YALNIZLIĞIN DÖNGÜSÜ VE AZALIŞ
Yalnız bırakılmak yalnız kalmaktan daha fazla bir şeydir. Yalnızlığa dayanılabilir ama yalnız bırakılmak, insan psikolojisini ölçüsüz bir şekilde bozar. Aristoteles insanı sosyal bir hayvan olarak nitelendirirken onun başkalarına (kendisi olmayanlara) bağımlılığını ifade etmiştir. Bağımlıdır insan; türdeşleriyle, hayvanlarla, bitkilerle nesnelerle ve en sonunda evrenle doğrudan ilişkilidir. Göbek bağı vardır, kendisi dışında her şeyle. Dolayısıyla kendisinden ayrılan her varlık, o bağı parçalar, yalnız bırakılan insanın acısı bu nedenledir.
Hz. İsa, çarmıha gerildiğinde Tanrı’ya şöyle seslenir: “Tanrım neden beni yalnız bıraktın?” Bu soru, ölümün gölgesinden doğmamıştır. İnsanlar tarafından bütünüyle dışlanma anlamına gelen çarmıha gerilme anında bu soruyu sorması, en doğal insani hamlesidir Hz. İsa’nın. Kendisini yalnız hissetmektedir ama bu yalnızlık onun seçimi değildir, yalnız bırakıldığını düşünmektedir. Yine de son aşamada Tanrı’ya bu şekilde yakarması, gerçekte yalnız bırakılmadığına dair umuttan kaynaklanmaktadır. İnsan da kendisini her yalnız bırakanın, aslında bütünüyle uzaklaşmadığına dair umudunu her zaman taşır.
İnsanın dünyaya yalnız olarak geldiği ve bu dünyadan yalnız olarak ayrıldığı kanısı bütünüyle yanlıştır. İnsan dünyaya buluşmaya, kavuşmaya gelir. Doğduğu anda da kavuşur. Eğer kavuşma olmazsa yaşam da olmaz. Ölmeden hemen önceki an da yalnız değildir insan. Yaşamı boyunca, tanıdığı, ilişki kurduğu herkes ama en başta da kavuştuğu tüm insanların, canlıların, nesnelerin anısıyla doludur. O nedenle somut olarak yalnız ölen bir kişi bile en azından anılarıyla birlikte ölür. Doğum ve ölüm, yalnızlığın antitezidir her zaman.
İnsan ne zaman yalnızdır? Yaşarken tadar insan yalnızlığı çünkü yaşamında kavuştukları teker teker yalnız bırakır onu. İnsan azalarak yaşar aslında, çoğalarak değil. Her gün bir azalıştır, bir yok oluştur. Deneyim ve olgunluk denen kavramlar, insanların bu eksilmeye yönelik duyduğu tepkinin duyduğu ifadesidir. Gençliğe atfedilen canlılık, hareketlilik, yaşama sevinci taşıma özelliklerinin deneyim arttıkça, olgunluk denen döneme girildikçe kaybolmaya başlamasının da tek nedeni budur.
İnsan, gerçek anlamda yalnız bırakılmayı, sevdiği ve değer verdiği kişiler tarafından yaşamıyor. Kendisini her bırakan kişi ya da canlının arkasından duyduğu acı, daha büyük bir acıya eklemleniyor her seferinde: Yaşamın kendisini yalnız bırakmasından kaynaklanan acıya.
Huseyin Ekmekci
Yorum Yazın
Facebook Yorum