Şimdiki aklım olsaydı
Evren, zaman doğrusal değil, onu Kara Delik fotoğrafının çekildiği gün yeniden hatırladık aslında. Bazen bükülüveriyor zaman; yana gitseniz diğer tarafa geçiverecek gibi. Ya da baksanız.
Dolayısıyla, şimdiki aklım on yıl önce yirmi yıl önce olsaydı dediğimiz noktada, şimdiki aklımızla aslında o zamanda olabiliriz.
Fiziksel yaşlanma sürecimiz yoluna doğrusal olarak devam ediyor. Bu da bizi yanıltıyor. Halbuki şimdiki aklım 20 yaşındayken olsaydı dediğiniz yerdeyiz. Bakın, aynı şeyleri yaşamışız, o gün bu gün...
Bir bakışa mı kandık gençliğimizde, bir söze mi inandık? Birisi bizi zayıf yerimizden yakalayıp suistimal mi etti? Yalnız hissettiğimizde "dünya bir yana sen bir yana duygusu" mu verdi. Mesela ona özendik, belki gücüne, belki sahip olduklarına… Bunları koz olarak mı kullandı? Yalan mı söyledi, aldattı mı?
İşte şimdiki aklımızla oradayız. O yara öyle bir yara ki, tam kabuk bağlayacakken kaşınır. Kaşırız, depreşir. Tıpkı alkol, sigara bağımlıları gibi. O bizi çeker, biz onu..
Hep öyle insanlar toplanır etrafımıza, yaşamımıza girer. Yaşam bu mu der, isyan ederiz. Halbuki bilinçaltımızdaki nefreti dışarı atma ihtiyacıdır bu. O insanlar ya da olaylar üzerinden, geçmişte gösteremediğimiz tepkiyi gösteririz. O nefretten kurtulmadıkça çaresi yok oysa ki...
Daha beteri... Aynı sözleri insanlar bize söyler. Beni kullandın, sana inanmıştım… Çünkü farkında olmadan bizi mağdur eden kişinin yaptığını biz başkalarına yaparız. En kötüsü de bize kendisini açan, nazımızın geçtiği insanlara… Halbuki aynı görünen şartlarda iyiyi yaşama fırsatıdır önümüze gelen. Bak böylesi de var der adeta.
Bu sarmal iki türlü döner gider. İşte bunun farkına vardığımızda, şimdiki aklımızla oradayız. En zoru da elbette farkındalığı eyleme dönüştürebilmek. Çünkü işe kendimizden başlamamız gerekiyor.
Birilerinin zamanında bana yaptığı kötülüğe karşılık, neden ben ömür boyu emek harcıyorum demek mümkün. O da başka bir tartışma konusu. Evren de doğru'sal değil zira.. Ama bir ahengin peşinde koştuğu muhakkak.
Öyleyse ne yapmalı? Her iki durumdaki ortak noktalara bakmak gerekiyor. Ortak kavramlara, sürekli duyulan sözcüklere.. Neler mi? Bazı örnekler burada, bazıları yaşamımızda. Yanı başımızda...
Sevgiyle kalın.
Yüksel Çilingir