Yoksuzluk öyle bir kelimedir ki içinde kendi hüznünü barındırır, iyi bir kelime olmadığını sezdirir, yoksuzluk yoka dahi sahip olamamaktır
Belçika'da yoksullukla mücadele kapsamında Anvers üniversitesinin bașlatmış olduğu bir araştırması için gittiğim ev ziyaretlerinde yoksul insanların birçok içler acısı güçlükleri ile karşılaştım. Yerel halk arasında bile gerçek ihtiyaç sahibi olan o kadar çok aile var ki, ülke diline yeterince hakim olmayan yabancı kökenli ailelerde buna dahil... Bu çalıșma ile Belçika'da sosyal ödenek ve hizmetlerin ne kadar erișebilir olduğu ve bunlardan ne kadar yararlanıldığı araștırılmaktadır.
Bu ziyaretler esnasında gerçek ihtiyaç sahibi olan birçok aileye "Neden sosyal ödenek ve/veya hizmetlerden yardım talep etmediniz?" sorusunu yöneltiyorum. Gerçek anlamda güç durumda olan bu insanların birçoğu, sunulan yardımlardan haberdar değil veya nereye ve nasıl bașvuru yapması gerektiğini bilmemektedir veya yardım istemekten utanç duymaktadır.
Temel İhtiyaçlarımız
Yemek yemeden, su içmeden yaşayamayız. Tehlikelerden, soğuk ve sıcaktan korunmak için tabii ki bir eve ihtiyacımız var. Çıplak gezemeyiz, giyinme ihtiyacı duyarız. Beslenme, barınma ve giyinme tüm insanların temel ihtiyaçlarındandır. Temel ihtiyaçlarımız karşılanmadığı vakit yaşantımızı sürdüremeyiz. Okula giden bir öğrencinin kitap, defter, kalem, silgi, çanta gibi okul gereçleri de temel ihtiyaçlardandır. Bir çocuk anne veya babasından kendisine bir çift ayakkabı alınmasını istediğinde, çocuk için ayakkabı istek değil, ihtiyaçtır. Ayakkabısı yırtılmış ya da küçülmüş olabilir. Yağmurlu havalarda yırtık ayakkabı giyerse ayakları ıslanıp hastalanır vs… Oysa belirli bir markanın ayakkabısını istemesi ihtiyaç değil, istektir. Bu isteği karşılanmadığı vakit, çocuğun hayatında güçlük yaşanmaz.
En zor durumda olanlar tek ebeveynli aileler ve yașlılar
Aile reisi konumunda olan 85 yașına gelmiș bir adam, aldığı emeklilik maașının eși ve kendinin günlük temel ihtiyaçlarını karșılamadığından hala çalıșmaktadır. Benim kendisine yöneltiğim “Araștırmamıza katılmak ister misiniz” soruma “Araștırmanıza katkıda bulunmayı çok isterdim ama size vakit ayıracak zamanım yok çünkü benim ve eșimin insancıl bir hayat sürdürebilmemiz için bu yașımda hala çalıșmak zorundayım ve bunu söylerken lükse kaçan gereksinimlerden bahsetmiyorum” yanıtını aldım. Yașlı adam günde belirli saatler evinden bir medya kurulușu için bazı araștırmalar yaptığını dile getirdi. 85 yașına gelmiș bir insanın geri kalan ömrünü artık dinlenerek geçirmesi gerekmez miydi? Devlet her ne kadar yardım ödenekleri veya sosyal hizmetler sunsa da bazı bireylerin statüleri gereği bu haklardan az veya hiç denecek kadar yararlanamadığını farkettim. Bu bireylerin yardım çığlığına yasalar çerçevesinde yer yok gibi, biliniyor ama duyulmazdan geliniyor.
Bu insanlar binbir güçlükle hayata tutunmaya çalışmaktalar. Ev ziyaretleri esnasında gördüğüm bazı içler acısı güçlükler karșısında bir de gerçek ihtiyaç sahibi olmadığı halde her türlü sosyal haktan haberdar olup "devletin mali deniz yemeyen keriz" mantığıyla, haksız yere her yardımdan faydalanmaya çalıșan aileleri de düșünmeden edemedim...
Ev sahibi olmayan ve her ay karșılaması gereken ve biraz șansı varsa en az 650-700 euro'dan bașlayan kira ücretiyle (bunun daha su, gaz ve elektrik faturası var, ailenin temel ihtiyaçları var) 6, 7 yıldır sosyal konut bekleyen tek ebeveynli bir ailenin günlük yașadığı ızdırap karșısında, bir de aynı evin içerisinde lüks içinde yașamalarına rağmen kendilerini boșanmıș olarak gösteren ve yetki sahibi birilerinin torpiliyle evet doğru okudunuz yetki sahibi birilerinin torpiliyle 2 veya 3 ay içerisinde sözde hak kazandıkları sosyal konutta sadece adres gösteren bencil aileleri düșünmeden edemedim. Bu ailelere benciliğinin nedenini sorsalar, "Bu bizim elimizde değil, evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var ama mutlu değiliz, ne yaptıysak gözümüz doymadı, gönlümüz aç gönlümüz” șeklinde cevap vermeleri tam isabet olur…
Sevgiyle kalın,