Almanya'nın kader seçimi
Bülent Güven
Fotoğraf: AA
Almanya'da 23 Şubat 2025 tarihinde genel seçimler yapılacak.
Koalisyon ortakları arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle dağılan hükümet, erken seçimi zorunlu hale getirdi.
II. Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Almanya'da, 1949'dan sonra yapılan seçimlerin ardından ikiye bölünen ülkenin batısında demokratik parlamenter bir sistem uygulandı.
Bu sistem, 2000'li yılların başına kadar merkez partilerin yüksek oy oranları sayesinde istikrarlı bir şekilde sürdürüldü.
Almanya'nın doğusunda ise Sovyet etkisi altında bir komünist diktatörlük kuruldu ve bu düzen, 1990 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar kendi mantığı çerçevesinde istikrarlı bir şekilde devam etti.
1990'larda iki Almanya'nın birleşme sürecinin ardından, küreselleşme ile birlikte Almanya gibi ileri derecede sanayileşmiş ülkelere karşı, başta Çin olmak üzere dünyanın farklı kıtalarından yeni rakipler ortaya çıktı.
1960'larda Almanya'ya başlayan işçi göçlerinin yanı sıra, dünyanın farklı coğrafyalarından ve büyük bir kısmı Batı kültürünün dışında kalan göçmenler de ülkeye gelmeye başladı.
Ayrıca, Almanya gibi ekonomik açıdan başarılı olan Batı ülkelerinde, sistem kaynaklı ekonomik sıkıntılar da kendini göstermeye başladı.
Bu ve benzeri sosyal ve ekonomik zorluklar, Almanya'da ekonomik, sosyal ve siyasal istikrarsızlıkların kapısını araladı.
Bu "istikrarsızlığın" etkilerinin görüldüğü alanlardan biri de siyaset oldu.
Bahsedilen problemlerin bir sonucu olarak, Almanya'da mevcut düzeni savunan merkez partilerin oy oranları erozyona uğrarken, siyasi yelpazenin sağ ve sol uçlarında yeni partiler kuruldu.
Bu partiler, mevcut sisteme yönelik sert eleştirilerle başarı kazanmaya başladı.
Sağ uçta yer alan AfD ve sol uçta bulunan BSW, sisteme meydan okuyan söylemleriyle özellikle Almanya'nın doğusunda, yani II. Dünya Savaşı'ndan sonra komünizmle yönetilen eyaletlerde önemli başarılar elde ettiler.
Örneğin, Thüringen eyaletinde AfD toplam oyların yüzde 32,8'ini, BSW ise yüzde 15,8'ini aldı.
Yani, iki uç parti bu eyalette toplam oyların yüzde 48,6'sını, yani neredeyse yarısını elde etti.
Benzer bir durum, 2024 yılında Brandenburg ve Saksonya eyalet seçimlerinde de yaşandı.
Her iki eyalette de bu iki uç partinin oy oranları yüzde 40'ın üzerinde idi.
Nitekim, solun solunda yer alan BSW, bu üç eyaletin ikisinde iktidar ortağı oldu; Saksonya eyaletinde ise BSW hükümeti dışarıdan destekliyor.
Bu iki uç partinin Almanya'daki mevcut düzene farklı boyutlarda eleştirileri olsa da, iki temel konuda birleşiyorlar.
Birincisi, her iki parti de göçmen karşıtı söylemlere sahip. AfD, göçmen karşıtlığını etnik ve kültürel boyutta dile getirirken, BSW ise sol gelenekten geldiği için göçmen karşıtlığını ekonomik gerekçelere dayandırarak savunuyor.
İkinci ortak nokta ise dış politika konusundaki tutumlarıdır. Her iki parti de Batı ittifakına karşı eleştirel bir duruş sergiliyor; ekonomik ve askeri anlamda Batı'nın rakipleri olan Çin ve Rusya'ya yönelik olumlu söylemleri bulunuyor.
Ayrıca, Batı ittifakının Ukrayna'ya yönelik Rusya ile yürüttüğü savaşa verilen ekonomik ve askeri desteğe radikal bir şekilde karşı çıkıyorlar.
Bu partilerin yöneticilerinin, Çin ve Rusya ile özel ve derin ilişkileri olduğu, hatta maddi destek aldıklarına dair haberler zaman zaman medyada yer alıyor.
Bu nedenle, iki partinin program ve söylemlerine bakarak şu sonuca varmak mümkün: Her iki parti de Almanya'nın Batı ittifakı içindeki konumuna ve uyguladığı ekonomik sisteme karşı çıkıyor. Dolayısıyla, kendilerini sistem karşıtı olarak konumlandırıyorlar.
Almanya'nın doğu eyaletlerinde kitle partileri düzeyinde oy alan bu iki partinin (AfD ve BSW) Almanya genelindeki toplam oy oranları, yüzde 25'in üzerinde bir seviyeye ulaşıyor.
Mevcut anketlere göre, AfD'nin oyları Almanya genelinde yüzde 18 ile yüzde 20 arasında seyrederken, BSW'nin oy oranları yüzde 5-8 arasında görünüyor.
Yorum Yazın
Facebook Yorum