EMİRDAĞ YÖRESİNİN TÜRKLEŞTİRİLMESİ
Tarih boyunca birçok medeniyete beşiklik eden Anadolu, Roma ve Bizans’ın kendi iç mücadeleleri yanında, uzun yıllar devam eden Sasani ve Arap istilaları neticesinde nüfus bakımından ıssızlaşmış, birçok şehir harabe haline gelmişti. Köy ve kasabalarda ziraat yapılmaz olmuş, şehirlerde sosyal-ekonomik ve ticari hayat durmuştu. Hatta insanların yaşaması için gerekli temel gıda maddelerinin temini bile meseleydi. Bu kadar kötü bir vaziyette olan Anadolu’nun Türkler tarafından fethi çok büyük mücadeleler sonucunda olmuş ve yaklaşık yarım asır sürmüştür. XI. yüzyıl başlarında başlayan ve giderek artan Türk akınları sonucunda 1048’de Erzurum, 1057’de Malatya, 1059’da Sivas, 1064’de Kars, 1067’de Kayseri, Niksar ve Konya, 1068’de Emirdağ ve nihayet 1069’da Honaz fethedilmiştir. Bu vaziyet Malazgirt Savaşı’na gelinceye değin Anadolu’nun birçok önemli şehrinin Türkler eline geçtiğini ve Batı Anadolu’da Türk iskânının başladığını göstermektedir. Bu fetihlere rağmen Türkler hâlâ Anadolu’yu kendileri için güvenli bir yurt saymıyorlardı. Lakin 1071 ‘deki Malazgirt Savaşı’nda Bizanslıların aldığı ağır yenilgi, Türklerin ciddi hiçbir direnişle karşılaşmadan daha da ilerlemelerine imkân vermiş ve kısa zamanda Türk kuvvetleri Ege ile Marmara kıyılarına ulaşmışlardır. Türklerin Malazgirt Savaşı sonrasındaki bu hızlı ilerleyişleri 1097’deki I. Haçlı Seferi ile duraksamıştır. Mamafih Haçlı kuvvetleri ile birlikte hareket eden Bizanslılar İznik’i alarak, ardından Ege kıyılarına yönelmişler, Menderes Irmağı’nı takip ederek geri çekilen Türkler ise Bolvadin civarında toplanmışlardır. Bizanslılar, Türkleri takiple Şart, Alaşehir, Denizli ve Honaz’ı ele geçirmişler ve Konya’ya yönelmişlerdir.
Nitekim 1116’da Bizans İmparatoru Alexis Kommenos Kütahya, Seyitgazi, Emirdağ, Bolvadin ve Akşehir havalisindeki Türkler üzerine sefer yapmış, fakat Afyonkarahisar’ın Anbanaz Köyü yakınlarında Selçuklu Sultanı Şehinşah’ın ordusuna mağlup olmuştur.
Bizans’ın Anadolu’daki en büyük kenti AMORİUM (Amuriye), verimli bir ovada kurulmuş, zenginliğinin verdiği ihtişamla dikkatler hep üzerinde olmuştur. Bronz çağından başlayarak Hitit ve Frig dönemlerini de yaşayan kent, Arap ve Türk ordularının hedefi olma durumunda kalmıştır. Bugün Emirdağ-Hisar Köyü içinde bulunan kentin arkeolojik kazı çalışmaları yapılmaktadır. Aynı zamanda stratejik konumu ile önem taşıyan Amuriye, ayrıntısı ile bilinen kuşatmalardan birini Abbasi Halifesi Harun Reşit’in oğlu Halife Mu’tasım zamanında (833-842) yaşamıştır. Annesi Türk olan Halife Mu’tasım ordusunda Türk başbuğlara önemli görevler vermiştir. Bunlardan biri de Afşin’dir. Afşin, Amuriye kuşatmasında ordunun sağ kanadına komuta etmiş ve zaferde büyük pay sahibi olmuştur. Samarra kentinden gelen Abbasi ordusunda pek çok Türk askeri görev almıştır. Önce Aksaray’ı alan bu ordu, 1 Ağustos 838’de Amuriye’yi kuşattı. 12 gün süren savaştan sonra şehir düşmüştür.
