AVRUPA’DAKİ GURBETÇİLERİLE ANAVATAN TÜRKİYE’DE YAŞAYAN İNSANIMIZIN ARASINDAKİ VAR OLAN GERİLİM ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER - 1
Hepimizin bildiği üzere 1961 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya arasında işçi gönderilmesi konusunda anlaşma yapılmıştı. Her iki devlette kendi açısından bu ikili anlaşmaya ihtiyacı vardı, dönemi şartlarında her iki devlet bu durumdan memnun kalmıştır. Başlangıçta Türkiye’den özellikle Almanya’ya giden vatandaşlarımızın yanısıra zamanla diğer Avrupa ülkelerine, kuzey ülkelerine de işgücü göçü olmuştur. 2024 yılı içerisindeyiz, yarım aşırı geçmiş, işgücü olarak giden ilk kuşağın çoğunun emekli olduğu, vefat ettiği, 2. vee 3. kuşağın yaşadığı Avrupa ülkeleri bu vatandaşlarımızın adeta ikinci bir vatanı olmuştur.
Kimisi Türkiye vatandaşı olarak; kimisi çifte vatandaş olarak anavatandan bağlarını asla kesmeden göçmen olarak anavatandan uzakta yaşamaktadırlar. Bu bir gerçek ki insanoğlu doğduğu, yaşadığı yere zamanla alışıyor, yaşadığı yerde kendine göre bir düzen kuruyor; hatta bir atasözümüzde ifade edildiği üzere doğduğu yer değil, doyduğu yer vatanı oluyor. Bu atasözü gurbetçiler bağlamında düşünüldüğünde, gurbetçilerin yapısına tam olarak uymayan bir atasözü olduğunu da kesinlikle söyleyebilirim, nitekim Türkiye’de doğmayan 3. kuşağın bile anavatana kalpten bağlı olduğunu görüyoruz/gözlemliyoruz. Türkiye’nin zor günleri olan depremlerde gurbetçilerin anavatana yaptıkları büyük yardımlar bu gerçeği bizlere gösteriyor. Ayrıca örneğin milli takımın futbol maçlarında, milli takımın yoğun bir insan seli tarafından desteklenmesi de anavatana bağlılığın güzel bir örneğidir.
Durum böyle iken eski zamanlarda da gurbetçiye karşı az da olsa var olan kıskançlık-çekememezli-hasetlik özellikle Korana Virüs Salgını’ndan sonra Türkiye ekonomisinin bozulmesından sonra çok artmıştır. Daha da tehlikeli ve üzücü olan yönü ise bizim insanımızın gurbetçi ve anavatanda yaşayan kesimi arasındaki didişmeler-söz kavgaları aynı vatanın evlatları-bireyleri olan insanımız arasında kin ve nefretin artmasıdır. Ben bir göçmen/gurbetçi akademisyen olarak bu acı gerçeği üzülerek gözlemliyorum. Lastiği patlamış yokuş aşağı hızlanarak giden bir kamyon gibi insanımızın bir bölümünün bir diğer bölümüne kini, nefreti artıyor. Henüz fiziksel saldırlar seviyesinde değil ama bu gidişle maalesef istenmeyen olaylar yaşanabilir.
Kaynak: Hürriyet Pazar.
