ÇARPILMADAN SİZ DEFOLUN
Sevgili okurlarım merhaba, bu sabah her zamanki saatimde yüzmeye gittim. Akdeniz’in en berrak ve temiz ayları Eylül Ekim Kasım. Bu tarihlerde özellikle çoğu örnek teşkil etmesi gereken aydınların yüzme zamanıdır. Lakin bizler o kadar kuralsızız dikkatsiz yaşıyoruz ki, çevremizi kirletmeyi pisletmeyi adeta zevk edinmişiz. Kuralsızlığa karşı olanlara tu kaka deyip üste çıkıyoruz!..
Uyguladığım yüzme mesafesini sırt üstü yüzüyorum. Bu esnasında soluk alıp verme temposunu kontrol ediyorum. Denizin dingin ışıltısını dinleyerek sakinliyorum. Sırt üstü yüzdüğümden dolayı arkamı göremiyordum. Kafama feci çarpan cisim canımı acıttı ne olduğuna dönüp baktığımda bir beyefendi çarpmıştı. Tabi bu durumu yiyecek olursanız. Aslında o türlerin yaptığı bildik taktiklerdi. Görmemesi imkansızdı ve yüzü denize dönüktü: “Pardon.” Dedi.
Canım yanmıştı öfkeli bir ses tonuyla: “Oha, koca denizde bu yaptığınız ne? Ayıp olmuyor mu? Dedim.
Kadın avcısının yaptığı taktik tutmamıştı. Yabancı olmadığımı anlayan kendini umursamadığımı ve muhatap almadığımı gören, yapmış olduğu terbiyesizlikle üste çıkmaya çalışan beyefendi: “Terbiyesizlik yapma be kadın.” Dedi.
Sahilde ara sıra bu tür densizlerle karşılaşmak mümkün. Verdiği cevaba daha çok öfkelendim ve: “Hem bilerek çarpıyorsunuz, özür dilemek yerine pardon diyorsunuz. Yaptığınız bilinçli hareketinizi kapatmak için terbiyesizlik yapma be kadın diyorsunuz. Sabah sabah moralimin içine ettiniz. Denizde boğulmak istemiyorsanız haddinizi bilin yaptığınız terbiyesizlik ortada.” Dedim.
Bilinçli planının gayet farkında olan köpek balığı kendi türü dışından birisiyle şansını denemek istemişti. Yunus balığını yakalayamamıştı. Ha birde kendisi uzaklaşması gerekirken üste çıkmaya çalışıyordu. Denizdeki diğer yüzücülere haklı görünmek için: “Git başımdan be kadın.” Dedi.
Tek bir özür dilemesi yeterliyken üste çıkma kaygısı şaşırtıcıydı: “Koca denize sığmayarak başıma bilerek çarpan sizsiniz. Ne yapmaya çalıştığınızın gayet farkındasınız. Yanlış yerde yanlış kadına çarptınız. Çarpılmadan siz defolup gidin. Hatta sizin türünüzden olanlar Akdeniz sahilini tamamen terk etsinler.” Dedim ve öfkeyle oradan uzaklaştım.
Sabahın köründe moralim yine sıfıra düşmüştü. Yaşadığım olumsuz olayda sıfıra düşmek değil sıfırdan başlamak bu türden insanların haddini bilmesini sağlıyordu. Trafik kurallarına liyakat eden bisikletliye yandan ve arkadan vururlar mahkemede hiç tereddüt etmeden: "Hızlı geliyordu o bana vurdu." Diyerek yalan beyanda bulunurlar.
Oysa birisi dikiz aynasına yan aynalara bakmadan kapıyı açmıştır diğeriyse trafik kurallarının mesafe kuralını çiğneyerek çarpmıştır. Fakat ne hikmetse çekinmeden hakim karşısında yalan ifade verirler. Ayrıca şehir içi bisikletin hızı ne kadar hızlı giderse gitsin ortadadır…
Yada şanslarını denemek adına yaşına başına bakmayan adamlar denizde toslarlar: “Terbiyesizlik yapma be kadın.” Diye üste çıkmaya çalışırlar.
Yahu bu malları sayıyla mı yolluyorlar, bu yaştaki insanlar genç neslimize örnek olması gerekmiyor mu?
Sahilde sokakta mahallede çarşıda pazarda illerde ilçelerde köylerde kendi nefsimizi kontrol altına alıp ülkemizin geleceği adına öğretmen ve öğrenci olmak zorunda değil miyiz?
Hani: “Öğrenmenin yaşı yoktur.” diyorlar ya…
Sizi bilmiyorum lakin ben bu yaşın sahibi oldum hala öğretmen olamadım öğrenciyim. Öğüt almayı öğüt vermeyi bilge büyüklerimden öğrendim hiç gocunmadım. Öğrenime açık olup öğrendiğiniz sürece kontrol elinizdedir, sahilde sokakta karşınıza çıkacak dengesizlere karşı bilgi bilgeliktir!..
Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan