Hayat ne güzeldir, herşey yolunda gittiği zaman.
Yüreğimiz pır pır ettiğinde, yeni ümitlerin gerçekleşip ümitsizliğimize inat bedenimizin huzurla hayata tutunduğunda.
Sevdiklerimizle bir arada olup, sonsuza kadar öylece kalabilme dileğinde bulunmak. Ailemizle birlikte ağız tadıyle aynı sofraya oturup aynı tabaktan yediğimiz her lokmanın zevkini alabilmek.
Hiç düşündünüz mü ailemizin bütün fertleri ile birlikte en son ne zaman yolculuk yaptığımızı, ortak bir sosyal faaliyette en son ne zaman bulunduğumuzu. Sinemaya gidip yada tüm ailemizle beraber evimizde oturup büyük bir muhabbetle televizyonda film izleyip güle oynaya o filmin yorumunu en son ne zaman yaptığımızı hiç düşündükmü?
Tüm ailemizle bir arada aynı anda sofraya oturup yemek yediğimizi. Ne zaman hep beraber kitap okuyup herkez okuduğu kitapı anlattığını, ne zaman birbirlerimizle hediyeleştiğimizi ve en son ne zaman oturupta birbirlerimizin derdini dinleyerek çözüm üretip birbirlerimizin mutluluğuna ortak olduğumuzu hiç düşündük mü ?
Artık bunları yapamaz olduk malesef. Sosyal medya denilen kanserli hücre hayatımıza girdiği andan beri herşeyi bireysel düşünüp, bireysel olarak hareket etmeye başladık egoist olduk ve ailemizden kopup mutsuzluğa sürükledik kendi kendimizi. Hiç bir duygumuzu hissedemez ortak yönlerimizi bulamaz olduk. Aile gibi, sevgi gibi, hoşgörü, saygı gibi, paylaşım gibi kavramları, değerleri toplayıp el birliği ile çöpe atıp üstüne beton yığını ile kapattık. Toplum olarak kendi ellerimizle hayatımızı hızlı birşekilde kendimize zindan ettik. Her birimiz gaflet uykusuna daldık adetağ.
Bu uykudan ancak sevdiğimiz birini kaybettiğimizde uyanıyor. Kısa bir süre kendimize gelip sonra kaldığımız yerden tekrar devam ediyoruz. Yani insanlığımızı, yaşanabilir hayatımızı kendi ellerimizle yaşanmaz, duygusuz, sevgisiz, paylaşımsız, egoist bir hayata çeviriyoruz. İlla ki gafletten uyanmamız için sevdiklerimizi mi kaybetmeliyiz?
Tabi ki hayır. Hayat sevdiklerinle birlikteyken anlam kazanır ve güzeldir. Bu güzelliğide herdaim canlı tutabilmek bizlerin elinde. Hergün ailemizin içinde ki fertler ile kucaklaşıp sevgimizi dile getirsek, onlarla günün bir dilimini birlikte yapacağımız aktivitelerle geçirebilsek. Dost, arkadaş ve akrabalarımızı belirli periyotlarla ziyaret etsek, uzakta olanları arada bir olsada hatırlayıp telefonla halhatır sorup onları sevdiğimizi söyleyebilsek, ihtiyacı olanlara koşup yardım etsek. Yanlız yaşayanlara yalnız olmadıklarını hissettirsek. Yetim ve öksüzlerimizin başlarını okşayıp herdaim onları düşündüklerimizi söyleyip ihtiyaçlarını karşılayabilsek. Yaşlılalarımıza saygı, sevgi gösterip sıkca ziyaretlerine gitsek. Hatalı davranışları olanları yargılamadan dogru yolu göstere bilsek. Hayatımız birden bire anlam kazanır ve toplumda saygın birer birey olarak yerimizi alır ve sağlıklı, verimli, bir toplum oluşmasına da sebep oluruz.
Hayat sevince, sevgiler, mutluluklar, hüzünler paylaşılınca güzeldir.
Unutmayalım toplumda ki bulunan değer yargılarımızı kendimiz yaşatır mutlu bireyler oluşmasına sebep oluruz yada kendimiz yok ederek tüm değer yargı ve kavramlarımızı sonsuza dek ortadan kaldırarak hayatımızı zindana çeviririz. Herşey bizim elimizde.
Biz insanlar, hayatımız boyunca mutluluğu hak eden canlılarız.
Sevgi ile kalın...
Fikriye Ayrancı Keper
Belçika-Genk 2017