Bruxelles Korner
Zehra Özer
Brüksel’de Büyük Camii sembol olmaktan çıktı ve adı sembol dosyasına dönüştürüldü. Bu durum şüphesiz ki, Büyük Camii‘nin aracılığıyla Suudi paralarının Vahabizm ile birlikte Belçika ya nasıl sızdırıldığını açıklayan Ocad raporuna dayanan iddiaların dışarı sızmasından kaynaklanıyor.
Bu yılın başından beri Brüksel’deki Büyük Camii, ülkeye İslam’ın aşırı zihniyeti olarak nitelenen vahabizm'i yaymakla suçlanıyor. Buna Beringen de bulunan Fatih Camiisini de ekleyebiliriz. Bu camilerin Suudi Arabistan tarafından yönlendirildiği tartışması hala devam ediyor.
O zamandan bu yana Devlet Güvenlik Komitesi onayını vermesine rağmen, Flaman İçişleri Bakanı Liesbeth Homans (N-VA), yeni camileri tanınmasını hala reddediyor.
Hükümetin finansmanını almak için gerekli olan camilerin tanınma prosedürü böylece boşa çıktı. Belçika’da kutsal bir görevi olan din adamlarının Adalet Bakanlığı tarafından sübvanse edilmesi, neredeyse ülke ile aynı yaşta olan bir sistemdir ve Belçika bu konuda tektir. .
Anayasa'da kilise ve devletin ayrılması, din özgürlüğü ve tanınmış din görevlilerin sübvanse edilmesiyle elde edilen Belçika modelinin gücünden kaynaklanan kontrol ve özgürlük arasında bir dengeye sahip olduğumuz bir gerçektir.
İşte asıl sorun bu nokta da başlıyor. Çünkü, 'biz Müslümanlara güvenebilirmiyiz?' sorusu uyanıyor. Geçenlerde, Müslümanları toplumumuzdan dışlamayı bir hedef haline getiren Vlaams Belang partisinin 40. yıldönümü kutlandı. Kimseye bir zararı olmayan sıradan Müslümanlar gitgide daha çok mercek altına alınıyorlar.
Dış ülkelerle bağlantılar
Toplumda radikalleşmeye karşı açılan savaşta zaten ilk sırada Müslüman anne ve babalar yer alıyor. Diegem'de bulunan bir caminin yönetimi, İspanyol bir İmam olan Abdelbaki Es Satty’nin şüpheli bir zihne sahip olduğunun alarmını verdi. Cami yönetimi buna müdahale etti. Bunun gibi daha birçok örnekler sayabilirim. Ama aktif vatandaşlığın haber değeri belki de yok denecek kadar azdır?
22/3 Komitesi, hükümetin Suudi Arabistan ve Fas'la imzalanan 1969 tarihli imtiyaz sözleşmesini ihlal etmesini istiyor. Sonuçta, Büyük Cami Belçika devletine aittir. Belçika Millet Meclisi başkanı Patrick Dewael (Open VLD) "Amacımız hiç bir suretle Müslüman toplumunu sembolik ibadet evlerinden mahrum bırakmak değildir", dedi. Aksine Dewael, Büyük Cami'nin (dîn mensuplarının büyük bir rolü olan) Müslümanlığın en iyi şekilde icrâ edilebileceği ve tüm Müslümanların hoş karşılanarak gidebileceğı bir ibadet evi olması gerektiğini vurguladı. Bu sözü yerindedir. Bu camii, dış finansçıların etkilerini paraya çevirmek için inşa edilmedi. Dış ülkelerle bağlantılar kesilmeli.
Komite, ayrıca yeni bir 'Belçika İslamı' nın doğmasını diledi. Bunun ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyorum çünkü Müslüman cemaati çok çeşitlidir. Sanırım Belçika topluluğunda yaşatılması uygun görünen bir İslam Dini söylenmek istendi.
Aşırılık yanlıları, gençleri sadece Anayasa, Ceza Hukuku ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmeleri'nden uzaklaştırmayı başarıyorlar, çünkü başka bir hedef noktaları yok. Toplumumuzla imtiyazı durdurdular. Bizde toplumumuzu eleştirel değerlendirme yaparak incelemeliyiz. Kutuplaşmanın tuzağına düşmemeliyiz ve İslam'ın yerini sabitleştirecek bir ortam yaratmalıyız. Radikalleşmenin büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen bir azınlığın azınlığı olduğunu unutmamalıyız.
Saptırılan iletişimler
Büyük Camii'nin imtiyazını tekrar gözden geçirmeliyiz. Kural ve tanınma prosedürleri hazırlamak yetkililerin elinde. Fakat bir caminin tanınma dosyası Belçikalı Müslümanların halletmesi gerektiği bir dava değildir. Bugün medyayı (ve siyaseti) takip eden herkes, ülkenin her an bir cihat başlatabilecek selefiler ile dolup taştığı düşünüyor.
Adalet Bakanı Koen Geens (CD & V), ibadet evlerinin tanınma prosedürüne netlik getiren yeni bir genelge gönderdi. Böylece, yeni bir bilgiye ihtiyaç duyulduğunda (bu tüm din toplulukları için geçerlidir) verilen tavsiye daha hızlı uygulanacak. Bu genelge sayesinde çeşitli hizmetler arasındaki bilgi akışı daha verimli bir şekilde ilerleyecek.
Yorum Yazın