MAHALLEMİZİN POLİSİ ASKERİ BİZ OLMALIYIZ
Sevgili okurlarım merhaba, alış veriş yaptıktan sonra Atatürk Bulvarından eve yürüyorum. Güzel görkemli iki genç bayan gülümseyerek bana doğru yaklaştı ve merhabalaştıktan sonra sözcü bayan arkadaş: “Mahsuru yoksa size bir şey sorabilir miyiz?” Dedi ve çantasından bir broşür çıkarıp uzattı.
Broşürü elime aldığımda kimlerle karşı karşıya olduğumu o an anladım. Fazla ciddiye almadan nazik ve birazda latifeyle: “Tabii cüzdanım dışında istediğiniz soruyu sorabilirsiniz.” Dedim.
Yaptığım latife Hollandalılar arasında çok kullanılan bir şey olduğu için Türk olan şaşkın, yabancı olan sözcü bayansa gülümseyerek: “Hayır, size cüzdanınızı sormayacağım. Gelecek hakkında ne düşünüyorsunuz? Verdiğim broşür hakkında fikirlerinizi alabilir miyim?” Dedi.
Bu bayanlar Yahova Şahitleriydi. Antalya’nın göbeğinde ve en işlek caddede misyonerlik yapıyorlardı. Yahova Şahitleri Hristiyanlardır ve İncil’e inanırlar. İslam dini dört kutsal kitabı kabul eder ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında misyonerlik yasak değildir. Asırlar boyu Anadolu topraklarında farklı dinler, farklı kültürler, farklı renkler, farklı ırklar ve farklı mezhepler hep birlikte bir arada sorunsuzca yaşamışlardır. Bu arkadaşlara söyleyecek sözüm vardı: “Sizin hangi dine mensup olduğunuzu biliyorum. Gözlerinize baktığımda bir yanlışta görmüyorum. Lakin sizi sokağa salanlar sorunlu.” Dedim.
Parıl parıl parlayan gözleri küçüldü. Fakat görevlerini yerine getirmek adına gülümseyen yüzle, söylediklerime cevap vermek yerine, sözcü bayan: “Sizce dünya koşulları kötüye mi gidecek? Yoksa düzelecek mi?” Dedi.
Aslında bayanın sorduğu sorunun cevabı kendisindeydi. Birinin bunu onlara söylemesi anlatması gerekiyordu. “Sizleri sokaklara yollayanların amaçları çok farklı, maalesef sizlerde bu kötü amaçlılara yardım ediyorsunuz. Lakin sorunuzun asıl cevabı ortada ? Müslüman bir ülkedesiniz, hiçbir kimseden çekinmeden özgürce misyonerlik adı altında anavatanıma kötülük yapıyorsunuz. Temsil ettiğiniz o ülkelerde de Türkiye’yi karalama kampanyası yürütüyorsunuz.” Dedim.
Söylediklerimi anlasa da broşürdeki İncil Ayetlerini sıraladı. Dayanamadım: “Biz dört kutsal kitaba inanıyoruz. İnsanlar arasında ve dinler arasında hiçbir ayrımcılık yapmıyoruz. Sizi bu ülkeye yollayanların arasında ayrımcılık var ki, sizi buraya kadar yormuşlar. Türk asıllı Hollandalı olarak Amsterdam sokaklarında Kuran’ı elime alıp insanları başıma toplayamam, toplarsam polislerde sokaklardan beni toplarlar. Ayrıca “İnsanları rahatsız ediyorsunuz” diye yüklü bir para cezası keserler.” Dedim.
Baktılar başaramıyorlar: “Biz sizden özür diliyoruz. İnanın amacımız rahatsız etmek değildi. İyi günler diliyoruz.” Deyip uzaklaştılar.
Misyonerlikle alakalı yazdığım bu ikinci makalem. Pazara giden kalabalık yola stant kurmuşlardı. Zabıtayı çağırarak onların oradan gitmesini sağlamıştım ve emniyete kadar gidip şikayet etmiştim. Sağ olsunlar beni dinlemişlerdi. Fakat gerçek amaçlarını bilmelerine rağmen işlem yapmamışlardı. Oysa evet Türkiye kanunları misyonerliği yasaklamıyordu. Lakin insanları rahatsız etme suçundan işlem yapabilirlerdi. Böylece niyetleri kötü insanlara fırsat vermemiş olurlardı. Misyonerlerde iyi niyetli vatandaşlarımı kullanmamış olurlardı!..
Hollanda birçok konuda inanamayacağınız kadar özgürlükler ülkesidir. Fakat benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzü kısıtlıyorsa özgürlükler orada biter ve kanunlar devreye girer. Örnekte olduğu gibi Türkiye’de özgürlükler ülkesi, anavatanımı karalamaya kalkanlarsa ya vatan haini ya suçlu ya da katil. Kaliteli yaşam istiyorsak, yaşadığımız her alanın, çevremizin ve mahallemizin polisi askeri biz olmalıyız. Aramızda din dil ırk renk mezhep ayrımı yapmadan birlik olmalıyız!..
Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan
29 Nisan 2019