Fransa’nın büyüklüğü edebiyatından anlaşılabilir.
Fransa’nın büyüklüğü edebiyatından anlaşılabilir
Fransa’nın büyüklüğü edebiyatından anlaşılabilir.
Fransa denilince akla, tatil, Paris, demokrasi, insan hakları, doğa, şarkılar, tiyatro, ve edebiyat gelir. Fransa bir çok kişi tarafından yorumlanan ama bazen az tanınan bir ülkedir. Dolayısıyla Fransa, dünya’nın en büyük zenginliğinden bahsederek edebiyatını incelemeyle başlayalım. Fransız edebiyat belki dünya’nın en büyük miraslarından biri olarak sayılabilir.
Rönesans dönemi ise öyle şatafatlı, öyle Zengin bir dönemki, Fransa’ya sırf bu yüzden aşık olmamak mümkün değil. O dönemin önemli bir yazarı François Rabelais’dir. Eğitimin, Siyasetin ve dinin hâlâ Orta Çağ seviyesinde olmasını eleştiren Rabelais, Gargantua ve Pantagruel yi yayınlar. Bu şekilde ideal hümanistliği anlatan bir eser hediye eder insanlığa.
Fransız edebiyatı birçok ülkedeki yazarların çalışmalarını derinden etkilemiştir. 1600'lerde, Klasizm denen Fransız kültürel hareketi tüm Avrupa edebiyatında önemli etki bırakmıştır. Klasizm’in en büyük yazarlarından bir kaç tanesini saymamamız gerekirse Molière ve Racine ilk akla gelen iki isimdir. Her ikiside XVII yüzyılın tanık ettiği büyük oyun yazarlarıdır. Molière komedi türünden yazar fakat niyeti sadece insanları eleştirmek değildir. Castigat ridendo mores diye bir deyim vardır Latincede.
Bunun tercümesiyse güldürerek eğitmek. Örnek vermek gerekirse, Molière Hastalık hastası tiyatro oyunuyla, Saf bir adamın, onu gelir kapısı olarak gören doktorunu, toplumun ahlaki yapısını ve bilgisizliğini konu alır. Racine ise, Yunan’lardan esin alarak katarsis metodunu kullanır. tiyatronun insana kendisini dışarıdan gösterdiği için arzulardan arınmasını sağladığını söylemektedir. Fransız edebiyatı o kadar uçsuz ve sonsuzki, bu makaleyi bitirmek imkansız olur. Fakat ben son olarak, Romantizm hareketi ve Victor Hugo’dan bahsetmek isterim.
Bir ölçüde Sanayi Devrimine, Aydınlanma Çağına aristokratik sosyal ve siyasi düzenine, doğanın bilimsel rasyonalizasyonuna ve Klasisizme tepki olarak doğan bir akımdır. Victor Hugo ise bu hareketin babasıdır. SEFİLLER serisinde bir yüzyılın acılarını, hem moral hem ruh hem finansal sefilliğini kaleme alır. Victor Hugo’nun en çok savunduğu ideal ise Özgürlüktür.
Bu yüzden Fransa’da özgürlükler ülkesi olarak adlandırılıyor. Çünkü hem tarihi anlamda hem de edebiyat anlamda bir çok Fransız kanla, savaşla bu özgürlük için savaşmıştır. Ben edebiyat derslerimde hep söylerim: sosyete, toplum edebiyatı etkiler. Edebiyat ise toplumun, cemiyetin, ülkenin, sistemlerin yankısıdır.
Derya Soysal,
tüm haklar saklıdır, paylaşılabilir.