Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karizması ile ilgili 2018 seçimlerinden sonra yazdığım makaleyi güncelliğine binaen tekrar paylaşıyorum.
Açık Görüş
Erdoğan ve karizma
Karizmatik kişilerin karizması, oluşan beklentiler karşılanmadığı zaman solma sürecine girer. Erdoğan istisnai bir şekilde sergilediği duruş ile karizmasını güncelleyen bir liderdir. Farklı durumlarda beklenmeyen tavırları, cesareti ve vizyonu ile 24 yıldır tabuları üst üste yıkarak karizmasını artıran bir efsane haline gelmiştir. Muhaliflerinin dahi belirttiği gibi, ölmeden tarihe geçen nadir karizmatik liderlerden biridir.
24 Haziran’da Recep Tayyip Erdoğan seçimi kazanarak ikinci kez Cumhurbaşkanı seçildi. Erdoğan’ın başarısı ile ilgili resmin tümünü görebilmek için, belki biraz daha geriye gitmek lazım: 1994 yılına, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı seçime. Erdoğan 1994 yılından itibaren girdiği her seçimi istisnasız kazandı. Peki bu basarinin sırrı nedir? Bununla ilgili çeşitli nedenler öne sürülebilir. Erdoğan’ın çalışkanlığı, disiplini, teşkilatçılığı vs… Fakat Erdoğan’ın karizmasını anlamadan başarısını anlamak zor, açıklamak ise eksik kalır. Bundan dolayı önce karizma kavram ve sürecini iyi anlamak gerekiyor. Karizma kavramı Yunanca tanrı vergisi olarak tanımlanıyor. Kavram son 20 yıldan itibaren medyada ve gündelik tartışmalarda sık kullanılan bir terim haline geldi. Her ilginç, farklı, çekici görünen ve algılanan insan karizmatik biri olarak tanımlanıyor. Tarihsel ve toplumsal olarak karizmatik ifadesiyle tanımlanan insanların farklılığı göz önünde bulundurularak kavram açıklanmaya çalışıldığı zaman düzgün bir tanımın zorluğu kendini hissettiriyor. Örneğin Barak Obama ve Willy Brand gibi demokratik yoldan seçilmiş siyasi liderler de karizmatik olarak tanımlanıyor, Adolf Hitler ve Josef Stalin gibi diktatörler de.. Bu birbirine zıt kişiliklerin karizma kavramı ile tanımlanması karizma kavramının tanımını oldukça zorlaştırıyor. Dolayısıyla kavramı tanımlayıp anlayabilmek için kavramı kişilerden ve güncel kullanımdan soyutlayarak “karizma durumunu” ortaya çıkaran sosyal mekanizmalara ve toplumsal yapıya yönelmek gerekmektedir.
Teolojiden siyasete
Sosyal bilimlerde karizma kavramı gündeme geldiği zaman genelde hep Alman sosyolog/siyaset bilimci Max Weber’e atıfta bulunulur. Teolojik bir kökenden gelen karizma kavramını siyasi alana taşıyarak sosyolojik bir analiz enstrümanı haline getiren Weber konu ile ilgili çalışmalarda referans alınan ana kaynaklardandır. Max Weber’in iktidar sosyolojisinde (herrschaft ssoziologie), iktidarın üç meşru dayanağından biri olarak karizma görülür. Weber’e göre yönetilenler tarafından meşru olarak görülen iktidarlardan birisi geleneksel iktidardır (traditonale herrschaft). Bu iktidar tarzının dayanağı ya gelenek ya da kişisel bağlılıktır. Örneğin ülkeyi bir hanedanın yönetmesi gibi. Hanedanın halk nezdinde geçmişten gelen bir meşruiyeti vardır ve yönetilenler belli bir gelenek temeline oturan böyle bir yönetim tarzını meşru kabul ederler. Diğer meşru iktidar sistemi ise Weber’e göre meşru rasyonel iktidardır. Bu iktidar sistemi tüzel bir kişiliğe oturmuş, bürokrasisi olan, hukuku temel alan bir yönetim sistemidir. Weber’e göre normal olarak olması gereken sistem bu sistemdir. Weber’in tespit ettiği diğer bir iktidar yöntemi ise karizmatik iktidardır (charismatische herrschaft) ve bu iktidar yöntemi sıra dışı bir meşruiyet kaynağıdır ve rutin bir durum değildir.
Weber karizmayı ideal olarak şu şekilde tarif etmektedir: “Bir şahsiyetin sıra dışı kabul edilen özellikleri...” Bu sıra dışı özellikler normal insandan olmayan, doğaüstü görülen, Allah tarafından özel olarak bahsedilmiş farklılıklar olarak algılanıyor ve bu özellikler olduğu varsayılan kişi “karizmatik lider” konumunda görülüyor.
