HUZUR YANI BAŞIMIZDA, UZAKTA ARAMAYALIM...
Bu yaz tatilimi yaparken yirmi yedi yaşında evli genç ve güzel bir bayanla tanıştım. Severek evlenmişler eşiyle. Mutlu olduklarını birbirlerini çok sevdiklerini söylüyordu. Lakin bu genç bayanın bir kaç yıl önce kendi sininde son derece rahatsız olduğu hatta nefret ettiği bir huyundan dolayı çok bunalımlara girdiğini, çok mücadeleler verdiğini pişmanlıklarını da dile getirerek üzgün bir halle anlatıyordu. Hatta bu nedenle neredeyse çok sevdiği ve sevildiği eşiyle dahi ayrılma noktasına kadar geldiklerini, tamamen yaşanır hayatını kendi elleriyle cehenneme çevirdiğini uzun uzun anlatmaya başlamıştı.
Ve devam etti...
-"Ablacığım sosyal medyadan sürekli başkalarının hayatını takip ediyordum. Kim nerede, ne yapıyor onları uzaktan izliyordum. Benden daha iyi hayatı olanları, benden daha güzellerini ve iyi mevkide olanların yaşantılarını merakla yakinen takibe alıyordum. Sonrada kendi yaşantıma dönüp baktığımda büyük hayal kırıklığına uğruyordum. Ben ve hayatım bir hiçmiş diyordum. Kendimi ve içinde bulunduğum kendi yaşantımı, evimi, eşyalarımı, elbiselerimi hatta eşimi beğenmemeye, önemsememeye başlamıştım. Çünkü onların her şeyi benim sahip olduklarımdan daha ilgi çekiciydi. Tabiki benim nazarımda öyleydi. Bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Onların gittiği yerlere gidememek beni ezik ve aciz duruma düşürüyordu. Yaşamımda ki en büyük hatam, sanırım hep başkalarının hayatlarının benden daha iyi olduğunu düşünmek, hep başkalarına özenmekti.
Bu nedenle de mutluluk yakınımdayken bile onu fark edememişim. Onun üzüntüsünü halen yaşıyorum.
Zaman ilerledikçe kendi sağlığımın bozulduğunu ve eşimle olan ilişkimizin zarar görmeye başladığını fark ettim. İnsanları takip etmekten, onları taklit etmekten çok bunalmış ve yorulmuştum. Ben değildim artık. Bu kötü karakterimle kendim baş edemeyeceğimi anlamış ve psikolojik yardım almaya karar vermiştim. Sürekli birilerinin yaşadığı hayatı taklit etmeye çalışmak beni artık yormaya boğmaya başlamıştı. Hem maddi hem manevi tüm hayatımı maffetmiştim. Gücümün kalmadığını yavaş yavaş tükendiğimi elimdeki değerlerimi de kaybetmeye başladığımı fark ettim. Başkalaştığımı kendimden uzaklaştığımı yaşantımdan artık zevk almadığımı ve yanlış yolda olduğumu anladığım andan itibaren iyileşmek adına destek arayışına girmiştim. Ve bir psikologla tanıştım. Anlattım yaşadıklarımı uzun uzun. Psikoloğum beni çok iyi dinliyordu. Normale dönmek benim için zor olacaktı ama düzelmek için de çok mücadele etmem gerektiğini biliyordum. Çünkü artık kendim olmayı istiyordum. Uzun süreçli terapilerden sonra psikoloğumun da yardımı ile bunalımlı hayatımdan çıkıp kendim olmaya, kendimi ve kendi hayatımı sevmeye, bana ait değerlerimi fark ederek yaşamaya yeniden başlamıştım. Öz güvenimi geri kazanmıştım. Bu beni çok güçlü kılıyordu.
