Her Şey Tersine Döndü !
Zaman, insana bazen öyle oyunlar oynuyor ki, dünün lüksü bugünün yükü, dünün yükü ise bugünün ayrıcalığı oluyor. Eskiden “imkânsız” dediklerimiz sıradanlaşırken, sıradan sayılanlar birden kıymete biniyor. Bir zamanlar burun kıvrılan şeyler şimdi “nostaljik” diye övülüyor. Ne oldu da dünya böyle baş döndürücü bir değişime uğradı?
Bir zamanlar doğalgazlı evler büyük bir konfor göstergesiydi. Kömür sobasıyla ısınanlar biraz gariban, biraz eski usul görülürdü. Şimdi doğalgaz faturaları el yakıyor, sobası olanlar “Şöyle kestane attık üstüne, mis gibi ısınıyoruz!” diye keyif çatıyor.
Eskiden arabası olanlar at almayı aklının ucundan bile geçirmezdi, çünkü at bakımı zahmetliydi, köylü işi sayılırdı. Bugünse şehirde bir at sahiplenmek adeta bir prestij meselesi! Masrafları öyle artmış ki, atı olan neredeyse aristokrat muamelesi görüyor.
Bir zamanlar annelerimizin omuzları yükselsin diye giydiği vatkalı ceketler, havuç kesim pantolonlar, babalarımızın mecburen giydiği işçi tulumları küçümsenirdi. Şimdi aynısını giyenler “Vintage tarzı var, harika kombin!” diye alkışlanıyor.
Yoğurtlu makarna… Eskiden öğrenci yemeği, fakir işi sayılırdı. Bugün, şık restoranlarda “Makarnanın en sade ve sofistike hali” diye önümüze konuluyor. Yanına da fesleğenli bir sos ekleyince fiyatı üçe katlanıyor.
Devlet okulları da değişen algının kurbanı! Önceden, “Mecburen devlet okuluna gönderiyor” diye fısıltılar dolaşırken, şimdi özel okullara mesafeli duranlar “Ben çocuğumu o yapay sistemin içine sokmam!” diye gururla anlatıyor.
Bir zamanlar “Ne yapıp edip şehirde bir daire almalıyız” diyenler, şimdi “Keşke köyde küçük bir evimiz olsa da kafa dinlesek” diye hayal kuruyor. Eskiden sıkıcı ve ilkel görülen köy hayatı, şimdi huzurun simgesi! Şehirde beton duvarlar arasında sıkışanlar, köyde toprağa basmanın, pencereden dağlara bakmanın ne büyük bir nimet olduğunu anladı.
Misafir geldiğinde çay bardağında çay ikram etmek ayıp sayılırdı. Mutlaka kahve fincanı olmalıydı. Şimdi en havalı kafelerde bile çay bardağında servis edilen çaylar “otantik sunum” diye pazarlanıyor.
Eskiden köy kahvaltıları “İşte, kahvaltının fakir hali” diye burun kıvrılarak anılırdı. Şimdi şehrin lüks mekânlarında “organik köy kahvaltısı” adı altında fahiş fiyatlara satılıyor. Oysa bizim çocukluğumuzda köyde sabah kahvaltısında peynir ekmek, domates salatalık vardı, şimdi onlar bile lüks oldu.
Bir zamanlar telefonun kablosuz olması büyük bir lükstü. Şimdi sabit telefon kullanana nostaljik gözüyle bakılıyor. Eskiden mektupla haberleşmek zorunluluktu, şimdi mektup yazanlar “romantik ve özel” diye takdir ediliyor. Bir zamanlar çocuklar sokakta misket oynar, ip atlar, gazoz kapağı biriktirirdi. Şimdi bu oyunları bilen çocuk kalmadı ama nostalji konseptli kafelerde yetişkinler çocukluk oyunlarını özlemle oynuyor.
Televizyonda tek kanal varken herkes aynı diziyi izler, ertesi gün sokakta sahneleri tartışırdı. Şimdi yüzlerce kanal, sayısız dijital platform var ama izlenecek kaliteli içerik bulmak zorlaştı.
Eskiden ‘pazar malı’ giymek ayıptı, markalı ürünler makbuldü. Şimdi ikinci el kıyafet alışverişi “sürdürülebilir moda” olarak sunuluyor ve insanlar ikinci el pazarlarında hazine arar gibi dolaşıyor.
Bir zamanlar hazır çorba pratik olduğu için tercih edilirdi. Şimdi ev yapımı çorbalar daha değerli, restoranlarda “annelerimizin tarifi” diye sunuluyor. Eskiden kapı kapı gezip şeker toplayan çocuklar vardı, komşuya haber vermeden misafirliğe gitmek normaldi. Şimdi komşunun adını bile bilmeyen insanlar var ama “komşuluk ölmesin” diye nostalji yapıyoruz.
Eskiden uzun yolculuklarda otobüs kaç saat sürerse sürsün sabredilirdi. Şimdi bir saat geciken uçuşa tahammül edemiyoruz ama bir yandan da eski tren yolculuklarını özlüyoruz.
Eskiden memur olmak garanti iş demekti, özel sektör daha az güvenilirdi. Şimdi
insanlar, memuriyeti sıkıcı buluyor ama esnek çalışma saatlerini öve öve bitiremiyor.
Hayat değişiyor, algılar değişiyor. Ama gerçekten dünya mı tersine dönüyor, yoksa biz mi geç fark ediyoruz bazı şeyleri? Belki de her şey hep aynıydı, değişen sadece bizim bakış açımızdı…
Sizce başka neler tersine döndü?
Fikriye Ayrancı Keper
Belçika-Genk
Yorum Yazın
Facebook Yorum