Olanı olduğu gibi ve isyan etmeden kabullendiğimizde her şey kendiliğinden yoluna giriyor.
Aklımızın yettiremediği muazzam bir sistem var ve o sistem diyor ki;
“Gereği düşünüldü, gereken de yapıldı için rahat olsun…”
Ve bir kez daha anlıyorum ki hayat yarattığımız dirençten hoşlanmıyor, müdahaleyi sevmiyor çünkü o da biliyor ki her şey olması gerektiği gibi oluyor.
Ben bu akışa ne zaman izin versem inanılmaz güzel şeyler oluyor ve aldığım bal küpü haberler yüzümü güldürüyor.
Aldığım her nefese şükür, dokunduğum ve bana dokunan her yüreğe ki bunların içinde göstermelik sahte sıfatlar da olabiliyor, hiç tereddütsüz onlara da teşekkür ediyorum.
Hata yapmıyor muyuz; elbette ki yapıyoruz.
Olmadık insanlara prim vererek bizleri üzmelerine izin vermiyor muyuz, elbette ki veriyoruz.
Üzdüğümüzü düşündüğümüz bir insan için üzülürken, aynı insan tarafından hezimete uğramıyor muyuz; elbette ki uğruyoruz.
Her insanın hassas olduğu bir nokta vardır ki kırıldı mı tuzla buz olur, işte o en kırılgan noktamıza nişan alınmıyor mu bazen; elbette ki alınıyor.
Bunu yapanlar sosyal statü vs gibi kıytırık kalıplara sığınmıyor mu; elbette ki sığınıyor hem de o statünün daha ilk basamağına çıkamamışken ve sizin gücünüzden bihaber iken...
İnsanlar sizi anlattığınız kadar tanırlar elbet, ama derin insanlar için tek bir lafınız yeter...
Diyorum ki ben;
Yargılama ki yargılanmayasın.
Gölgenle kavga etme ki diğer insanlarla da barışık olasın.
Yaptığın hataların sorumluluğunu al ki suçlayacak adam aramayasın...
Her şeye ama her şeye rağmen hayatı seviyorum ve bu mucizenin hakkını vermeye de yeminliyim.
Not: İstedim ki gülen bir yüzle göz kırpayım, herkesin gülmesi dileğiyle...