Geriye dönüp baktığımda dört yılımı insanların hayatını taklit etmekle geçirdiğimi fark ettim. Geçirdiğim bu uzun yıllarımı resmen çöpe atmışım haberim yoktu. En güzel yıllarımı heba etmişim halen buna çok üzülüyorum. Güzel olanda iyileşmiş olmamdı. Bugün sahip olduklarımın kıymetini daha iyi anlıyorum ve onlara sıkı sıkı sarılıyorum. Asla bir daha kaybetmemek adına. Kendimi çok iyi toparlamaya başlamıştım. Kötü alışkanlıklarımdan zorda olsa uzaklaşmıştım. Bunu başardığımı görmek beni daha güçlü ediyordu.
Sosyal medyayı sadece ihtiyacım oldukça kullanıyordum. Eşimle gezmelere gidiyoruz. Birlikte bir şeyler yapıyoruz. Başkalarının zevkiyle değil de ikimizin zevkine göre ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Artık birlikte daha fazla zaman geçirmeye özen gösteriyoruz. Eşimin bana güzel baktığının farkına vardım. Bu hep böyleymiş aslında ama ben hep dışarıdakilerle ilgendiğim için bunu görmüyordum. Yüreğim ve yuvam sımsıcaktı artık. Telefonu daha az kullanmaya başladım. Asla başkalarının hayatıyla ilgilenmiyorum. Umurumda da değil diyordu genç bayan. Bazan dönüp kendime şu soruyu soruyorum, ya ben o kötü alışkanlıklarıma devam etseydim ne olacaktı benim hayatım diye. Kendi değerlerimide tamamen kaybetseydim bir hiç olarak yaşamaya mahkûm olabilirdim diye düşündüğümde kafamdan aşağı sanki birileri kaynar su döküyormuş gibi hissediyorum. Şükürler olsun Rabbime artık gerçeği görebiliyordum. Geçti karanlık günlerim. O günden sonra bende gördüğüm tanıdığım gençlere hayatimi anlatarak ibret almalarını doğru ve kendilerine özel olan hayatlarının tadını çıkararak yaşamalarını, asla dışarda yaşanan sahte yaşantılara inanmamaları gerektiğini anlatıyorum. Gerçek ve güzel olan hayat şu an içinde bulunduğunuz, sahip olduğunuz ve size ait değerleri kapsayan hayatınızdır. Kıymetini bilerek sindire sindire zevk alarak yaşamayı bilin diye de sürekli gençlerimize tavsiyelerde bulunarak onlara yardımcı olmaya uyarmaya çalışıyorum" dedi.
Bu kardeşimiz uzun bir süre böyle yaşamaya devam etmiş. Çok zor dönemler geçirmiş. Ney seki yaptığının yanlış olduğunu fark etmiş. Psikolojik destek te almaya başladıktan sonra gerçekleri daha iyi ve net bir şekilde görmüş. Ailesine ve evine sıkı sıkı sarılmaya başlamış. Bunu duymakta beni oldukça mutlu etti.
Zararın neresinden dönülürse kâr demiş atalarımız.
***
Sosyal medyada ya da çevremizde olan bir başkasının yaşamına özenmek, onu hedef görmek, kendi yaşamımızı başkalarıyla kıyaslamak her zaman insana mutsuzluk getirir. Her anımız mutlu geçecek diye bir durum söz konusu değildir. Kendimiz için küçücükte olsa mutluluklar bulup şükretmeyi bilmemiz lazım.
Bize ait değerleri asla küçümsememeliyiz.
Her zaman şükredici olup sevdiklerimize ve sahip olduklarımıza sımsıkı sarılmalıyız.
Şunu unutmayalım, gerçek olan biziz ve yaşadıklarımız, kendi hayatımızdır.
"İnsanların çoğu kez yanlış ve garip hareketlerde bulunmaları, benzemedikleri kimseleri taklit etmeye kalkışmalarından ileri gelir."
–A. Maurouis-
Sağlıcakla kalın !
Fikriye Ayrancı Keper
Belçika - Genk
Yorum Yazın
Facebook Yorum