Dünyaya not vermek kaçınılmaz. Bunu kimse tartışmaz, tartışmamalı. Hele hele dünyadaki güzellikleri görüp “değer-takdir duygusu”nu fıtrî ve ahlakî bakımdan önemli bulan insan kendisi için alabildiğine orijinal, alabildiğine karmaşık sistemlerle düzenlenmiş/dizayn edilmiş “güzelim dünyayı” ne küçük görebilir ne de ihmal edebilir. Dünya sırf dünya olduğu için bile güzeldir. Ne var ki sadece bedenden ibaret olmayan insan aynı zamanda ruhî duyarlılıkları nedeniyle duyguları itibarıyla metafizik âlemlerle de birebir bağlantı içerisindedir. Beden ve ruh itibarıyla ontolojik açıdan insan iki kanatlı bir varlıktır. Yani asla ihmal edemeyeceği her iki âleme ait yüksek kabiliyetlere, akla, idrake sahiptir. Durum ve hal böyle olunca, nasıl ki dünyaya reel/gerçek manada bir değer veriyorsa, kendi varlığını nesne/zaman denkleminde sorgulamak adına metafizik âlemlere de gereken değeri hakkıyla vermek durumundadır. Tıpkı şu an dünyaya değer verdiği gibi…
Acaba insan bu denli çilekeş bir dünyaya neler çekeceğini bile bile kendi ayağıyla gelmek ister miydi? Ya da şu yaşlı dünyadan yaşlanmış bir şekilde ayrıldıktan sonra geri dönmek ister miydi? Yani öncesinde ve sonrasında dünya, aranan bir mekân mı acaba? Dünyayı biz hangi yaş dönemlerimizde ne kadar seviyoruz sizce? Bu sorulara bugün pek çok duygusal cevaplar vermek mümkün ama acaba dünyanın ontolojik/reel/rasyonel ya da duygusal değeri nedir? Hangi yaşta bu sorulara daha gerçekçi cevaplar vermek mümkün insanoğlu için? Mesela dünyayı neye göre kaça satın almak isterdiniz acaba? Ya da ne kadarını satın almak için ne kadar çaba harcamayı göze alırdınız? Ne kadar değer veriyoruz dünyaya ve niçin? “Gözünü toprak doyursun…” “yalan
dünya” “Dünya malında gözüm yok!” “Kefenin cebi yok.” gibi sitemli sözler hep bu çerçevede yapılan sorgulamaların bir sonucu… Tüm bu sorular, “an”ı yaşamak anlamında dahi, hayatın baş döndürücü hızı ve karmaşası içinde, başımızı iki elimiz arasına alıp sakin bir şekilde düşünerek, kimsenin birbirini kandırmadığı bir ortamda ya da zeminde cevap verilmeyi bekliyor… Tabi bu sorulara Epikür’ün verdiği cevaplarla ariflerin verdiği cevaplar çok farklı… Çünkü hepsindeki yaşama bilinci ayrı ayrı… Evet, dünyanın değeri, ahiretle birlikte değerlendirildiğinde anlaşılır. Öyleyse dünyayı doğru tanımak ve algılamak, anlam dünyamızı ona göre şekillendirmek kaçınılmaz görünüyor.
Evet, sabahtan akşama kadar “dünya” diye bağırsanız yine de ahirete adım adım yaklaşmanın önünü alamazsınız. Ayaklarınız geri geri gitse dahi varacağınız yer yine de ahiret yurdudur ONUN ICIN DUNYA AHIRETIN TARLASIDIR NE EKERSEN ONU BICERSIN DENILEN KULLANILAN SÖZLER ANLAMINI BURADA NE DENLI BELLI EDER DEGIL MI. ?
Ayse sezgin yigit