Kamuoyunda Adnan hoca olarak bilinen Adnan Oktar Örgütü ilk kez 1979 yılında İstanbul'da ortaya çıkıyor.
Başlangıçta dini ilkeleri ön planda tutan Adnan Oktar, hadisleri inkar ederek, Kuran bize yeter diyerek yoluna devam ediyor.
80'li yıllarda ise hızla büyüyen örgüt, 90'lı yıllara kadar kızların ellerini bile sıkmıyor.
Dolayısıyla ilk dönemde insanlar bu yapıya, dini öğrenmek gayesiyle gönüllü olarak katılım sağlıyor.
Dini kaygılarla Adnan Oktar'a gönül verenler, aynı zamanda onun bir mehdi olduğuna da inanıyor...
Kendisine kapılanlar, "Allah yolunda çalışıyoruz, cennete gidişimiz Adnan hocaya bağlanmakla mümkün" düşüncesiyle yapılanların hiçbirini sorgula(ya)mıyor, mutlak anlamda sadece itaat ediyor.
Oysa kurtulmak için, iman ve salih amel dışında başkasına bel bağlayanlar, yıkılmanın en kolay yolunu da bulmuş olanlardır.
Adnan Oktar ve çetesine sempati duyulmasının nedeni ise, tıpkı FETÖ'nün de ilk zamanlar üstünde durduğu "Darwinizm" üzerine yazdıkları düşünülen kitaplardır. Ancak bu kitapların da Adnan Oktar ve çetesi tarafından yazılmadığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde ki bir kiliseden gönderildiği, örgüt tarafından tercüme edildiği ve Harun Yahya ismiyle dağıtıldığı artık kamuoyunca da biliniyor.
Örgüt, bir taraftan Batı dillerinde Kuran tercümelerini Avrupa ülkelerinde dağıtarak İslamiyet ve Müslümanlıktan bahsediyor, diğer taraftan yakışıklı erkekler, açık-saçık, mini etekli, alımlı kızlarla sazlı-sözlü meşk yapıyor?
Zihinlere ve bilinç altına, böylesi bir yaşamın İslamiyetle uyum sağladığı düşüncesini zerk ediyor...
İnsanlığın kurtuluşu için hidayet vesilesi olan yüce dinimiz, ehliyetsiz, liyakatsiz, eyyamcı ve âlemci bir kişi ve onun riayetindekiler tarafından kirletiliyor, lekeleniyor. Din de olmayan fiiller, meşru dini fiiller gibi içselleştirilmeye çalışılıyor..
Misal, Adnan Oktar 1990'larda gözaltına alındığında ahlak masası tarafından gözaltına alınıyor?
1999 yılında gözaltına alındığında yine ahlak masası tarafından gözaltına alınıyor?
Son yapılan operasyonda ise yine ahlak masası tarafından gözaltına alınıyor?
Adnan Oktar, hiçbir zaman Kuran'ı ve İslamı anlatmaktan, yahut dini düşüncelerinden ötürü gözaltına alınmıyor...
Bir hoca düşünün ki, inançlarından dolayı değil de, sürekli ahlak dışı fiillerinden dolayı gözaltına alınarak, tutuklanıyor?
Allah aşkına, Adnan Oktar ve âvânesinin bu yaptıklarını hangi semavi din meşru görür?
Böyle bir yapı, hiç dini bir yapı olarak nitelendirilebilir mi?
Adnan Oktar'ın kedicikleri ötüyor, örgüt ise çözülerek deşifre oluyor...
Kedicikler, örgütün kirli çamaşırlarını birer birer gözler önüne seriyor.
Sorgulanan kedicikler, Adnan Oktar ve çetesinin, namaz kılmadığı, içki içtiği ve bulundukları mekanlarda uyuşturucu kullanıldığı hususunda açıklamalarda bulunuyor.
