İstanbul'da 23 Haziran günü millet iradesinin tecellisi bir kez daha ortaya çıktı. Bu seçimle Türkiye, sorunlarını sandıkla çözebilen bir ülke olduğunu herkese gösterdi.
CHP ise İstanbul tarihinde hizmet adına hiçbir başarı öyküsü olmamasına rağmen, belediye başkanlığını adayı İmamoğlu ile kazandı. Bir de CHP milliyetçi, muhafazakar adaylarla seçim kazanmanın yolunu keşfetti.
Milletin inancı ve değerleriyle mücadele etmeyi bırakıp, değişim sağlandığı müddetçe siyasette ilerleme sağlanabileceğini tecrübe etti. Dolayısıyla bu ülke kumaşının muhafazakar bir kumaş olduğunu da iyice kavramış oldu.
Öte yandan 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesiyle halk nezdinde Ekrem İmamoğlu’nun mağdur duruma düştüğü kanaati hâsıl olmuştu.
İyi bilinmelidir ki bizim halkımız her zaman mağdurun yanında yer alır, desteğini de hiç esirgemez.
Geçmişte Erdoğan’ın okuduğu bir şiir nedeniyle İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan alınıp hapse atılmasını da kadirşinas halkımız onaylamamış, artık muhtar bile olamaz denilirken, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmıştı.
İşte halk bu kez Ekrem İmamoğlu’nun yanında yer almayı tercih etti.
İstanbul seçiminin yenilenmesinin sonucu olarakta iç siyasette bazı gelişme ve değişiklikler muhakkak söz konusu olacaktır.
AK Parti'nin kurucu kadrosundaki eski büyüklerin siyaset arenasına nasıl, ne zaman ve ne şekilde dahil olacakları beklenilen bu önemli değişikliklerdendir.
Ayrıca bu seçimle birlikte halkın siyasetten ortak beklentisi, bundan sonra tartışma, kamplaştırma ve ötekileştirmenin son bulması, kavga ve nefret dili yerine, birleştirici ve bütünleştirici bir dilin kullanılmasıdır.
Fakat bilindik CHP ile bu yeni dönemin çok güzel olacağını varsaymak, güllük gülistanlık bir ortam beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. CHP'nin İstanbul belediyesini kazanmasıyla Türkiye'nin demokrasi çıtasının yükseleceğini düşünmekte büyük gaflet olacaktır. Bu düşünce içerisinde olanlar ne kadar yanıldıklarını çok kısa bir süre içerisinde mutlaka fark edeceklerdir.
Çünkü Türkiye üzerinde emelleri ve planları olan küresel güçler, AK Parti'nin toplumsal desteğindeki kırılmayı bir zayıflık alameti olarak görecek ve bundan sonrası için CHP'nin önünü açmak, iktidara yürüyüşünü hızlandırmak gayesiyle ülkeyi istikrarsızlaştırmak adına her türlü faaliyette bulunacaklardır.
İşte bu oyunu bozmak, gerekli olan mukavemeti göstermek kutuplaşmayı artırmakla değil, toplumsal barışı sağlamakla mümkün olabilir.
Aksi takdirde şu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır ki, bizim bölgemizde en küçük anlaşmazlıkların sonucunda bile savaş çıkabilir. Çünkü bölgemizin tarihi savaşlarla, ihanetle, soykırımla, hicretle, entrikalar ve oyunlarla doludur.
Bizim bölgemizde yönetim; her zaman için ayaklanmalara, suikastlere, içeriden darbelere, daha da olmadı okyanus ötesi müdahalelere maruz kalabilir...
Bu bakımdan gerekli durumlarda karşılıklı dayanışma sergilemek, uzlaşı dilini kullanmak son derece mühimdir...
Hülasa olarak bu seçim sonucunu AK Parti'nin çok derinden bir analiz yaparak değerlendirmesi gerekir.
Çünkü genel iktidara giden başarının yerel iktidardan geçtiği iyi bilinmektedir.
AK Parti, kuruluş felsefesinde olan özelliklerini yeniden esas alabilecek olur ise umut ve ümit olmaya yine devam edebilecektir.
Bu bakımdan bütün milletin kalbinde yer tutmak hala daha AK Parti'nin önemli bir görevidir. Milleti ve ümmeti yarınlara taşıyacak olan siyasi parti yine AK Parti'dir ve şu an için Türkiye'de AK Parti'den başka bir alternatifte yoktur.