İslam gezgini Ali İbn-i Ebubekir-i Herevi, Kitab’ül İşaret-i Fi-Marifet-iz Ziyaret adlı kitabında Seyitgazi yoluyla Amuriye’ye geldiğini ve “Selçuk-Bizans hududunda bir tepe üzerinde Battal Gazi’nin mezarının bulunduğunu, Amuriye’de de Mu’tasım ile gelip şehit olan mücahitlerin kabirlerini gördüğünü” belirtir. (1164)
Burada Afşin’in tarihi kişiliğini biraz daha ayrıntılı olarak vermek durumundayız. Zira Emirdağ bölgesinin fethinde Afşin, Emir Afşin ve Emir Mengücük bazen birbirine karıştırılmaktadır. Üçü de Türkmen olan bu başbuğlar, Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında etkin görev yapmışlardır.
Bir ara Bizanslıların eline tekrar geçen Amuriye, 931’de Arapların, 1068’den başlayarak Türklerin akınlarına maruz kalmıştır.
Sultan Alp Arslan 1072’de vefat edince, Emir Afşin Bey’in Melikşah’ın emrine girdiği görülmektedir. Melikşah’ın kardeşi Tutuş ile seferlere giden Emir Afşin Bey, 1078’de onun hizmetinden ayrıldı. Kısa bir süre sonra da vefat ettiği tahmin edilmektedir.
Emir Mengücek, Sultan Alp Arslan’ın komutanlarından olup, Erzincan bölgesinde 1080’de kurulan Mengücekliler Beyliğinin kurucusudur..Emir Mengücek; her biri Oğuz boy ve oymaklarının beyi olan Savtekin, Sanduk, Emir Afşin, Süleyman Şah, Altuntas, Atsız, Sungur, Danişmend Gazi, Artuk, Saltuk, Çavlı, Çavuldur, Gevherayin, Porsuk, Bozan gibi Türkmen emirlerden biriydi. Bu beylerin fethettikleri yerler bir Türk geleneği olarak kendi adlarıyla anılmaktadır.
Emir Mengücek, Anadolu Selçukluları (1075-1308) ile Bizanslılar arasında geçen Bolybotum (Bolvadin) Savaşında (1116) görev almıştır. Bu savaşta Anadolu Selçuklu Sultanı Müizzeddin Melikşah (Şahinşah) ordusu ile güneydeki dağ yamacına, Emir Mengücek ise kuzeydeki dağ yamacına yerleştiklerinden dolayı Sultan’ın bulunduğu dağa Sultan Dağı, Emir Mengücek’in bulunduğu dağa Emir Dağları denilmiştir.
Böylece Emirdağ,
1- 838’de Abbasi ordusunda görevli Türkmen Beyi Afşin,
2- 1068’de Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan’ın komutanı Emir Afşin Bey,
3- 1116’da Anadolu Selçuklu Sultanı MüizzeddinMelikşah (Şahinşah)’ın komutanı Emir Mengücek tarafından fethedilerek Türkleştirilmiştir.
1734 yılında aşiret, Rakka'dan alınarak Emirdağ'a iskan edildi. Böylece Türkmenistan Ordu şehrinden başlayan yolculuk, Cend, Horasan, Musul, Şam, Beriye, Urfa, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan yaylaları, Rakka, Emirdağ şeklinde cereyan etti.
Tarihi metinlerde geçen şekliyle; Türklüğün kaynağı olan Uluğ Türkistan’dan, “Karınca, çekirge sürüleri” gibi, “bir evden başka bir eve taşınır” gibi devam eden göç, 11. yy’ dan 13. yy’ a kadar yoğun bir biçimde sürmüş, nihayet 17. yy’ da Boz-Ulus’un iskânı ile Anadolu’nun diğer kentleri gibi Emirdağ’da şenlenmiştir.
KAYNAK:
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskanı, Eren Yayıncılık 1976
Yusuf Halaçoğlu, 18.Yüzyılda Osmanlı İmpratorluğunun skan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi TTK 1991
Ömer Lütfi Barkan, Kolonizatör Türk Dervişleri, Ötüken Neşriyat
Emirdağ Kaymakamlığı, Amorium Antik Kenti
Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatotluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşairetlerin Yerleştirilmesi Ank.1997
Yorum Yazın
Facebook Yorum