Biz akademisyenler tarihi olaylar ile günümüz olayları arasında bağlantılar kurarız, karşılıklı analizler yaparız. Hiçbir konuya sığ ve dar bakmayız, kapasitemiz-donanımız-birikimiz-okumalarımız oranında her şeye/her olaya geniş pencerelerden/zaviyelerden bakmaya çalışırız. Geçmiş ile gelecek arasında olabilecek şeyleri önceden analitik olarak düşünmeye, var olan ve olabilecek sorunlara/krizlere önceden çözümler getirmeye çalışırız. Ben siyaset bilimi ve uluslararası anabilim dalında bizim anabilim dalının bünyesindeki 13 alt kürsülerden (anahtar kelime-alt bilim dalı) biri uluslararası güvenlik de çalıştığım için, güvenliğin kendine has özelliklerinden dolayı hem bilgi birikimimden dolayı ayrıca hislerimin bana bu konuda beni şiddetli uyarı vermesi hasebiyle, gurbetçi-anavatanlı çatışması konulu bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Bir önemli sorun var ve gittikçe büyüyor. İki kesimde de bilinçsiz-câhil insanlar var; iki kesimde de var olan bu gerginligi bilinçsiz bir şekilde körükleyenler vardır. Öte yandan henüz çok sesleri çıkmasa da bu sorunu farkeden, iki tarafı da sabırlı ve anlayışlı olmaya yänlendirmeye çalışan akıl ve olgun bir kesim de vardır. Sorunun daha da büyümeden tamamen yok olmasa bile asgariye indirilmesi, insanımızın birbirini sevecek noktaya gelmese bile birbirine medeni bir şekilde saygı duyması için, var olan bu gerginlikten/soğumadan/kinden/nefretten/kıskançlıktan/çekememezlikten/hasetten halkımızın bu bahsettiğim kesimlerinin arındırılması için vatanını-insanını seven olgun insanların birşeyler yapması gerekmektedir.
Bu gerginliği Türkiye’deki Korana sonrası ekonomik kriz tetiklemiştir ama aşağıda özellikle vurgulayacağım iki önemli faktör adeta ateş olan yere benzinle gitmek gibi; bu gerginliği her geçen gün daha da artırarak iç huzurumuzu, birliğimizi, dirliğimizi olumsuz bir şekilde etkilemeye devam etmektedir. Bu sorun henüz devlet güvenliğini ilgilendirecek çok âcil ve çok önemli bir konu olmayabilir ama daha da artarsa, kontrol edilemeyecek noktalara gelebilir. Geçmişte yani 1980’li yıllarda siyasi nedenlerden dolayı birbirlerine giren halk bizim insanımızdı. Elbette bu çatışma ile var olan şimdiki sorun birebir değildir ama olayları bizzat yaşayanlar ve yaşatanlar ise bizim insanımızdı.
Hangi sosyolog hangi tarihçi diyebilir ki bizim insanımız çok sabırlıdır, birbirlerinin haklarına-hukuğuna karşılıklı olarak çok hassas davranırlar? Veya hangi uzman diyebilir ki her ne sebepten olursa olsun bizim insanımız çok olgundur, akıllıdır, kendini hep kontrol eder ve Türkiye’de asla iç çatışma-iç savaş çıkmaz. Kanımca böyle olumlu bir açıklama yapabilecek birileri çıkmaz, çünkü geçmişteki olaylar gelecekte olma potansiyelini güçlendiren işaret ve delillerdir.
Nitekim 2024 yılı yıllık izinlerinde gurbetçi kesimin bir bölümü tatillerini anavatanda değil başka ülkelerde geçirmeleri var bu soğukluğun/gerginliğin ilk delillerindendir. Veyahut Türkiye’ye yıllılk izne gitse bile dışarıya mümkün mertebe az çıkması, gezmeyi alışverişi azaltması gurbetçinin şekilsel/maddi tepkileri olarak okunması gerekiyor. İşte tepkiler böyle böyle başlar, zamanla gurbetci Türkiye’den iyice ayağını kesebilir, nitekim insanoğlu böyle bir varlıktır. Ekonomi bozulması, enflayonun artması, pahalılığı da elbette gurbetçileri etkilemiştir ama işin özünde anavatandaki bazı içi haset dolu-câhil bir kesimin gurbetçiler kötü davranması özellikle alışverişlerde yerli halka bir liraya sattığı bir ürünü gurbetçiye 10 katına satmaya çalışması kısaca gurbetçiyi kazıklaması da aradaki soğukluğu elbetteki artırmıştır.
