Pazar Yazısı
HAFIZA
Covid döneminde hepimiz daha çok sorgulamıştık hayatı.
Seneler su gibi geçiyor,
Bir sabah uyanıyoruz 30 olmuşuz,40 ,50 ....
Aslında en çok otuz yaş dönüm noktası gibi geliyor bana,çok duydum vay otuz olmuşum diyeni .
Sonramı ?
Sonra saçlara aklar düşmeye başlıyor ,bir kaç kırışıklık ve abi abla yerine amca teyze demeleri duyuyorsunuz.
Nedense bazen ilkokuldan tanıdığımız ama hayata erken veda eden bir arkadaşımız aklımıza gelir,üzülürüz çünkü hep arka sıralarda oturur kimseye karışmayan kendi halinde yaşayan bir çocuk.Neden deriz, suçu neydi ...
Alnımızdaki her kırışıklığın bir hikayesi vardır aslında, yüzümüzdeki her çizginin bir hayalkırıklığı, yüreğimizdeki her acının bize göre bizi erken bırakan bir yakınımızın özlemidir.
Sonra hayatta tanıdığımız insanlar gelir aklımıza,bize yardım edenler,bizim yardım ettiklerimiz .
Genelde yardım ettiklerimizden( hepsinden değil) er yada geç kötülük görürüz, bu insanoğlunun genlerinde yazılı bir kodlamadır.
Çocukluğumuzdan nefes alıp verdiğimiz bu güne kadar bunu defalarca yaşamışızdır.
Güldürenler, ağlatanlar ,
Mutluluk verenler ,üzenler ..
Hayatın her dönemi ayrı bir sınavdır,hayatınıza ne kadar iyi insan dokunduysa o bölüm o kadar mutlu olmuşsunuzdur.
Ve,
Elbette tersi aynı şekilde geçerlidir .
Pir Sultanın şu dizesi ile bitirelim bu uzun zaman sonraki Pazar Yazımızı.
Pir Sultan Abdal'ım can göğe ağmaz
Hak'tan emrolmazsa ırahmet yağmaz
Şu ellerin taşı hiç bana değmez
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni beni
Hikayeyi bilmeyenler Google den okuyabilir.
Sait Köse
Pazar, 3 Kasım 2024
Yorum Yazın
Facebook Yorum