NASREDDİN HOCA FIKRALARI
1. Adam Olmanın Yöntemi Nedir?
Günün birinde Hoca'nın da içinde bulunduğu topluluktan birisi;
“Hocam, adam olmanın yöntemi nedir?” deyince; Hoca Efendi, adamın nefes almasına
bile fırsat vermeden;
“Canım, bunu bilmeyecek ne var, elbette kulaktır.” der.
Fakat Hoca, arkadaşlarının "kulaktır" cevabından pek bir şey anlamadıklarını anlayınca
açıklama yapma gereğini duyar:
“Aa!. . Bunu bilemeyecek ne var? Herhangi bir adam konuşurken onu can kulağı ile
dinlemeli; bu arada kendi ağzından çıkanı kendi kulağı duymalıdır.”
2. Allah’ın Rahmetinden Kaçılmaz
Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya
koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların
yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam… Hoca biraz
dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak;
“Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah’ın rahmetinden kaçıyorsun?” deyince
adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri
kalmaz.
Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini
bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden
geçer. Bu sefer komşusu;
“Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana ‘Allah’ın rahmetinden kaçılmaz. ’ demiştin;
bak şimdi kendin kaçıyorsun.” deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve;
“Be adam! Ben Allah’ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah’ın rahmetini çiğnememek için
koşuyorum.” der.
3. Altın Olsa Ne, Taş Olsa Ne
Bir yolculuk sırasında Nasreddin Hoca’nın yolu bir ile düşer. Hoca orada bazı garipliklerle
karşılaşır. Bunlardan biri de bazı evlerin üzerine bayrak dikilmesidir. Hoca sözü bir punduna
getirerek sorar:
“Yahu, bazı evlerin üzerinde bayrak asılı, bunun sebebi nedir?” deyince hep bir ağızdan;
“Hocam, o bayrak asılı evlerde küp dolusu altın vardır.” derler.
Bayrak dikmenin sebebini öğrenen Nasreddin Hoca, günün birinde çarşıdan kocaman bir küp
alarak kalmakta olduğu eve gelir. Sonra da küpün içerisini çakıl taşlarıyla doldurur. Yine
âdetmiş, evinde altın olanlar, küplere karşı sohbet ederlermiş. Sıra Nasreddin Hoca’ya gelince
bakmışlar ki küpün içerisinde altın yerine çakıl taşları dolu… Misafirlerden birisi;
“Hoca Efendi, bu nasıl iş, senin küpünde altın yerine çakıl taşları dolu.” deyince Hoca;
“Yahu komşular neye üzülüyorsunuz, küpte yattıktan sonra altın olsa ne, taş olsa ne?
Fark eden ne ki?” der.
4. Ayaklarını Dörde Çıkarabilirim
Nasreddin Hoca’dan hoşlanmayan komşularından birisi günün birinde onu yolu üzerinde
durdurur ve bilmiş bilmiş konuşmaya başlar:
“Hoca Efendi, senin için ‘Evliya oldu, erdi’ diyorlar. Doğrusu inanmadım, eğer
kerametin varsa benim dört ayaklı eşeğimi iki ayaklı yap da inanayım.” der.
Adamın sözlerine sinirlenen Nasreddin Hoca;
“Be adam, ben eşeğin ayaklarını dörtten ikiye indirebilir miyim, bilmem. Fakat sen biraz
daha konuşursan senin ayaklarını dörde çıkarabilirim.” deyiverir.
5. Aynı Yaştayız
Arkadaşları zaman zaman Nasreddin Hoca’ya takılırlarmış, çünkü onun cevaplarından hisse
çıkarırlarmış. Gene böyle bir günde Hoca’ya;
“Hoca Efendi, sen mi büyüksün, yoksa kardeşin mi?” diye sorarlar.
Hoca arkadaşlarının yine kendisine takıldıklarını anlayınca şöyle bir düşündükten sonra
gülümseyerek şu cevabı verir:
“Geçen yıl anneme bu soruyu sormuştum, o da; ‘Kardeşin senden bir yaş küçük.’
demişti. O zamandan bu yana bir yıl geçtiğine göre şimdi aynı yaştayız.”
5 YENI NASREDDİN HOCA FIKRALARI YAKINDA
Yorum Yazın
Facebook Yorum