştır. Suriye hükümeti bir karış toprağından dahi ödün vermeyeceğini uzun zamandır söylemektedir.
Suriye hükümeti ile YPG arasında yarı özerklik konusundaki son müzakereler de başarısız geçti. Suriye hiçbir koşulda ülkenin bölünmesini istemiyor. Suriye birliklerinin Şam'ı tekrar kontrol altına almasını önleyen tek engel ABD Özel Kuvvetlerinin varlığıydı.
Türk askeri operasyonunu şikayet etmeye hakkı olan varsa, toprak bütünlüğünün ihlal edildiğini söyleyebilecek olan (bu geçici bir operasyon bile olsa) sadece ve sadece Şam'dır. Ancak bu durumda en çok göze çarpan Şam'ın tepkisinin bazı Avrupa ülkelerinden çok daha az keskin olmasıdır. Suriye hükümeti, ABD Özel Kuvvetlerinin topraklarından ayrılmasından memnun gibi görünüyor.
Türkiye sınır bölgesini terörist unsurlardan arındırmaya çalışamaz mıdır?
ABD'nin Suriye'deki olası bir terör tehdidine karșı mücadele ettiğini adil görüyoruz. Çıkarlarını Asad rejiminin çıkarlarına bağlayıp Suriye'ye yerleșen Ruslarla da aynı fikirdeyiz. Tabii ki, Fransa gibi terör saldırıların mağduru olan Avrupa ülkelerinin de Suriye'ye asker sevkederek 3.500 kilometre uzaklıktaki memleketlerinin güvenliği için mücadele etme hakkına sahip olduğunu söylüyoruz.
Ama, onlarca yıldır PKK gibi terör örgütlerine 40.000'den fazla kurban vermiș ve Avrupa ülkelerinin en çok terör mağduru listesinin bașında yer alan Türkiye, kendi sınır bölgesini Batı tarafından dişlerine kadar silahlandırılan terörist unsurlardan arındırmaya çalışmamalıdır, öylemi? Batı tarafından temin edilen bu silahların İSID'in büyük bir kısmı mağlup edildiğinden bu yana, şimdi Türkiye'yi hedef aldığı görülüyor.
Türkiye'nin Avrupa sınırlarını açarım tehdidi sadece tehdit olmakla kaldığına sevinmeliyiz. Avrupa ülkelerinin çoğu bunu çoktan yapmıştı bile, öyle değil mi?
Ajandalar
Savaşların birçok ajandası var ve çoğu gizli tutulur ve belki de Avrupa'da bağırıp tepki gösterlerle istişare halindelerdir. Bizler, Türkler, Kürtler ve oranın yabancıları olarak, sadece kontrol altına alınamayan bir macera yararına mevcut güç dengelerinin değişmemesini umuyoruz. Suriye, Suriyelilere aittir, Türkiye Türklere aittir ve Kürtler, her zaman olduğu gibi, bu bölgedeki ulusların bir parçası olarak her yerde hoş karșılanırlar.
vrtnws.be'de yayınlanan Said Bataray'ın makalesinden
VRT NWS
VRT NWS, vrtnws.be'de güncel konulardaki kamuoyu tartışmalarına katkıda bulunmak istiyor. Farklı sesler ve görüşler duyurmanın önemli olduğunu düşündüğümüz için düzenli olarak fikir metinleri yayınlıyoruz. Her yazar kendi adına veya derneğinin adına yazar ve metnin içeriğinden sorumludurlar. Eğer sizde fikir görüșünüzü yayınlamak istiyorsanız, VRT NWS ile [email protected] mail adresimizden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Yorum Yazın