Bahattin GEMİCİ
Eğitimci-Yazar
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI TOPLUM İÇİNDİR
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) resmi kuruluşlardan bağımsız olarak çalışır; devletle çıkar ve işbirliği içinde olmazlar. Bu kuruluşlarda farklı görüşte olan insanlar ortak amaçlar etrafında güçlerini birleştirerek düşünce üretirler.
Sivil toplum kuruluşlarının temel amacı, toplum yararı için çalışmalar yapmak; siyasetin oluşumunda, içeriğinde ve yönetiminde yer almaktır. Bunun için geniş toplum kesimlerinin desteğini almak zorundadırlar. STK’ler, gönüllülük esasına dayanır ve kâr amacı gütmez. Üyelerinin ödentileri ve bağışlarıyla ayakta kalır. Çağdaş toplumlar örgütlü toplumlardır. Bir toplumda ne kadar çok sivil toplum kuruluşu varsa, o toplum o kadar çok hak sahibi olur
STK’LER TOPLUMU İYİ TANIMALIDIR
Sivil toplum kuruluşlarının amaçları açık ve anlaşılır olmalıdır. Bu kuruluşlar önyargılı davranmadan en geniş toplum kesimleriyle diyalog kurmalıdır. İşbirliği ve uzlaşma sağlamak esnekliği, hoşgörüyü ve birikimli olmayı gerektirir.
STK’ler yurttaşlarımızı hedefleri hakkında bilgilendirmeli, iletişim ağı oluşturmalı, yerel ve merkezi otoriteyle ilişkiler kurmalı, gönüllü destekçiler bulmalı, “biz” duygusunu geliştirmeli, medya bağlantıları oluşturmalıdır.
Bağımsız ve şeffaf olmama, iletişimsizlik, kişisel çıkar peşinde koşma, kurum içi demokrasi eksikliği, yönetici zaafları, kurumun başka amaçlara alet edilmesi ve diğer kuruluşlardan uzak durma, çalışmaları başarısızlığa uğratır.
STK’ler toplumu iyi tanımalı, hedef kitlenin beklentilerini dikkate almalı, toplumsal konularda bilgi üretmeli, siyaset geliştirmeli ve uzmanlarla çalışmalıdır. Müzakere kültürünü ve çoğulculuğu desteklemeli, kamuoyu çalışması yapmalıdır. Ortak proje ve etkinlikler düzenlemeli, ağlar ve platformlar oluşturmalı, baskı unsuru olmalıdır. Üyelerini, örgütün nasıl yönetileceği konusunda eğitmelidir. STK, toplumda bir tutum ve davranış değişikliği yaratmayı hedefliyorsa mesajını toplumun genel değer ve yargılarına, geleneklerine ters düşmeyecek şekilde vermeye çalışmalıdır.
STK’LERDE YAŞANAN SORUNLAR VE ÖNERİLER
■ STK’lerin yönetiminde bilgili, birikimli ve örgütçü insanların bulunması o örgütlerin başarı şansını artırır. Dar görüşlü ve toplumu kucaklamaktan uzak yöneticiler, insanlarımızı kısa sürede küstürür ve örgütlerin dağılmasına sebep olurlar.
■ Bazı örgüt yöneticileri, “Küçük olsun, benim olsun” zihniyetiyle hareket ettikleri için kısa sürede tabanlarını kaybederek tabela kuruluşu haline gelirler. Bu yöneticilerin yapılan toplantılarda fotoğraf karelerine girmekten başka bir dertleri yoktur.
■ Örgütlerde süreklilik esastır. Kuruluşu yaşatmak için tüm üyeler ve yöneticiler, örgütsel konularda düzenlenen seminerlere katılmalı ve iyi bir eğitimden geçmelidir.
■ Belli kurumlardan maddi destek alan STK’ler özgür davranamazlar. Bu örgütler kimin ekmeğini yerlerse onun düdüğünü çalar; bir nevi “Truva Atı” görevini üstlenirler. Kendilerine proje sunan çevrelerin etkisi ve kontrolü altında oldukları için, onların istemedikleri konularda ses çıkaramazlar ve kısa sürede temsil ettikleri toplumun haklarını savunmaktan uzaklaşırlar. Çıkar ilişkileri olan bu örgütlerin başarı şansı yoktur. (Örgütün amaçlarına hizmet eden ve bağımsızlığına zarar getirmeyen projelerden elbette yararlanmak gerekir.) Sivil toplum örgütleri başta kendi güçlerine güvenmek zorundadır.
■ Bazı kuruluşlarda bozguncu tipler cirit atarlar. Bu kişiler hiçbir iş yapmadıkları halde, yapılan çalışmaları baltalamak için ellerinden geleni yaparlar. Dedikodu ve fitne fesat ortamı üyeleri dağıtmaya yeter. Böyle kişilere karşı uyanık ve tedbirli olmak gerekir.
■ Örgütlerde demokratik kurallar işlemeli, alınacak kararlarda üyelerin görüşleri dikkate alınmalıdır.
■ Örgütlerde bütün işler yöneticilere bırakılır, üyeler yönetim kuruluna destek olmazlarsa, yöneticiler kısa sürede yorulur ve görevi bırakırlar. Onun için deneyimli yöneticilerin kendi yerlerine gelecek gençleri yetiştirmeleri de son derece önemlidir.
■ Kimi yöneticiler ise, kendilerini seçildikleri kuruluşun vazgeçilmezi, demirbaşı olarak görürler. Bu kişiler kimi zaman bir diktatör gibi davranırlar. Koltuklarını korumak için her türlü ayak oyununa başvururlar. Onlar için örgütün geleceği değil, kendi gelecekleri önemlidir.
■ Bazı yöneticiler kişisel nedenlerle kardeş örgütlerle işbirliği yapmaktan uzak durur ve çalışmaları aksatırlar. Bunun önüne mutlaka geçilmelidir.
■ Bazı kuruluşların yöneticileri ise, türlü zorluklar içinde, zamanını ve parasını harcayarak topluma faydalı olmak için çırpınırlar. Buna rağmen kıymetleri bilinmez. En çok eleştirilenler onlardır; kıskançlık ve çekememezlik bunda büyük rol oynar. Eleştirenler ise iş yerine, laf üretmeye devam ederler.
■ Yurttaşlarımız sorunlarının çözümünü başkasından beklememelidir. Elini taşın altını koymayan, haklarına sahip çıkmayan, bu uğurda mücadele eden kuruluşlara destek olmayan yurttaşlarımız, mevcut sorunların yükü altında ezilmeye mahkûmdur.