Hazırlanan iddianame ise çok daha dikkat çekici; Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, reşit olmayan kızları alıkoyma, cinsel istismar, cinsel taciz, tecavüz, özel hayatın gizliliğini ihlal (gizli kameralarla görüntü alma), tehdit, şantaj, nitelikli dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, operasyon yapan polislere ateş açma, siyasi ve askeri casusluk yapmak gibi yasalarımızın ve dinimizin yasakladığı, aklın almadığı ne kadar pis iş varsa, bu örgütte hepsi mevcut.
Çalışma yöntemleri de neredeyse FETÖ'yle birebir aynı.
Ellerinde çok geniş bir arşiv olduğu iddia ediliyor. Hedefteki insanların kişisel verileri durmadan kaydediliyor.
Şantaj mekanizması işletiliyor, böylelikle mal varlıkları da büyütülüyor.
1999 yılında yapılan benzer bir operasyonda Adnan Oktar tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştı.
O günlerde yeterli datalara ulaşılamadığından, akli dengesi bozuk raporların da ibrazıyla davalardan bir sonuç çıkarılamadı.
O dönemde bile pek çok üst düzey bürokrat, milletvekili hatta bakanlardan dahi mağdurların olduğu iddia ediliyordu?
O tarihlerde dahi teknik takipte kullandıkları teknoloji, polis teşkilatının envanterinde bile bulunmadığından, basını ve siyaseti yıllarca bu şekilde kontrol edebilmişlerdi.
Kumpasa aldıklarını kediciklerle görüntüleyince mağdurlar suspus oluveriyor, dolayısıyla örgütün üzerine de gidilemiyordu.
Örgütün ilişki ağı da bir başka karışık.
Balkanlardan Orta Asya'ya, İsrail'e kadar uzanıyor.
Adnan Oktar'ın İsrail'e yönelik övgü dolu methiyeleri, Netanyahu ile yakın görüşmeleri de var.
İsrailli bir parlamenterle 22 kez yapılan görüşmesi var.
Yabancı istihbarat örgütleriyle çetrefilli ilişkileri olduğu da söyleniyor?
Kendisine, yaptığı bu görüşmeler sorgu esnasında sorulduğunda, susma hakkını kullanmak istediğini belirtip sükut ediyor.
İnsanlar dinlerini, devletin yetkili kuruluşlarından, işi bilen erbaplarından ve otorite din adamlarından yeterince öğrenemedikleri sürece bu türden yapılara her zaman tevessül edeceklerdir.
İşte burada Diyanet İşleri Başkanlığı'na büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
İnsanların ihtiyacı olan dini bilgileri, toplumun her kesimine sunabilecek bir şekilde, eğitim ve öğretim alanında yeni strateji ve politikalar geliştirilmeli, meydan hiçbir şekilde boş bırakılmamalıdır.
Böylesi ahtapot ve bulaşık örgütlere operasyon yapmakta göründüğü kadar kolay değildir. Kökü dışarıda olan örgütlerle mücadale etmek, üzerine gitmek Türkiye'nin milli ve yerli ilerleyişinin bir göstergesidir.
Öte yandan İslam dinine zarar veren unsurları temizlemek de aynı zamanda dini bir vecibedir.
Türkiye'yi içeriden çökertmeye çalışan iç ve dış odakların kullandığı bu türden yapılar, dini değerleri örselediklerinden, halkın birlik ve bütünlüğünü baltaladıklarından, yanlış işler yaptıklarında ve hukukun dışına çıktıklarında, Türkiye Cumhuriyeti'nin gücünden, MİT, Emniyet Teşkilatı gibi kurumlarından çekinmeli ve korkmalıdırlar.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, refleksini çok geç müdahale ederek gösterir!
Ama bir kere müdahale etmeye de başladımı, faillerin tümü operasyonun altında kalır, hepsinin nefesi kesilir!
Hülasa olarak bu operasyonu yapan yetkililere ve siyasi iradeye teşekkürlerimizi iletir, desteklerimizi bildiririz.