Soğumayı, gerginliği, çatışmayı her geçen gün artıran/körükleyen bu nedenler yukarıda da özellikle belirttiğim üzere, birincisi sokak röportajlarında her iki kesimin görgüsüz ve câhillerinin açıklamalarıdır. Zamanımızda dijitalleme-internet imkânlarının artması-sosyal medya vb. çeşitlenmesinin elbette birçok hayırlı güzel yanları olmasına rağmen, bu bahsettiğim sokak röportajlarını karşılıklı olarak dinleyenler bu açıklamalardan olumsuz olarak etkilenmektedirler. Sokak röportajlarını bilinçli bir şekilde halkımızı birbirine kırdırmak için yapan hainlerin olduğu da apayrı bir gerçektir. Şu uyur düşman uyumaz atasözü minvalinde iç ve dış hain ve düşmanlar da ellerine geçen bu malzemeyi sonuna kadar kullanmaktadırlar.
Soğumayı, çatışmayı artıran ikinci önemli faktör ise yine sosyal medya platformlarında karşılıklı olarak yapılan paylaşılar/videolardır. Bu platformlardan özellikle tiktok uygulaması içeriklerinden ve tüketimi/izlenmesi/dinlenilmesi/paylaşım-video hazırlanması kolay olduğundan dolayı bahsettiğim iki halk kesimimizi adeta barut fıçısına döndürmektedir. Birbirlerine karşılıklı ve ya toplu-organizeli cevaplar-atışmalar dolu birçok video-paylaşım, tiktok uygulamasında maalasef fazlasıyla bulunmaktadır. Bu yazinin yazildigi siralarda da gurbetcilere geneline yönelik Türkiye`deki kendini bilmez cahil birinin agir hakaretleri gurbetcileri hem cok üzmüz hem de kizdirmistir. Gurbetçiler aralarında toplanarak bu ahlâksız cahile emsal teşkil etmesi bile düşünülen büyük bir tazminat davası açmışlardır.
Almanya’da yaşayan bir gurbetçi-göçmen akademisyen olarak yukarıda anlatmaya çalıştığım belki henüz oran itibarıyla yerel ve küçük bir sorun gibi görünen-algılanan bu olumsuz durumları, vatanını-insanını ve tabi geniş mânâda insanlığı seven-sayan medeni-olgun-âkıl bir bilimadamı ve insan olarak gündeme getirmek ile bu konuda bir başlangıç yazısı yazdım. Amacım bu konuya dikkat çekmektir, bu sorunu âcilen yeni baslayan bir yangını söndürür gibi söndürmemiz gerekiyor, yangın alevlenmesin, inasnimiz birbirine girmesin, nitekim et ile tırnak gibi olması gereken insanımız maddi ve manevi anlamda birbirine ihtiyacı olan sosyal varlıklardır.
Kaynak: Bianet.
Gurbetçiler anavatan dışında yaşıyorlar ama/aynı zamanda ekser kâhiri yani ezici bir çoğunluğu anavatana, bayrağa, milli-ulusal değerlerimize bağlı insanlardır, elbetteki anavatanda iç düşmanlar hainler bulunmakta ise gurbetçiler içinde de Türkiye’ye hasım, işbirlikçi hainler vardır. Ben her iki kesimin görgüsüz ve cahillerine sesleniyorum, sakin olunuz-duygularınıza yenilmeyiniz- karşılıklı videolar yapmayınız-ortamı daha fazla germeyiniz kısaca lütfen olgun-arif-âkıl olunuz. Bizler aynı büyük çıkarın dallarıyız, aynı ağacın güzel meyveleriyiz, bizler kadim büyük bir milletiz, ne olur YA SABIR DİYE SESLENİYORUM!
Eli kalem tutan yazar-gazeteci-akademisyen-bilim adamları-kanaat önderleri ve benzeri kişilerden de bu önemli konuyu yazılarında ve günlük hayatlarında yapıcı bir şekilde gündeme getirmelerini tavsiye ediyorum/umarım bu konuda onlar da birşeyler yaparlar. İlerleyen zaman diliminde gurbetçi-anavatanlı gerginliği konusunu başka açılardan ele alacağım yazılarımda olacaktır, görüşmek üzere...
Dr. Bedri ŞAHİN - Almanya/NRW.
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler - PhD.
Almanya Siyaset Bilimi Derneği (DVPW) Üyesi.
İşletme Yönetimi Uzmanı - MBA.
Türk Filoloğu (Türkolog) - Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni.
Yorum Yazın
Facebook Yorum