Weber’e göre bu sıra dışı olarak kabul edilen özelliklerin neler olduğunu söylemek oldukça zor. Çünkü sıra dışı özellikler karizmatik olan kişiye taraftarları tarafından atfedilen sübjektif algılardan oluşmaktadır. Dolayıyla bu özellikleri tutarlı bir tarifi zor görülüyor. Kişiye özel sıra dışı karizmanın dışında ayrıca bir fikrin veya davanın da karizması vardır. Bazen dava ve lider karizması bir araya gelerek farklı bir sinerji oluşur. Böyle bir durumda taraftarların motivasyonu karizmatik bir lider etrafında belli bir davayı gerçekleştirmek amacı ile daha da yükselir ve bu şartlarda oluşmuş iktidar yönetilenler tarafından meşru görülür.
Güzelliğin on par’etmez
“Karizmayı oluşturan özellikler nelerdir?” sorusunu ancak belli toplumsal çerçeve içinde anlayabiliriz. Geçmişte karizmatik olarak tarif edilen insanlar bugünün perspektifinden pek de karizmatik görünmeyebilir. Örneğin Almanya’da I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Weimar Cumhuriyetinde karizmatik bir lider olarak temayüz eden Hitler ya da II. Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan’ın bağımsızlığı için mücadele veren Gandi bugünkü perspektiften bakıldığı zaman ancak “ilginç” olarak algılanır. Benzer şeyler Güney Afrika’da Nelson Mandela, 60’lı yıllarda ABD’de siyahilerin haklarını savunan Martin Luther King gibi isimler için de söylenebilir. Yani özetle, şunu iddia edebiliriz: Karizmayı toplumun beklentileri oluşturmaktadır ve o beklentilere cevap verebilen insanlar, liderler karizmatik sayılmaktadır. Bu durumu en iyi Aşık Veysel’in şu dizeleri anlatıyor: “Güzelliğin on par’etmez/ bu bendeki aşk olmasa”
Dolayısıyla “sıra dışı karizma” istisnai durumlar ve özel/problemli zamanlarda temayüz eden bir fenomendir. Böyle bir durumda karizmatik olarak temayüz eden kişi de genelde ezilen ve dışlanan kesimlerin içinden gelir. Olağanüstü dönemlerde elde edilen karizma, şartlar normale döndükçe, erime sürecine girer.
Karizma ile ilgili yapılan teorik tasvirden sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karizması ile ilgili neler söylenebilir? Öncelikle Erdoğan’ın karizmasının oluşma sürecinin ne zaman başladığı sorusunun cevabını bulmak gerekiyor. Siyasi hayatına bakıldığı zaman Erdoğan’ın karizmasının oluşma sürecini İstanbul İl Başkanlığı dönemine kadar götürmek mümkün. Temsil ettiği hareket kendini toplumun periferisinde gören bir kitle idi. İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde uyguladığı farklı kesimlere açılma stratejisi ve kadınların siyasete katılımını sağlaması ile 1992 yerel ara seçimlerinde Refah Partisi’nin İstanbul’da beklenmedik bir şekilde dört ilçe belediyesini kazanması ilk defa dikkatleri Erdoğan’ın üstüne çekti. Bu başarı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına giden sürecinin önünü açtı.
‘One minute’ çıkışı
Dönemin Refah Partisi lideri Erbakan’a rağmen aday olması Erdoğan’ın o dönemde yeni yeni temayüz etmeye başlayan karizmasının sonucudur. Belediye başkanı adayı olduktan sonra o dönem marjinal görünen Refah Partisi’nin adayı olarak kendisinden çok daha popüler ve profili yüksek olarak sunulan İlhan Kesici, Zülfü Livaneli ve Bedrettin Dalan gibi adayları beklenmedik bir şekilde geride bırakarak seçimi kazanması Tayyip Erdoğan’ın karizmasını geliştirme sürecini hızlandırdı. Dönemin merkez medyasının aleyhte kampanyasına rağmen. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra şehrin acil su ve çöp sorunu çözmesi Erdoğan’ı sadece içinden geldiği camia açısından değil, kitleler nezdinde de karizmatik hale getirdi. Çalışkanlığı, ezber bozan tarzı ve sahiciliği Erdoğan’ı bir fenomen haline getirdi. Bu süreç kendisini Başbakanlığa taşıdı. Bülent Ecevit gibi gücünü kaybetmiş bir Başbakandan sonra iş başına gelmesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sorunları kısa sürede çözmesi, Türkiye’nin kronik sorunlarına el atması gibi beklenmedik başarıları Erdoğan’ın olağanüstü şartlarda başlayan karizma sürecini adeta kurumsal hale getirdi. Davos’taki “One Minute” çıkışı, Filistin halkını savunması ise Erdoğan’ın Türkiye’deki karizmasını dış dünyaya taşıdı. İslam ülkeleri nezdinde, İslam dünyasını içinde bulunduğu durumdan kurtaracak lider olarak algılandı. Karizmatik kişilerin karizması, oluşan beklentiler karşılanmadığı zaman solma sürecine girer. Erdoğan istisnai bir şekilde sergilediği duruş ile karizmasını güncelleyen bir liderdir. Farklı durumlarda beklenmeyen tavırları ve duruşu, cesareti ve vizyonu ile 24 yıldır tabuları üst üste yıkarak karizmasını artıran bir efsane haline gelmiştir. Muhaliflerinin dahi belirttiği gibi, ölmeden tarihe geçen nadir karizmatik liderlerden biridir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum