Savaş'ta çocuk olmak nedir bilirmisiniz?
Bizler sıcak evlerimizde umarsızca oturup keyfimizi yaparken her şeyini kaybetmektir; anneyi, babayı, kardeşini, arkadaşını, en sevdiği oyuncaklarını, evini, okulunu ve bütün hayallerini...
Savaşta çocuk olmak, sokaklarda, çaresizce tek başına kalmaktır. Belki bir daha sarılamayacak annesi yavrusuna. Şevkatli, sımsıcak kucağına alamayacak canparesini.
Savaşta çocuk olmak, oyuncaklarıyle oynamak yerine, heran ölümle burun buruna gelmektir.
Sayısızca atılan bombaların hedefinde olduğunu bilmeden dışarda oynamayı istemektir. Sımsıcak yuvaya ve sıcak yatağına özlem duymaktır.
Yıllardır savaş oluyor ülkesinde. Küçük bedeni yorgun düşmüş, ağlamaktan.
Titriyordu vücudu ürkek bakışlarıyla. Haykırıyordu tüm dünyaya bize yardım edin dercesine yalvarıyordu. Anlamlı bakan güzel ıslak gözlerle. Ama bizler sessizliği tercih edip, dertlerine çare olamadık. Tükenişlerini izledik umarsızca; dev ekranlı televizyonlarımızdan, rahat koltuklarımıza oturup keyifle kahvelerimizi yudumlarken. Belgesel izlercesine.
Savaşta çocuk olmak, küçücük bedenleri ile hayatın daha başındayken bütün ömrün yükünü minicik zayıf omuzlarına yüklemektir.
Bir zamanlar o yavrularında evleri vardı. Ailesi ve sevdikleriyle bir aradaydı. Her gün o çocuklarda en sevdiği yemekleri yiyor, en güzel oyuncakları ile oynuyordu. Parmakları ayakkabılarından çıkmıyor, yalın ayak da değildi sokaklar soğuk olsada. Ailesi ile güven içinde huzurla sımsıcak evlerinde yaşıyordu. Onlarda normal çocuklar gibi sokaklarda arkadaşlarıyla koşup oynuyordu. Akşam olduğun da biliyordu sıcak bir yuvasının ve ailesinin olduğunu. O huzurla yuvasına dönüyor sabah olmasını dört gözle bekliyordu. Sabırsızca arkadaşları ile en güzel oyunlarını oynayabilmek için.
Bilmiyordu mutlu günlerinin son bulacağını.
Son oyununu oynuyordu belki de o gün...
Şimdi tüm oyuncakları sahipsiz kaldı. Aldılar elinden hayallerini. Yanı başında başını okşayacak annesi yoktu artık. Babası kahpe kurşunların hedefi olmuştu. Kardeşleri enkaz altında can verdi. Arkadaşları aynı kaderi paylaşıyordu belkide. Nerdeler ne yapıyorlar meçhuller. Evleri enkaza dönüşmüş artık kuru ekmek bile bulamaz halde o yavrular. Çaresizce bekliyorlar ölümün kendilerine geleceği günü.
Minik bedenleri dayanır mı bu acıya. Hayatta kalsalar bile ömürleri boyunca bu tranvayı asla unutamayacaklar. Insanlığa kin kusacaklar. Çığlıklarını dünya'ya duyuramadıkları için. Allah'tan başka hiç kimse görmedi bizi diye, insanlığımıza küfür edecekler belki. Çığlık çığlığa. Sorumlusu biziz ey insanoğlu!..
Bizler bunun vebalini nasıl vereceğiz diye düşünmez misiniz hain katiller?
Peki ya zulmü sessizce izleyen bizler. Belki hiçbirimizin vijdanı rahat olmayacak ömrümüzün sonuna kadar. Çaresiz kaldığımız için kendi kendimizi yiyip bitireceğiz ama iş işten geçmiş olacak.
Savaşın çocuklarının ve tüm mazlum sivil halkın hayatlarının yok oluş serüvenini izledik adeta zevki sefa içinde. Oysa onlar herkezden daha fazla hak ediyordu yaşamayı.
Hep birlikte yaşanan hayatlarını yok ettik. Bu birilerinin başarısı, bu bizlerin *SESSİZLİĞİMİZİN* başarısı.
Dini, dili, rengi, ırkı ve meshebi ne olursa olsun onlar bizim çocuklarımız. Umudumuz, geleceğimiz, servetimiz çocuklarımız bizim herşeyimiz.Hiçbir çocuk mağdur olup, savaşlarda ölmesin.
Artık savaş değil, benim dünyamda barış olsun, sevgi olsun, ağlayan değil heryerde gözlerinin içi gülen çocuklar olsun.
Affedin bizi minik kuzular. Utanıyorum insanlığımdan insan olmaktan.
Hepimiz suçluyuz ❗
Fikriye Keper Ayrancı
Belçika / Genk