Sevgili okurlarım merhaba, Önce Vatan gazetesinde geçen hafta yayınlanmış olan: “Bu ülkede özgürlük var mı?” makalemi sizlerle paylaşmıştım. Zabıtaya tekrar gittim. Konu hakkında emniyete şikayet ettiğimi ifade özgürlüğünden dolayı misyonerlere işlem yapamadıklarını anlattım. Zabıta müdürümüz çay ikramı yaptıktan sonra gazetenin web sitesine girdi makalemi okudu ve: “Ortalıkta dolanan bu türden insanlara izinsiz stant kurdukları için biz gerekli ikazlarda bulunuyoruz ve standı kaldırıyoruz. Buna rağmen o kadar çoklar ki, onları her yerde görmek mümkün.” Dedi.
Bu misyonerler insanları en zayıf noktalarından yakalayıp yandaş yaptıktan sonra kukla misali ipler ellerinde istedikleri yöne yönelttikten sonra her türlü amaç için kullanıyorlar. Benimle hemfikir olan müdürüme: “Avrupa ülkelerinde eğer benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzü kısıtlıyorsa özgürlük orada bitiyor ve kanunlar devreye giriyor. Emniyete şikayetimi yaparak bunu denemiş oldum, ama maalesef başarılı olamadım.” Dedim.
Bu sözlere üzülen müdürümüz: “Siz onlara gerekli cevabı vererek amacınıza ulaştınız. İzinsiz kurdukları standı bizde kaldırdık. İfade özgürlüğü adı altında alt yapı hazırlayan bu insanları deşifre etmemiz lazım. Sizde makale yazarak zaten onları deşifre etmiş oldunuz.” Diyen zabıta müdürüne teşekkür ederek oradan kalkınca beş görevli birden ayağa kalkıp uğurlarılar.
Genel İskanı verilmiş bir apartmanda “Genel İskana aykırı” deyip belediyeye şikayet ederek on gün mühletle balkon demirlerimi söktüren denge yoksunu yöneticiyi ve belediyemize küskünlüğümü hatırladım!..
Hani: “Sefalı cennet sarayına cefalı dünya zindanından geçilir.” Diyorlar ya…
Kat irtifakından kat mülkiyetine geçme isteğimle başlayan sorun dünyamı zindan eden o insanlar artık apartmanı terk ettiler. Yaptıkları kötülüklerin diyetiyse kendilerine kaldı. Küskün olduğum belediye görevlileri benim için artık saygıyla ayaktaydı. Geçmiş zorlu mücadelemden arkamda kalan bana karşı gösterdikleri içten saygıydı!..
İnsan hayatında yaşadığı pozitiflerin ve negatiflerin bir nedeni var. Yaşanan her zorluğun bize kalan bir meslek olduğunu eğitici bir öğretmen olduğunu her halükarda birebir yaşayarak öğreniyordum. Birçok dünya ülkelerinde ve ülkemizde harmoni içerisinde yaşayacağımız kanunlar mevcut. Maalesef ne yazık ki, din dil ırk mezhep fakir zengin ayrımı gayrımı yapmadan kanunları uygulamakta uygulatmakta sorun yaşıyoruz!..
Hani: “Yarım hekim candan yarım imam dinden eder.” Diyorlar ya…
İşinin ehli olmayan insanlara önemli görevler verilirse hırs mevki para ahdi vefanın önüne geçer, gelecek nesillerin önünü keser. Keskin keseri ustanın elinden alır ehli olmayana verirseniz döner dolaşır eninde sonunda acımaz sizin elinizi keser. Keskin zihne zincir vurmaya kalkarsanız eninde sonunda eline geçirdiği ilk fırsatta firavunluğa ve kademeli çalışan canavarlara çağdaşlık adına maşa olmaya kalkar. Maşayı kış mevsiminde dedemizden kalma kuzinede kullanalım. Canavarların elinde maşa olmaya kalkan evlatlarımıza sahip çıkalım. Geçmişini bilmeyenler geleceğini inşa edemez. Geleceği inşa edecek genç neslimize birlikte geçmişin geleceğin hazinesini bırakalım birlik olalım!..
Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan
10 Temmuz 2017