Dünyanın en aciz şeyi başarıyı kıskanmaktır. Daha iyisini yap. Yapamıyorsan takdir et. O da içinden gelmiyorsa o zaman sus.
Kıskanan, başarılı olan kişinin yerinde olmak ister. Bir hırsla çalışmaya başlar ama sonrasında zor geldiği için pes eder. İşte, pes ettiği o ilk saniyeden itibaren daha çok kıskanır başarılı kişiyi çünkü onun gibi olamayacağını bilir.
Bir gıptayla bakarak hissedilen kıskançlıklar vardır, bunlar zararsız ve güzeldirler, kıskanan kişiyi başarıya doğru şevklendirir. Bir de başarılı olan kişiyi aşağıya çekmek hissiyle yoğrulmuş kıskançlıklar vardır, işte bunlar çok tehlikelidirler. Bu tür kıskananlar, amaçlarına ulaşmak için her türlü alçaklığa, hileye başvururlar. Allah bizleri onların şerinden korusun...
Kıskançlık insanın doğuştan var olan bir yapısı değildir. Bireylerin çocukluk 0-7 yaş döneminde yetiştiği ortamda değer ve inanç yargıları, baskılama mekanizmaları, anne-baba ve yakın iletişimde olduğu insanların davranış kalıplarına göre beyin filtrelerinde oluşan bir programlamadır. Doğduğumuz anda kıskançlık duygusuyla doğmuyoruz.
Her birey az veya çok kabul etse de etmese de kıskançlık duygusunu yaşar. Ya kıskandığını açıkça kabul etmeli ya da kıskanmıyorsa da kıskanmadığını belirtmeli insan. Fakat bunu kabul etmeyip sessiz kaldığında, ki çoğu zaman egolar engel olur buna, yediremediğinde, işte o zaman kırıcı olaylar yaşanır maalesef. Davranışlarıyla böyle bir şey yokmuş gibi hareket eder belki ama sürekli bir mücadele haline sokar kendini, hatta kendisi bile farkında olmayabilir.
İnsanlar özellikle kendinden küçük gördükleri insanların başarılarını sindiremezler. Yani kendimden bir örnek vermem gerekiyorsa, ben insanların hep sessiz, sakin buldukları bir insanımdır ve kimseyle yarışmak gibi bir amacım olmadığı içinde sanırım hep zararsız görülmüşümdür. Taa ki, ne zaman çok çalışarak bir başarı elde ettiğimde, hiç beklemediklerim tarafından zedelenmek istenildiğimi de birebir yaşamışımdır. Hatırlıyorum eskiden okulda sınav sonuçlarımız açıklandığında, bir arkadaşım benim iyi not aldığımı gördüğünde, resmen içten içe üzülmüştü. Aynı arkadaşım bir başka sınavda benden 2 puan daha fazla aldığında, bayağı bir sevinç gösterisinde bulunmuştu. Ben işte bu tip insanları "hastalıklı" olarak adlandırmayı tercih ediyorum.
Mutlu insanlar kolay kolay kıskanmazlar
Hayatta gözlemlediğim şeylerin başında kıskançlık hastalığına kapılmayan insanların günlük hayatlarında hep mutlu olduklarıdır. Mutluluğu insanlar en çok maddi şeylerde arasalarda, mutluluk insanın içindedir. Hayatımın ilerleyen zamanlarında öyle insanlara rastladım ki, hem burada hem Türkiye’de iki veya üç evleri olup, üstelik ibadetlerini yaptıkları halde genede asgari ücrete talim eden küçücük evinde mutlu yaşayan insanları kıskandıklarından, mutlu olamadıklarına şahit oldum. Banka kasasını altınlarla doldurmuş ama mutlu olanın parmağında taşıdığı tek bir gümüş yüzüğe gözünü dikerek fesatlık yapanları gördüm. Ve daha bir sürü örnek verilebilinir bu konuda. Bu durumlarla karşılastığımda her seferinde kendi kendime, asla onlar gibi olmamalıyım dediğimi biliyorum. Öyle zamanlarda daha iyi anlıyorum ki para ile saadet olunmuyor.
Peki, insanlar neden kıskanırlar?
Kıskanmanın temel nedenlerinin arasında; özgüven eksikliği, kişinin kendisine olan yetersiz inancı, başkalarını her zaman daha iyi görmesi, gözünde büyütmesi, kendini değersiz hissetmesi, kendi değerinin farkında olmaması, kişinin kendini gerçek anlamda tanımaması, bir ilişkide gerçekten ne istediğini bilmemesi, sürekli endişe, korku ve kaygı girdabının içinde yer alması, karşı cinsi tahrik etmesi, kontrol etme isteği, sevgi, aşk, cinsellik, öfke, özlem, romantizm gibi nedenlerden dolayı kıskanılır. Temeli her ne olursa olsun esas faktör insanların davranış kalıplarına kendi zihinsel filtrelerine yüklediği anlamlardır.
Dedim ya kıskanç bir insan kolay kolay seni kıskanıyorum demez. Kıskançlığıyla baş edemediği vakit arkasından onunla uğraşmaya başlar, kişinin bundan haberi bile olmaz. Kıskandığıyla bir araya geldiği zaman hele ki toplum içinde onu küçümseyerek küstahca davranış ve konuşmaları ile bunu belirtir. Bu da yetmedi, artık doğrudan ona zarar vermeye başlar ve onu yok etmekle meşgul olur. Allah böylelerinden gerçekten korusun. Kıskanılan ise belki o ana kadar bunun farkında bile değildi ve öğrendiğinde neye uğradığını şaşırır. Eğer değer verdiği birisi tarafından yapılır ise derin bir çöküntü bile yaşabilir. Sıradan birisi tarafından yapılır ise buna sadece güler geçer ve işine bakmaya devam eder.
Yine kendimden bir örnek vermem gerekiyorsa ben sadece eşimi, hayat arkadaşım dediğim insanı kıskanabilirim, oda hemçinslerimden. Durduk yere değil, eşim buna sebep verir ise o zaman bende kıskanırım. Ama birinin emek vererek elde ettiği başarısını kıskanmam. Gıpta edebilirim, onun gibi olmak isteyebilirim. Çok mu istiyorum? Olabilir, neden olmasın? O zaman onu örnek alırım kendime. Çok çalışarak, adilce emek veririm o yolda. Başarı dediğimiz şey, gökten yağarak kendiliğinden kucağımıza kadar düşmüyor, sadece ve sadece çok çalışarak gerçekleşebilinir. Çok çalışan insan taşlanmak yerine alkışlanması gerekir. Başarılı bir insanın o duruma gelene kadar ne zorluklar yaşadığı, ne mücadeleler verdiği ve ne emekler harcadığı ne yazık ki kıskananlarının akıllarına bile gelmiyor.
Bruxelles Korner
Zehra Özer